"Gerçekten" haber verir 12 Ocak 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Röportaj

H. HÜSEYİN KEMAL

Askerî anlaşmalarda hükümet dışlanamaz

Savunma Stratejileri Uzmanı Yazar Sarıibrahimoğlu: “Türkiye’de ordu üzerinde demokratik sivil denetim olmadığı için bu tür gizli anlaşmalar yapılıyorsa eğer, hükümetlerin bazen haberi olmayabilir. Bu türden iki başlı bir yönetim anlayışı, Türkiye’ye tam tersine ulusal çıkarları açısından zarar veriyor.”

ASKERî ANLAŞMALAR HÜKÜMET ONAYI İLE OLMALI

Yeni Asya’nın sorularını cevaplandıran Savunma Stratejileri uzmanı Lale Sarıibrahimoğlu, orduların yapısı gereği kimi gizli anlaşmalar yapıldığını belirterek, “Kamuoyu da bilmeyebilir, ama gizli anlaşmalar, mutlaka siyasî otoritelerin onayıyla yapılmalıdır” dedi.

TOPLUM, HARCAMALARIN HESABINI SORABİLMELİ

Türkiye’nin askerî bütçeyle ilgili olarak NATO’ya verdiği rakamların ilân edilenden yüksek olduğuna dikkat çeken Sarıibrahimoğlu, “Toplum, kendisini temsil eden parlamento yoluyla Türkiye’deki tüm harcamaların hesabını sorma bilincine ulaşmak zorunda” diye konuştu.

Demokrasilerde silâh alımları askere bırakılamaz

İsrail’in, Filistin’e saldırmasıyla birlikte Türkiye’nin İsrail’le olan askerî antlaşmalarını feshetmesini isteyen birçok toplum kesimi ortaya çıktı. Tartışmalar çeşitli iddialarla devam etti. Türkiye’nin PKK ile mücadelede kullandığı ileri teknoloji silâhları İsrail’den aldığı ve İsrail’le pek çok antlaşmaları olduğu yazıldı çizildi. Kimisi de “İsrail’den almasa Amerika’dan alacak Amerika da İsrail’den yana” dedi. Bu tartışmalardan çıkan sonuç Türkiye’nin savunma sanayiinde yeterli olmadığı tezini güçlendirir vaziyette. Biz de bu hafta Türkiye’nin savunma sanayiini yakından takip eden, Today’s Zaman ve Taraf yazarı, Savunma Stratejileri uzmanı Lale Sarıibrahimoğlu’na sorduk. Sarıibrahimoğlu Türkiye’nin savunma sanayiinin güçlenmesini demokratikleşmeye bağlıyor….

Türkiye savunma sanayii açısından ne durumda?

Türk savunma sanayii alt yapısının oluşturulması amacıyla, 1985 yılında 3238 sayılı Kanun ile Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) kuruldu. SSM, hükümete bağlı bir kuruluş olarak faaliyet gösteriyor.

SSM’nin bir diğer kuruluş nedeni, silâh alımlarının, demokrasilerde olduğu gibi sivil uzmanlarca yapılması ve kullanıcı konumunda olan Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin (TSK) görev alanının, ihtiyacı olan silâh sistemlerinin teknik özelliklerini belirlemekle sınırlı tutulması idi. Kuruluşu üzerinden 23 yıl geçmiş olmasına karşın, SSM, güçlü bir savunma sanayii alt yapısı oluşturamadığı gibi, kullanıcı konumunda olan TSK’nın, silâh sistemlerinin aynı zamanda alıcısı konumunu sürdürmesini önleyemedi. Demokrasilerde ordular, alıcı konumundan çıkartılarak silâh sistemlerinin satın alınmasında ortaya çıkabilecek kimi şaibelerden de uzak tutulmuş oluyorlar. Zaten demokratik sivil denetimin özü de tüm kurumların hesap verebilir, şeffaf bir yapıya kavuşturulması anlamına gelir.

SSM yetkililerinin bu konuyla ilgili açıklamaları yok mu? Hükümetler bu konuda ne yapıyorlar?

SSM Müsteşarı Murad Bayar’ın da çeşitli defalar dile getirdiği üzere, Türk Savunma Sanayii, kuruluş amacına ulaşamamış ve ancak yüzde 20’ler civarında silâh sistemlerini yurt içinden sağlayabilmiş, yurt dışına bağımlılık da böylece yüzde 80’lere ulaşmıştır.

Ancak, geç de olsa, hükümetin 2004 yılında aldığı kararlar doğrultusunda silâh sistemlerinin yurt içinden karşılama oranı, SSM’nin 2007 için yayımladığı ‘Eylem Planın’da da belirtildiği üzere yüzde 41’lere çıkartıldı. TSK’nın silâh ihtiyacının yurt içinden karşılanma oranının 2011 yılında yüzde 50’ye çıkartılması öngörülüyor. Ancak, ben bu yüzde 40’lık yerli payın ne ölçüde yüksek teknoloji sistemleri ne ölçüde montaj işlerini kapsadığını bilemiyorum.

Ama sonuçta, yerli savunma sanayiinin güçlendirilmesi için 2004 yılında atılmış olan ve yerli firmaları, özgün ürünler üretmeye teşvik eden kararlar, uzun vadede sağlam bir savunma sanayii alt yapısı kurulmasında önem taşıyor. Hükümet ayrıca, hem askerî sanayide, hem de sivil sektörde araştırma ve geliştirme (AR-GE) faaliyetleri için daha fazla kaynak ayırmaya başladı. Bu kaynak her ne kadar yeterli değilse de geçmişten daha iyi durumda.

Türkiye kendi silâhını kendi yapabilir mi?

Türkiye’nin, ulusal savunma sanayiini güçlendirme adına attığı adımlarda dikkatli olması gereken husus, “Her şeyi yerli yapalım” gibisinden aşırı bir politikaya gitmemesidir. Zira, yabancı ortaklıklar kurularak geliştirilen silâhlar dünya pazarlarında da müşteri bulur. Zaten Türkiye de uluslar arası işbirliği gerektiren projelerde yer alıyor. Bunun bir örneği Avrupa konsorsiyumu ile gerçekleştirdiği nakliye uçakları, diğer örneği de ABD’nin liderlik yaptığı Müşterek Taarruz Uçağı (JSF) projesidir. Diğer yandan, SSM, 2004 yılında aldığı karara paralel olarak aşamalı bir biçimde TSK’yı, kullanıcı olarak istediği silâh sistemlerini belirleme ile sınırlı olan aslî rolüne bir ölçüde çekebilmiştir.

Türk ordusunun eksik olan yönleri neler?

Bu soruyla eğer envanterindeki silâh sistemlerini kastediyorsanız TSK’nın en önemli eksikliği, neredeyse 24 yıldır terörle mücadele ediyor olmasına karşın halen envanterinde saldırı helikopteri ve insansız hava aracı ve istihbarat toplama gibi asimetrik savaşta önem taşıyan silâhların yeterli sayıda bulunmuyor olmasıdır. TSK’nın eksikliklerinin ne olduğu sorusuna sağlıklı yanıt verebilmek için, bu kurumun siyasî otoritelerce demokratik denetiminin yapılıyor olması gerekiyor. Aynı şekilde, siyasî otoritelerin, ülkenin tehdit algılamasını biçimlendiren aslî unsur olması gerekir ki böylece ordunun gerçek silâh ihtiyaçlarının neler olduğu şeffaf ve hesap verilebilir bir ortamda belirlensin. Böylece vatandaşların vergileri ile yapılan askerî harcamalar dahil tüm harcamalar bilinsin ve zaten sınırlı olan kaynaklarımız doğru yerlere aktarılsın.

Bir diğer önemli eksiklik de, silâh alım süreçlerinin uzun sürmesi ki bunda tedarik mekanizmasının halen çok başlı olması da rol oynuyor. Örneğin, Türkiye, neredeyse 15 yıl önce acil alım adı altında, şu anda terörle mücadele için çok ihtiyaç duyduğu saldırı helikopteri ihalesine çıktı. Ancak bu ihale geçen yıl, ilk aşamada 50 adet helikopterin İtalyan Agusta Westland firmasıyla ortak yapımı için imzalanan antlaşma ile ancak sonuçlanabildi. Diğer yandan ise halen, envanterdeki saldırı helikopteri açığını kapatmak için Amerika ya da Rusya’dan bu türden helikopterler satın almak için uğraşıyoruz.

Türk ordusunun dışarı bağımlı olduğu söylenir. Bu bağımlılık ne kadar geçerli? Diğer Avrupa ülkelerinde durum ne?

Konuşmamızın başında vurguladığım üzere, bir ülke silâh sistemlerinde yüzde 80’ler düzeyinde dışarıya bağımlı ise bu alanda bağımlılığımızın oldukça yüksek olduğu görülecektir. Türkiye halen, askerî harcamalara en yüksek payı ayıran ülke konumunda. Buna karşın halen yurt dışına silâh teknolojilerinde bağımlılığımız yüksek ise burada bir sorun var demektir. Bu sorun da ancak, silâh alımları ve askerî bütçenin sivil denetiminin şeffaf bir biçimde yapılması ile önemli ölçüde aşılabilir.

Avrupa ülkeleri, gerek askerî gerekse sivil alanda AR-GE projelerine önemli miktarlarda fonlar ayırıyor. Ayrıca ordularının demokratik denetimlerini gerçekleştiriyor, ordularının gerçek ihtiyaçlarını belirliyorlar ve yüksek teknolojik askerî ürünlere de sahipler.

NATO üyesi olması Türkiye’nin askerî bakımdan bağımlı olmasını beraberinde getirdiği söyleniyor. Hem Nato üyesi olup, hem kendi çıkarlarına göre siyaset yapmak mümkün değil mi?

Hiç ilgisi yok. Burada bağımlılıktan ne anladığınıza bağlı. Türkiye, NATO üyesi, ama son yıllarda NATO üyesi olmayan İsrail, Güney Kore ve Rusya gibi ülkelerle silâh alımında işbirliğine gidiyor. NATO üyesi diğer ülkelerde ittifak dışı ülkelerle silâh alanında işbirliği yapıyor. Türkiye, NATO’dan bağımsız olarak da zaten kendi bölgesindeki gelişmelere göre de kendi çıkarlarını gözeten politikalar belirleyebiliyor. NATO üyeliği bunu yapmaya engel değil. Tam tersine Türkiye; NATO üyesi olarak, örneğin, pek çok ittifak ortak projelerinde yer alıyor. Unutmayın, Türkiye, Genelkurmay Başkanı Millî Savunma Bakanına bağlı olmayan tek NATO ülkesi. NATO’nun demokratik standartlarına uysak çok daha iyi olacak.

Ordu askerî anlamda gizli antlaşma yapıyor mu?

Orduların yapısı gereği kimi gizli antlaşmalar yapılır. Kamuoyu da bilmeyebilir, ama gizli antlaşmalar, mutlaka siyasî otoritelerin onayıyla yapılmalıdır.

Ordunun, Hükümetlerden bağımsız bir antlaşma yapması mümkün mü? Kendi başına bir güç gibi hareket edebilir mi?

Türkiye’de ordu üzerinde demokratik sivil denetim olmadığı için bu tür gizli antlaşmalar yapılıyorsa eğer, hükümetlerin bazen haberi olmayabilir. Bu türden iki başlı bir yönetim anlayışı, Türkiye’ye tam tersine ulusal çıkarları açısından zarar veriyor.

Daha önceki röportajlarımızda ‘Türk ordusunun nerelere harcama yaptığını NATO biliyor ama Türk halkından bunlar saklanıyor’ demiştiniz…

Türkiye, diğer NATO üyesi ülkeler gibi askerî bütçeleriyle ilgili detayları da ittifakın ilgili komisyonlarına bildiriyor. Dikkat ederseniz, gerek NATO, gerekse uluslar arası örgütlerin ya da stratejik araştırma kurumlarının, Türkiye’nin askerî harcamalarına ilişkin verdiği rakamlar Türkiye’de ilân edilen rakamlardan farklı ve daha yüksektir. Toplum, kendisini temsil eden Parlamento yoluyla Türkiye’deki tüm harcamaların hesabını sorma bilincine ulaşmak zorunda. Böylelikle, şeffaf, hesap verebilir bir yönetim anlayışı ülkede tesis edilir.

İsrail’in, Filistin’e saldırması sonucu Türkiye’nin askerî antlaşmaları gündeme geldi. Türkiye, Amerika’dan çok İsrail’e mi bağımlı?

1990’lı yıllarda Amerikan Kongresi, Türkiye’ye Amerikan yapımı silâh transferlerinde, insan hakları ihlâlleri nedeniyle ve Ermeni ve Rum lobisinin de etkisiyle, önemli sınırlamalar getiriyordu. Amerikan yönetimi, Kongresi’nin neden olduğu Türkiye’ye silâh transferlerindeki kısıtlamayı aşmak için Türkiye ve İsrail arasında silâh işbirliğini cesaretlendirdi.

Türkiye’nin, kendi kritik teknolojisini üretmediği sürece sivil alanda olduğu gibi askerî alanda da dışa bağımlılığı devam eder. Burada konu hangi ülkeye bağımlı olunduğundan çok Türkiye’nin kendi kritik teknolojilerini üretme yeteneğini kazanmasıdır. Yoksa, hiçbir ülke silâh sanayiinde tek başına kendine yeterli değildir. ABD dahil, ileri silâh teknolojilerine sahip ülkeler, diğer ülkelerle ortaklık kurarak silâh üretiminde işbirliğine gidiyorlar. Bu türden işbirliği, silâh üretimini daha ekonomik hale de getiriyor.

Burada demokratik eksiklik ve ordunun denetlenmemesi de etkili mi?

Türkiye’nin gerek sivil gerekse askerî alanda yüksek teknoloji anlamında yurt dışına bağımlılığı, ülkenin genelde iyi yönetilemiyor olmasıyla ilgili. Zaten demokratik sivil denetim tesis edildiği zaman gerek sivil gerekse askerî alanda daha akılcı, daha doğru harcamalar yapılır ve göreceksiniz Türkiye, bugünkünden çok daha ileri düzeyde silâh sistemlerine de sahip olacaktır.

Bu tür antlaşmalar ordu içinde bazı grupların suiistimaline ve kendi şahsî çıkar sağlamalarına müsaid mi?

Gerek askerî gerekse sivil alımlarda suiistimal, yolsuzluk gibi toplumu fakirleştiren eylemlerin en aza indirilmesi için hesap verme ve hesap sorma kültürünün yerleşmesi gerekiyor Türkiye’de.

”İsrail’le yapılan antlaşmayı İsrail basınından öğrendik” diyorsunuz? Bizden bunlar niye saklanıyor?

Hesap sorulmayan ve dolayısıyla hesabın verilmediği yönetim anlayışları, puslu havayı sever. Dolayısıyla, Türk halkından bilgilerin saklanmasını önlemek için hepimizin hesap sorma bilincini geliştirmemiz gerekiyor.

İsrail’le yapılan antlaşmaların gizli kalması Türkiye’nin çıkarı tam olarak gözetilmediğinden mi? Sebep ne? Türkiye’nin çıkarlarının tam olarak gözetildiğine inanıyor musunuz?

İlgisi yok. Türkiye’nin de çıkarları gözetiliyordur mutlaka. Zaten, Türkiye askerî teknoloji anlamında dışa bağımlı olduğu için yüksek teknoloji silâhlarına sahip İsrail’den de destek alıyor. Silâh alanında da önemli olan iki eşit ortak biçiminde işbirliğine gitmektir.

Türkiye’nin İsrail’le yaptığı tank antlaşmasına karşı çıkan haberlere karşı dönemin komutanı Kıvrıkoğlu’nun “Analarından İsrail düşmanı olarak doğarlar..” tepkisini nasıl yorumluyorsunuz?

Toplumu sindirme amaçlı olarak görüyorum. Toplumda hesap sorma ve Parlamento’nun da bizim adımıza hesap verme bilinci gelişmiş olsa şimdi emekli olan Orgeneral Kıvrıkoğlu da bu şekilde yanıt veremezdi.

“25 yıldır terörle mücadele eden bir ülkeyiz, envanterimizde ne uydu sistemi var ne de istihbarat bilgileri toplanmasında etkin silâhlardan olan insansız hava araçları bulunuyor” diyorsunuz. Bir de PKK’ya karşı İsrail’den yardım alındığı söyleniyor. İsrail bu noktalardan bizi kıskaca mı alıyor? “Terörle mücadelende desteğimi çekerim” mi diyor?

İsrail’in böyle bir tutum içinde olduğunu hiç zannetmiyorum. Kıskaca alınmamak için akıllı politikalar üretmek ülkelerin kendi ellerindedir. Böyle bir kıskaç durumu var ise burada sorunu kendi içimizde aramamız gerekiyor.

İsrail’le ticaretimiz açık veriyor diyorsunuz... Bunun çıkış yolu yok mu?

Türkiye, örneğin doğal gaz aldığı İran ve Rusya ile ticaretinde de ciddî açık veriyor.

Mesele İsrail ile ticarette açık verip vermediğimiz değil, akıllı politikalar ile ticareti lehimize çevirmenin yollarını aramaktır.

AKP hükümetinin İsrail’le ilişkiler konusunda yeni bir açılımı oldu mu?

Türkiye’de iktidarda hangi hükümet olursa olsun, İsrail ile askerî, siyasî, ekonomik ilişkilerin olumlu seyir izlemesini isteyecektir. Zira ilişkilerin olumlu yönde seyir izlemesi, Türkiye’nin de çıkarınadır. Bu anlamda AKP hükümeti de, akılcı ve pragmatik politikalar izlemesi gerektiğinin farkında zannediyorum.

H. HÜSEYİN KEMAL

12.01.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (05.01.2009) - ÖLENLERİN YARIDAN FAZLASI SİVİL HALK

  (29.12.2008) - Hepimizin yaşadığı acılar değerli

  (23.12.2008) - Ordu, dinle barışmalı

  (17.12.2008) - MAZLUMDER GENEL BAŞKANI ÖMER GERGERLİOĞLU IRAK İZLENİMLERİNİ ANLATTI

  (15.12.2008) - Toplum, CHP’yi terbiye ediyor

  (14.12.2008) - KÖKLÜ DEĞİŞİKLİKLER OLACAK

  (08.12.2008) - Bayramlar sevinçle hüznün dengesidir

  (04.12.2008) - PKK, ABD VE İSRAİL’İN GİZLİ ORDUSU

  (03.12.2008) - Devlet önce kendi yanlışını düzeltmeli

  (01.12.2008) - KRİZ LOBİSİ, YALILARINI SATSIN, BORÇLARINI ÖDESİN!

 
Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır