"Gerçekten" haber verir 14 Ocak 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Eğitim

OKUL YÖNETİMİNDE YENİ ANLAYIŞLAR

ÖĞRETMEN YETİŞTİRME DÜZENİMİZ

Eğitim sisteminin baş aktörü öğretmendir. Öğretmenin niteliği, eğitim sisteminin niteliğini belirler. Ünlü Eğitimci John Dewey’in dediği gibi, “Eğitim, nihayet öğretmenin niteliği kadar iyidir.” Bu sebeple öğretmeni nitelikli hale getirmek gerekir. Öğretmenin niteliği ise, ancak öğretmen yetiştirme sürecinde belirlenir ve donanımlı hale getirilir. Bu bakımdan öğretmenin, çağa, topluma ve eğitim-öğretimdeki yeni gelişmelere göre yetiştirilmesi gereklidir. Öyle ise öğretmen yetiştirme düzenini iyi yapılandırmak gerekir.

Bu yazımda öğretmen yetiştirme düzenimizin tarihi gelişimine ve örnek yetiştirme modellerine değinmek istiyorum. Öğretmen yetiştirme alanında Osmanlı Devleti’nin son zamanları ve Cumhuriyet tarihi boyunca önemli girişimlerde bulunulmuş, dikkate değer kurumlar meydana getirilmiştir. Ancak gelişmeler karşısında hiçbir model istenileni tam olarak verememiştir. Öğretmen yetiştiren kurumların en anlamlısı ve pedagojiye uygun olarak açılanı, ilk öğretmen yetiştiren kurum Dârülmuallimin’dir. Dârülmuallimin, 16 Mart 1848 yılında kurulmuştur. İlk açılan öğretmen okulu, aslında rüştiyelere ve ilk ve ortaöğretime öğretmen yetiştirmek amacıyla açılmış kurumdur. Eğitim açısından baktığımızda, önemli ilkelere sahiptir. Bugünkü eğitim sistemine, öğretmen yetiştiren kurumlara ve öğretmen atamalarına örnek olması bakımından önemlidir. Bu önemine binaen kurumun Müdürü Ahmet Cevdet Efendi’nin, Dârülmuallimin için yayınladığı nizamnamede yer alan ilkeleri açıklamakta yarar görüyorum…

Öğretmen okuluna öğrenciler sınavla alınacaktır. Öğretmen okulunun öğretim süresi üç yıldır.

Öğretmen okulunda programın ilk dersi Usuli İfade ve Talim adını taşıyor. Buna ders verme ve öğretim yöntemi denmektedir.

Öğretmenlik bir meslektir. Bu mesleğin okulu vardır. Bu okul da öğretmen okuludur. Nizamname, bu okulun dışından mesleğe girilebileceği şeklinde bir hükme yer vermiyor. Bu da meslek dışından alım yapılamayacağı anlamına gelmektedir.

Bu nizamnamede ilk kez öğretmenin saygınlığı kavramı üzerinde duruluyor ve bu saygınlığın nasıl sağlanacağı açıklanıyor. Elbette öğretmen yetiştirme düzeni, öğretmenin saygınlığı açısından önemlidir. Bilgi düzeyi, almış olduğu eğitim bu anlamda belirleyicidir. Bu sebeple saygınlıkla ilgi tedbirler de alınmıştır. Günümüzdeki öğretmen yetiştirme düzenine ışık tutması bakımından önemlidir.

SAYGINLIĞI SAĞLAYAN İLKELER

Medrese eğitiminde uygulanan cerre çıkma uygulamasını öğretmen okulu öğrencilerine yasaklanıyor.

Öğrencilerin öğrenim süresi içerisinde iyi çalışıp kendilerini yetiştirmeleri, mesleği iyi öğrenmeleri gerektiği ifade ediliyor.

Öğrenciler cerre çıkmadıkları için, öğretmen okulundaki öğrenim sürelerince bunların burs sistemiyle ihtiyaçları karşılanıyor.

Mezunlar göreve atanıncaya kadar okulda kalıp bursları verilmeye devam ediliyor ve atanıncaya kadar bilgilerini pekiştirmeleri sağlanıyor.

Öğretmen Okulu mezunları başarı sıralamasına göre, sırası geldikçe öğretmenlik mesleğine atamaları yapılıyor.

Boşalan bir rüştiye öğretmenliğini kabul etmeyen Öğretmen Okulu mezununun diploması elinden alınarak bir daha eğitimde kendisine görev verilmiyor.

O dönemde, öğretmenlik mezunu olmayanların öğretmen olarak atanmamasına özen gösterilmiştir. Ancak günümüzde olduğu gibi zamanın Millî Eğitim Bakanı daha sonra ihtiyacı gerekçe göstererek 1860’lı yıllarda meslek dışından ihtiyaca göre öğretmen ataması yapmaya başlamış ve Öğretmen Okulu öğrencileri tarafından eleştiri almıştır. Meslek dışından öğretmen alımı, mesleğin saygınlığını olumsuz etkilemiştir. Öğretmenlik, uzmanlık mesleğidir. Kendi alanında öğretmenlik eğitimi almayanlar öğretmen olamazlar. Eğer meslek dışı alanlardan atama yapılırsa, mesleği bilmeyenler atanmış olacaktır. Mesleği bilmeyen insanların öğretmenlik mesleğine girmesiyle eğitimin niteliği de olumsuz yönden etkilenmiştir. O günden bu güne eğitim sisteminde meslek dışı atama uygulamaları zaman zaman devam etmektedir.

HALİL ETYEMEZ

14.01.2009


Velilere sanal karne gönderilecek

Zayıf notlarını karne üzerinde oynayarak düzelten öğrencilere karşı velilere sanal karne gönderilecek. Millî Eğitim Bakanlığı’nın geçtiğimiz yıl ilköğretimde uygulamaya koyduğu bu yıl da liselerde dağıtacağı ‘sanal karneler’ artık velilere de gönderilecek. Bakanlığa başvuran velilere gönderilecek sanal karnede çocuğun karne notları, okula devam durumu, okuduğu kitap, davranış puanları ve aldığı belgeler ayrıntılı bir şekilde yer alacak. Veliler dışında ilköğretim ve lise öğrencileri de sistemden okul ve T.C. kimlik numaralarını girdikleri zaman karnelerini görebilecekler. Okulda ücretsiz, bilgisayar çıktısı olarak elde edilen karneler için ücret isteyen okul yöneticileri hakkında ise soruşturma açılacak.

14.01.2009


Duymak

Adamın biri artık karısının eskisi kadar iyi duymadığından korkuyormuş ve karısının işitme cihazına ihtiyaç duyduğunu düşünüyormuş. Ona nasıl yaklaşması gerektiğinden emin değilmiş. Bu durumu konuşmak için aile doktorunu aramış; doktor adamın karısının ne kadar duyduğunu anlayabilmesi için basit bir yöntem önermiş. “Yapacağın şey şu, karından 40 adım ileride dur, normal bir konuşma tonuyla bir şeyler söyle; eğer duymazsa 30 adım ilerisinde aynı şeyi tekrarla, sonra 20 adım; cevap alana kadar aynı şeyi tekrarla.”

O akşam karısı mutfakta akşam yemeğini hazırlarken adam işlemi uygulamaya koymuş. 40 adım uzaklıktan karısına normal bir konuşma tonuyla seslenmiş: “Hayatım bu akşam yemekte ne var?” Cevap yok. Mutfağa biraz yaklaşmış. Mesafeyi 30 adıma indirmiş ve soruyu tekrarlamış: “Hayatım bu akşam yemekte ne var?” Gene cevap yok.

Mutfağa biraz daha yaklaşmış, mesafe 20 adım ve tekrar sormuş: “Hayatım bu akşam yemekte ne var?” Hâlâ cevap yok. Bu sefer karısına iyice yaklaşmış ve aynı soruyu tekrar sormuş:

“Hayatım bu akşam yemekte ne var?”

“Hayatım beşinci kez söylüyorum, tavuk.”

Hikâyenin ana fikri:

Belki de genelde düşündüğümüz gibi problem daima karşımızdaki kişilerde olmayabilir. Problemlerin sebebini biraz da kendimizde aramalıyız.

14.01.2009


Sen değişsen de...

Hayat değişiyor sevgili yavrum,

Zaman ve insanlar değişiyor.

Artılar, eksiler, doğrular, yanlışlar,

Beklentilerimiz, duygularımız değişiyor.

Bir yüzümüzdeki tebessüm değişmiyor,

Gözlerimizdeki saklı gerçekler gibi.

Sen yüzündeki tebessümü yitirme emi,

Hep böyle hatırlasınlar seni, hep böyle.

Yere düşsen de, hata yapsan da,

Başarsan da, kaybetsen de hep gül!

Daha güzel bir şey var mı cebinde?

Hangi süslü kutuya sığar bu hediye?

Hayat değişiyor sevgili yavrum,

Zaman ve insanlar değişiyor.

Tepkilerin, kabullenmen, karşı çıkman,

Anlaman, anlatman, anlaşman değişiyor.

Sen de beni böyle hatırlamak istersin değil mi?

Bir tebessümde saklı olmalıyım zihninde.

Hep gülümse, hep gül serp yüreklere,

Bunu değiştirme olur mu, sen değişsen de…

MUSTAFA OĞUZ

14.01.2009


Öğrencilerin ödevlerini veliler yapıyor

Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Oğuz Kutlu, 2005-2006 Eğitim-Öğretim yılından itibaren Millî Eğitim Bakanlığı’nın uygulamaya koyduğu ‘’Yeni Müfredat Programı’’nın eğitim bilimcileri tarafından hazırlanan iyi bir sistem olduğunu, ancak uygulamada sorunlar yaşandığını belirtti. Kutlu, en büyük sorunun performans ödevlerinde dikkati çektiğini, ezbere dayalı öğrenimi engellemek için başlatılan performansa dayalı ödev sisteminin öğrencinin kapasitesini aşacak kadar abartıldığını savundu.

Ödevlerin bazılarının öğrencilerin gelişim düzeyine ve ilgisine uygun olmadığına dikkati çeken Kutlu, ‘’Bu durum, öğrencinin ödevini velinin üstlenmesine yol açıyor. Maalesef, performans ödevleri veli merkezli olmaya başladı. Oysa ödevini velisine yaptıran öğrencinin, özgüveni kayboluyor. Bunun yanı sıra okul motivasyonu da düşüyor’’ dedi.

Eğitim sistemindeki değişiklikte hedeflenen gelişimler ile uygulama neticesinde ortaya çıkan sonuçlar arasında fark bulunduğunu savunan Kutlu, ‘’Oysa, öğrencilerin, kendilerine sunulan bilgileri pasif olarak almak ve mutlak doğrular olarak kabul etmek yerine, etkin katılım yoluyla ulaştıkları bilgileri seçme, işleme, karşılaştırma, değerlendirme ve yorumlama olanağına sahip olmaları gerekir’’ diye konuştu.

Kutlu, ‘’Ailelerin görevi, çocuklarının proje ve performans ödevlerini bizzat yapmak değil, onlara rehberlik etmektir. Bizler eğer çocuklarımızın öğreneceklerini uygulayan, günlük sorunlarının çözümüne transfer edebilen, yaratıcı, üretici ve eleştirel düşünebilen bireyler olmalarını istiyorsak kendimizi geliştirmeli, tüm bu zorluklara direnmeli ve daha gelişmiş bir ülke için bilinçli bir şekilde çaba gösterebilmeliyiz’’ diye konuştu.

ÖĞRETMENLERE DÜŞEN GÖREV

Kutlu, ödevlerin belirlenmesi ve hazırlanan projelerin kontrol edilmesinde öğretmenlerin de son derece hassas davranması gerektiğini ifade ederek, şöyle devam etti: ‘’Öğretmenler kutup yıldızı gibi olmalı. Öğrencisine görevlerin yerine getirilmesinde gerekli rehberliği yaparak, onun yeteneklerini kullanarak ödevini hazırlamasını sağlamalı. Çocukların kapasitelerini doğru analiz etmeli ve bunlara uygun taleplerde bulunmalı. Hazırlanan ödevleri iyi kontrol etmeli, öğrenciye gerekli geri bildirimi sağlamalı. Ayrıca, velilerle iletişimini kuvvetli tutarak onlara ödevlerin yapılma sürecine ne kadar dahil olacaklarını anlatmalı. Bu sayede yeni sistemde hedeflenen amaca ulaşılabilir.’’’

INTERNET KULLANIMI

Kutlu, ödev ve projelerle ilgili bir diğer sorunun ise internet kullanımını zorunlu hale getirmesi ve oluşan zaman kaybı olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti: ’’Aslında internet kullanımı da dâhil olmak üzere teknolojilerin hiçbiri kötü değil. Kötü olan teknolojilerin insan tarafından yanlış veya farklı amaçlarla kullanımı. Bu sebeple, internet kullanımı konusunda bir yandan okullarda seçmeli ve zorunlu derslerle öğrencilere yönelik bilinçlendirme eğitimleri verilirken aynı zamanda okulların birer müttefiki durumunda olmaları gereken ailelere de benzer konularda eğitim verilerek onların da destekleri sağlanmalı.’

Kutlu, yeni programın uygulanmasında tabiî olarak büyük sorunlar yaşandığını, yaşanmaya da devam edeceğini, ancak çözümünün de mümkün olduğunu belirterek, ‘’Yeter ki toplum bu yeni yaklaşıma sahip çıksın. Bunun için de soruna taraf olan tüm kesimlerin konuyu daha ayrıntılı olarak bilmesi ve böylece uygulamaya destek vermesi gerekmektedir’’ dedi.

14.01.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır