"Gerçekten" haber verir 08 Mart 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Lahika

Hadis-i Şerif Meâli

Bana Rabbimin katından bir melek geldi ve şöyle dedi: Ümmetinden kim sana bir salâvat getirirse Allah bundan dolayı ona on sevap yazar, on günahını siler, derecesini on kat yükseltir ve getirdiği salâvatın aynısıyla karşılık verir.

Câmiü's-Sağîr, No: 51

08.03.2009


Hz. Muhammed (asm), bütün beşere üstad

Peygamberlerin en âhiri ve en büyükleri ve dini ve dâveti umum nev-î beşere baktığı için ve mu’cizâtça ve dince umuma fâik ve bütün nev-î beşere bütün hakâikte üstadlık edip, on dört asırda, parlak bir sûrette ispat eden ve nev-î beşerin medâr-ı iftiharı bir zâtın terbiye-i esâsiyelerini ve usûl-ü dinini terk eden, elbette hiçbir cihette bir nur, bir kemâl bulamaz; sukût-u mutlaka mahkûmdur.

Sözler, s. 132, (yeni tanzim, s. 235)

***

..Hâtemü’l-Enbiyâ Aleyhissalâtü Vesselâmı tanımalıyız, dinlemeliyiz. Evet, o bürhanın şahs-ı mânevîsine bak:

Sath-ı arz bir mescid, Mekke bir mihrab, Medîne bir minber; o bürhan-ı bâhir olan Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm bütün ehl-i imâna imam, bütün insanlara hatip, bütün enbiyâya reis, bütün evliyâya seyyid, bütün enbiyâ ve evliyâdan mürekkeb bir halka-i zikrin serzakiri; bütün enbiyâ hayattar kökleri, bütün evliyâ tarâvettar semereleri bir şecere-i nurâniyedir ki, herbir dâvâsını, mu’cizâtlarına istinad eden bütün enbiyâ ve kerâmetlerine itimad eden bütün evliyâ tasdik edip imza ediyorlar. Zîrâ, o ‘Lâ ilâhe illallah’ der, dâvâ eder. Bütün sağ ve sol, yani mâzi ve müstakbel taraflarında saf tutan o nurânî zâkirler, aynı kelimeyi tekrar ederek, icmâ ile mânen “Doğru dedin ve söylediğin haktır” derler.

Hangi vehmin haddi var ki, böyle hesapsız imzalarla teyid edilen bir müddeâya parmak karıştırsın.

Sözler, s. 214, (yeni tanzim, s. 370)

***

Anglikan Kilisesine cevapHAŞİYE

Bir zaman bîaman İslâmın düşmanı, siyasî bir dessas, yüksekte kendini göstermek isteyen vesvas bir papaz, desîse niyetiyle, hem inkâr sûretinde, Hem de boğazımızı pençesiyle sıktığı bir zaman-ı elîmde, pek şemâtetkârâne bir istifhâmıyla dört şey sordu bizden.

Altı yüz kelime istedi. Şemâtetine karşı yüzüne “Tuh!” demek, desîsesine karşı küsmekle sükût etmek, inkârına karşı da;

Tokmak gibi bir cevab-ı müskit vermek lâzımdı. Onu muhatap etmem. Bir hakperest adama böyle cevabımız var. O dedi birincide:

“Muhammed (Aleyhissalâtü Vesselâm) dini nedir?” Dedim: İşte Kur’ân. Erkân-ı sitte-i imân, erkân-ı hamse-i İslâm esas maksad-ı Kur’ân. Der ikincisinde:

“Fikir ve hayata ne vermiş?” Dedim: Fikre tevhid, hayata istikamet. Buna dâir şâhidim: “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (Hud Sûresi : 112.) “De ki: O Allah birdir” (İhlâs Sûresi: 1.) Der üçüncüsünde:

“Mezâhim-i hâzıra nasıl tedâvi eder?” Derim: Hurmet-i ribâ, hem vücûb-u zekâtla. Buna dâir şâhidim “Allah fâizin bereketini giderip onu mahveder.” (Bakara Sûresi: 276.) “Allah, alış verişi helâl, fâizi haram kılmıştır.” (Bakara Sûresi: 275.) “Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin.” (Bakara Sûresi: 43). Der dördüncüsünde:

“İhtilâl-i beşere ne nazarla bakıyor?” Derim: Sa’y asıl, esastır. Servet-i insaniye zâlimlerde toplanmaz; saklanmaz ellerinde. Buna dâir şâhidim: “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (Necm Sûresi: 39.) “Altını ve gümüşü biriktirip de onu Allah yolunda harcamayanları ise, acı bir azabı müjdele.” (Tevbe Sûresi: 34.)

Haşiye: Yüz maşallah bu cevaba!

Sözler, s. 684, (yeni tanzim, s. 1214)

Lügatçe:

nev-î beşer: İnsanoğlu.

fâik: Üstün.

medâr-ı iftihar: İftihar vesilesi.

Hâtemü’l-Enbiyâ: Peygamberlerin sonuncusu.

bürhan: Delil.

sath-ı arz: Yeryüzü.

şecere-i nurâniye: Nuranî ağaç.

şemâtetkârâne: Kuru gürültü yapmak suretiyle. Arsızca.

istifhâm: Soru sorup anlamak, anlamak için sormak.

08.03.2009


Bediüzzaman'ın hayalleri

Hepimiz hayaller kurarız. Belki de ulaşmak istediğimiz maksatlara hayallerimizi basamak yaparız. Hayali büyük olanın dayandığı basamaklar da daha güçlü olur ve gayesine ulaşmakta başarı sağlar. Bunun için hayalimizin kalitesi önemlidir. Hem bize verilen her duygu ve azanın çok yüce, çok ulvî vazifeleri vardır. Sadece bu geçici dünya hayatına sarfetmemiz için verilmemişlerdir. Demek ki, hayal etme duygumuzun da, ahiret hesabına işlettirebilmemize yönelik çok mühim ibadetleri ve görevleri vardır.

Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî’nin hayatına baktığımızda, hayallerinde bile en küçük bir israf veya dünyevî maksad yoktur. En zor şartlarda dahi gözlerinden etrafa yayılan ümit ışıkları ile sonsuzluğa uzanan hayaller kurmuştur.

Van’da, Tahir Paşa’nın konağında kendisine gösterilen gazetedeki haber karşısında mübarek gözlerinde şimşekler çakıyor ve “Kur’ân’ın sönmez ve söndürülmez manevî bir güneş olduğunu ben dünyaya göstereceğim ve ispat edeceğim” diyor. Gazete, İngiliz Sömürgeler Bakanı Gladiston’un Kur’ân’ı gösterek “Bu Kur`ân Müslümanların elinde bulundukça biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız, ya Kur`ân`ı ortadan kaldırmalıyız veya Müslümanları ondan soğutmalıyız” dediğini yazmaktadır. Üstad ise, o an kurduğu hayal ile hem bu haberden müteessir olan kalplere ümit ve sürur vermekte, hem de gelecek asırların selâmetinin temelini atmaktadır.

Yine Şeyh Sanan Tepesinde Rus polisiyle olan muhaveresinde, hayalleri istikbale uzanır. İdealist ve kararlı ifadelerle hayallerini sıralar. O an onu en çok heyecanlandıran da fen ve din ilimlerinin okutulacağı bir üniversitedir. Rus polisinin lâkayt tavrı bu hayallere gölge düşüremez, belki daha da gayret ve kuvvet verir.

Üstadın hayalleri bazen kabre ve ahirete uzanır. Eskişehir Hapishanesi’nin penceresinden bakarken, liseli gençlerin elli yıl sonraki hallerinin hayali o mübarek gözlerinden yaşlar akıtmasına sebep olur. Zira bir kısmı kabir azabı içerisinde, bir kısmı da sevgiye ve saygıya en muhtaç oldukları o ihtiyarlık zamanında nefret gören çirkinleşmiş yaşlılardır. Esasında Üstadın bütün hayallerinin temelindeki gaye, insanlığın dünya ve ahiret saadetidir.

Gaflet ve dalâlet rüzgârları sert eserken, cehalet ve zulmet kışı bütün şiddetiyle yaşanırken, Üstadın hayalleri adeta daha da kuvvetleniyordu. Ufukta en ufak bir ışık görülmediği, ehl-i iman ve ehl-i hamiyetin dahi “Zaman âhirzaman, gittikçe fenalaşacak” dediği zamanlarda dahi o, gelecek cennetâsâ baharların hayaliyle “Bir ışık, bir nur görüyorum” diye müjdeler veriyordu. Kalplere şevk, gayret ve hamiyet kıvılcımları saçarak, vatan sathına Nur tohumları ekiyordu.

Kısa bir zaman sonra Üstadın hayalleri bir bir tahakkuk etmiştir. Verdiği müjdelerin hakikat olduğu zamanla ortaya çıkmış ve çıkmaktadır. Fen ve din ilimlerinin bir arada okutulacağı bir üniversite hayali, görünürde akim bırakılsa da, Kur’ân’dan aldığı ve asrın hastalıklarının kesin şifa reçeteleri olan Risâle-i Nurlar her yeri bir dershane, bir üniversite yapmaktadır. Bu üniversitenin yönetmeliği yok, müfredatı yok, öğretmen kadrosu vesâiresi yoktur. Kaynak Kur’ân, öğretmen Bediüzzaman’dır.

İmanın temellerini bir bir tamir eden asrın mimarı Bediüzzaman Hazretleri “Merak etmeyiniz, küfrün beli kırılmıştır” müjdesiyle yıllar önceki hayalini Allah’ın izniyle gerçekleştirmiştir.

Hayal kuvvetimizle, Üstadımızın hayatını tefekkür ederek düşünmemiz gereken çok şey var. Küçük ve dünyaya yönelik hayaller mi kuruyoruz? Yoksa çok yüksek gaye ve hedefler taşıyan hayaller mi?

MEHTAP YILDIRIM

08.03.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır

Kurumsal Linkler:
Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl

Reklam Linkleri:
Risale Yorum- Risale Çocuk- Oktay Usta - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Ahmet Maranki- Cevşen - Yeni Asya Barla