"Gerçekten" haber verir 03 Mart 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Eğitim

Eğitim sistemimizde öğrenme ortamları yeterli midir?

Eğitim sisteminin kalitesini, sistemin çıktılarıyla, yani öğrenciyle ölçmek mümkündür. Mezun olan öğrenci nitelikli ise, eğitim sistemi de nitelikli demektir, eğitim adına kaliteli iş yapıyorsunuz demektir. Bunlar, eğitim sürecinde yaptığınız çalışmaların başarılı olduğunu göstermektedir.

Eğitim sisteminin çıktılarını nitelikli hale getiren de, eğitim sürecini etkileyen etmelerdir. Bu etmenleri şöyle sıralamak mümkündür:

- Öğrencinin özellikleri,

- Öğrenme-öğretme süreçleri,

- Eğitimin muhtevası,

- Öğrenme ortamları.

Yazımda öğrenme ortamlarına değinmek istiyorum. Eğitim araç-gereçleri, sınıf ve okulun fiziksel şartları, donanım ve tesisler, çocuğun duygusal gelişimine uygun ortamlar, öğrenme ortamlarını oluşturmaktadır. Öğrenme ortamlarının öğrenmeye uygun olması, eğitimin niteliğini arttıracak etkenlerdir. Bu sebeple eğitim sürecini etkili yönetmenin yolu, eğitim ortamlarının kalitesini arttırmaktan geçmektedir. Öğrenme ortamının kalitesini, öncelikle öğrencilerin kolaylıkla erişebilirliği, öğrenme ortamından ne derece yararlanıldığı, fiziksel şartların ve öğrenme ortamının donanımının yeterliliği, öğrenme ortamının, sosyal ortamının duygusal gelişime katkıları arttırmaktadır.

Özellikle sınıfların yeterliliği açısından baktığımızda, öğrenci mevcutlarının ideal sayıya ulaşması için yeterli sayıda derslik yoktur. Son zamanlarda ciddî anlamda derslik yapımı gerçekleştirilmiş ve sınıf mevcutlarında ciddî azalma olmuştur. Ancak bu yeterli değildir. Sınıf mevcutları düştükçe eğitimin kalitesi de artacaktır. Ayrıca eğitim sistemimizin içerisinde ciddî sayıda okul, ikili öğretim yapmakta ve sabahçı öğlenci uygulaması devam etmektedir. İkili öğretim, eğitim sisteminde vazgeçilmesi gereken bir uygulamadır. Bu uygulamadan vazgeçebilmek için ciddî şekilde derslik yapımına ihtiyaç bulunmaktadır.

Okul yapımı ve derslik sayısının arttırılması kadar, okulların dengeli bir şekilde dağılımı yapılmalı, öğrencinin ulaşılabilirliğine de dikkat edilmelidir. Öğrencinin mahallesinde eğitim imkânı verecek şekilde planlama yapılmalı, öğrenciler, her sabah ve akşam servis yolculuğundan kurtarılmalıdır. Bu, öğrencinin sınıfta gördüğü ders kadar önemlidir.

Öğrenme ortamlarının öğrenmeye uygunluğu açısından dersliklerin estetik özelliklerine de dikkat edilmelidir. Son zamanlarda estetik bakımından değişiklikler yapılmaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne kadar baktığımızda, okullarımızın ve dersliklerimizin belli bir standartta, bölge farklılıkları ve iklim şartları bile gözönünde bulundurulmadan yapıldığı görülmektedir. Ayrıca kışla mantığıyla aynı renk boya ile boyanması da eğitim açısından öğrenciye göreliği de ortadan kaldırmaktadır. Oysa okulların boyası öğrenme ortamları açısından önem arz etmektedir. Bunun için değişik renkler de kullanılmalıdır. Okullarımızda, mimarî bakımdan da son zamanlarda ciddî değişikliklere gidilmektedir. 40’a yakın değişik mimarî tarz geliştirilerek uygulanmaktadır. Mahalli ve tarihî özellik arz eden mimarî değişiklik, öğrenme ortamları bakımından önemli bir değişimdir. Derslik ve bina kadar, araç-gereç ve donanım da öğrenciye görelik açısından önem arz etmektedir.

Okul, çocuklar için bir yaşama alanı, hayatından bir kesitin geçtiği yerdir. Bundan dolayı okul bir eğitim tesisidir. Bu eğitim tesisinin insana görelik yönünün gelişmiş olması gerekir. Çocukların gelişiminde sosyal yön göz ardı edilmemelidir. Bu bakımdan okul içerisinde eğlenme, dinlenme, sportif ve kültürel faaliyetlere imkân sağlayan; fiziksel yapılarına ve yaşlarına uygun alanlar olmalıdır. Ayrıca bedensel engelli öğrencilerin ortak alanları kullanabilecekleri imkânlar da oluşturulmalıdır. Okul, derslikten ibaret görülmemelidir. Okulda kullanılan bütün bölümler, öğrencilerin yaşına ve fiziksel gelişimine uygun olmalıdır.

İlköğretim okullarındaki birinci sınıf öğrencileri ile sekizinci sınıf öğrencileri aynı mekânları kullanmak durumunda kalmaktadırlar. Yaş ve fiziksel yeterlilik bakımından farklı öğrenciler birbirlerine zarar vermekte ve yaşı küçük öğrencilerin ortak alanları kullanmalarını engellemektedir. Eğitim ortamları, eğitim tesislerinin ve okul mekânlarının oluşturulmasında yaş farkı ve fiziksel yapılar göz önünde bulundurularak sağlanmalıdır.

Sonuç olarak, öğrenme ortamlarının niteliği, eğitim açısından, müfredatın niteliği kadar önemlidir. Öğrenme ortamları, eğitime uygun hale getirilmelidir.

HALİL ETYEMEZ

03.03.2009


GENÇLER DEPRESYONDA!

Ülkemizde gençlerle ilgili yapılan araştırmalar, onların yoğun stres altında olduklarını, depresyona girdiklerini ve kendilerini ifade edebilmek için şiddete dahi başvurabildiklerini gösteriyor. Depresyon, anksiyete ve stres, ruh sağlığı kadar beden sağlığına da olumsuz etki eden durumlardır. Yeterince sosyalleşemeyen, üretemeyen ve ekonomik yetersizliklerle mücadele eden gençliğin stres değerleri de yüksek çıkıyor.

Yapılan bir araştırmada, üniversite öğrencilerinin yüzde 27,1’inde depresyon, yüzde 47,1’inde anksiyete ve yüzde 27’sinde de stresin olduğu belirlendi. Uludağ Üniversitesi (UÜ) öğretim üyelerince yapılan bir araştırmada, üniversite öğrencilerinin yüzde 27,1’inde depresyon, yüzde 47,1’inde anksiyete ve yüzde 27’sinde de stresin olduğu belirlendi. UÜ Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nazan Bilgel ve UÜ İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi (İİBF) Ekonometri Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Nuran Bayram tarafından, üniversite öğrencilerinde depresyon, anksiyete, stres sıklığı ve bunu etkileyen sosyo-demografik etmenleri belirlemek için yapılan araştırmaya, UÜ’nün değişik fakültelerinde okuyan bin 617 öğrenci katıldı.

Sınav zamanlarının dışındaki bir süreçte gerçekleştirilen araştırmada, öğrencilerin yüzde 27,1’inde orta derece ve üstünde depresyon, yüzde 47,1’inde orta derece ve üstünde anksiyete (kaygı) ve yüzde 27’sinde ise orta derece ve üstünde stresin var olduğu belirlendi. Bilgel, araştırmada, anksiyete ve stres değerlerinin kız öğrencilerde erkek öğrencilere göre daha yüksek bulunduğunu dile getirerek, şöyle konuştu: “Aldıkları eğitimden memnun olduğunu söyleyen öğrencilerin, aldıkları eğitimden memnun olmadıklarını söyleyen öğrencilere göre daha düşük depresyon, anksiyete ve stres değerlerine sahip oldukları gözlenmiştir. Depresyon ve anksiyete değerleriyle, yaş arasında bir ilişki bulunmamıştır. Stres açısından ise 17-19 yaş grubundakilerin, 20-26 yaş grubundakilere göre daha yüksek stres değerlerine sahip oldukları belirlenmiştir. Kızlarda stres ve anksiyete değerleri erkeklere göre daha yüksek bulunmuştur. Depresyon için ise cinsler arasında bir fark elde edilmemiştir. Depresyon ve anksiyete değerleri, sosyal ve politik bilimlerde eğitim alan öğrencilerde fen bilimleri, mühendislik ve tıp eğitimi alan öğrencilere göre daha yüksek bulunmuştur.”

Ekonomik durumu kötü olan ailelere mensup öğrencilerin depresyon ve stres değerlerinin, ekonomik durumu orta ve iyi olan ailelere mensup öğrencilere göre daha yüksek olarak tesbit edildi.

Diyarbakır'da yapılan bir anket çalışmasına katılan lise öğrencilerinin yüzde 55'inin sebepsiz ve çabuk öfkelendiklerini, yüzde 35'inin ise ailesiyle geçinemediğini söyledi. Dicle Üniversitesi (DÜ) Biyoistatistik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Satıcı, düzenledikleri anketle ilgili yaptığı açıklamada, bin 135 öğrenciye uyku, beslenme, cinsellik, özgüven, psikolojik durum, ailevî ilişkiler gibi çeşitli konularda 50 soru yönelttiklerini belirtti. Satıcı, ankete katılan öğrencilerden yüzde 45'inin uyku problemi, yüzde 39'unun sürekli halsizlik yaşadığını ve yüzde 20'sinin de yeterince beslenemediklerinin belirlendiğini kaydetti.

Satıcı, anket sonuçlarını şöyle açıkladı: "Ankete katılanlardan 'öfke patlamaları yaşıyorum, sebepsiz çabuk sinirleniyorum' diyenlerin oranı yüzde 55 olarak gerçekleşti. Ailesi ile geçinemeyenlerin oranı yüzde 35, öğretmenlerinin daha çok gözde öğrencilerle ilgilendiğini belirterek, bunu bir sorun olarak görenlerin oranı ise yüzde 54 oldu. Ankette 'kendime güvenim yok' diyenlerin oranı yüzde 16, kendisini utangaç ve sıkılgan olarak nitelendirenlerin oranı ise yüzde 26 olarak belirlendi. Ankete göre, öğrencilerin yüzde 29'u ise okul saati dışında bir işte çalışıyor."

Öğrencilerin sağlıklarının korunması için bu durumların erkenden tanınması ve tedavi edilmesi, koruyucu ruh sağlığı hizmetleri verebilecek bir destek biriminin acilen kurulması çok önemlidir. Bu noktada gençlerin kendilerini rahat ifade edebilecekleri sosyal imkânlar, faaliyetler planlamak gerekiyor. Aileleri ve gençleri bilgilendirici kitapçıkların hazırlanarak okullara dağıtılması, bu konu üzerinde acilen çalışmalara başlanması sorunların daha kolay aşılmasına yardımcı olacaktır.

Mutlu bir hafta geçirmeniz dileğiyle…

MUSTAFA OĞUZ

03.03.2009


Erken yaşta spora başlamak...

Sporun yararları ve gerekliliği konusunda önemli ölçüde fikir birliği sağlanmaktadır. Özellikle erken yaşlarda spora başlamanın getireceği alışkanlık, ileride hayat boyu spora katılımın temellerini atacak, sağlıklı ve zinde bir organizma kazanılmasına yardımcı olacak, üretken ve mutlu bireyler olmayı sağlayacaktır. Öte yandan, erken yaşlarda katılımla ilgili olarak, bazı bilgilerin her kesim tarafından bilinmesi ve hatırlanması yararlı olacaktır. Özen gösterilmediğinde, yararlı olması hedeflenen uygulamalar, küçük yaştaki bireyleri hem bedensel hem de zihinsel olarak olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

Her çocuğun fiziksel, ruhsal, zihinsel ve toplumsal gelişimi birbirinden farklıdır ancak, belli gelişim dönemleri, eğilimler ve belirli davranış kalıpları hemen her çocukta ortaktır. Çocuğun gelişme dönemleri birbirinden kesin sınırlarla ayrılmaz. Gökkuşağının renkleri gibi bir önceki dönemin özelliklerinin geçişleri ve izleri bir sonraki dönemde de kendisini gösterebilir. Bu dönemlerin özellikleri anne ve babalar, antrenör ve eğiticiler hatta çocukların kendileri tarafından bilindiğinde, hazırlanacak programlar daha başarılı ve sağlıklı olacaktır. Böylece katılım ve paylaşım artacaktır.

Bu bağlamda spor, çocukluk ve ergenlik döneminde sağlıklı büyüme ve gelişmeyi destekler, çok yönlü gelişmeye imkân sağlar. Gelişim, özelliklerini bilen niteliklerinin olması, bu imkânların bütün gençlere ulaşabilir yaygınlıkta bulunması gerekmektedir. Hatalı yaklaşımlar en kırılgan dönemlerini yaşayan gençler için çok örseleyici yaşantılara sebep olabilmektedir. Çocukluk ve ergenlik döneminde bedensel faaliyetlere katılım büyüme ve gelişmeyi desteklemektedir.

Her çocuğun günde en az bir saat kadar fiziksel olarak aktif olması gerekmektedir. Bu şekilde, kalp ve damar, hareket, solunum sistemi sorunları ile diyabet gibi daha ileri yaşlarda ortaya çıkma ihtimali olan hastalıklara yakalanma riskinin azaltılması mümkündür. Uygun ve bilinçli bir şekilde planlanmış fiziksel faaliyetler ve sporla bu sistemlerin işlevleri daha verimli düzeye getirilebilir.

SPOR YAPAN

ÇOCUĞUN BESLENMESİ

Gerek sağlıklı bir hayat gerekse katıldıkları spor faaliyetleriyle ilgili olarak çocukların doğru beslenme alışkanlığı geliştirmeleri için desteklenmeleri gerekmektedir. Çocukların beslenmeleri büyüme döneminde oldukları dikkate alınarak düzenlenmelidir.

SPORLA İLGİLİ TEDBİRLER

Yarışma sporlarına katılımla ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarının önlenmesi amacıyla çocukların ayrıntılı bir kontrolden geçmeleri gerekmektedir.

Diyabet, astım gibi kronik sağlık problemi olan çocukların uygun yönlendirmeyle çeşitli spor faaliyetlerine katılabilmeleri mümkündür.

Yarışmaya yönelik halter gibi ağırlık kaldırmayı içeren spor dalları ile başa alınacak darbelere açık spor dallarına katılım ergenlik dönemi sonuna kadar önerilmektedir.

Uzun mesafe koşularına katılım içeren yarışmalar ve antrenmanların ergenlik dönemi sonuna bırakılması önerilmektedir.

Aynı vücut bölgesine sık tekrarlayan yüklenmelerin yer aldığı spor dallarına katılım ve antrenman şekli özellikle kıkırdak zedelenmelerine yol açabileceğinden dikkat edilmeli ve gerekirse koruyucu malzemelerin kullanılması sağlanmalıdır. Aşırı kullanım durumları olarak isimlendirilen bu sorunlar bazen basit ağrılar şeklinde başlayabilir. Öncelikle sorunun ciddî olabileceğinden şüphelenilmeli ve uzman bir hekime danışılmalıdır.

Açık havada ve sıcak ortamda spora katılım, vücut alanları büyüklere oranla daha küçük olan çocuklarda, ısı birikimine bağlı sağlık sorunlarına yol açabileceğinden çalışmalar sırasında sık ve az miktarlarda su içme ve gölgede dinlenme molaları verilmelidir. Çocuklar çok sıcak ve nemli havalarda dış ortamlarda yapılan çalışmalara sokulmamalıdır. Yüzme dalında vücut yağ dokusu az olan ve soğuk suya henüz alışkın olmayan çocukların antrenmanları sırasındaki kayıplarını en aza indirmek için sık dinlenme ve ısınma araları verilmelidir.

AİLELER İÇİN...

Aile bireyleri, çocukların katılımları açısından bir örnek oluşturacak şekilde spor yapmalı veya kendileri de fiziksel olarak faaliyette bulunmalıdır. Çocukların spora katılımları desteklenmeli, ödüllendirilmeli ve ilgi gösterilmelidir.

ANTRENÖRLER İÇİN...

Spora katılacak çocukların sadece kronolojik yaşı değil, olgunluk, vücut yapısı, yetenek ve cinsiyetleri göz önünde bulundurularak sınıflandırılmaları ve çalışma programlarının ona göre hazırlanması gerekir. Antrenmanlar çocuğun yukarıda belirtilen özelliklerine göre planlanmalı, yeteneğini geliştirecek ancak yaralanmalara yol açmayacak yöntemlerle sürdürülmelidir.

OKUL YÖNETİCİLERİ İÇİN...

Spor teşkilâtı ve kulüpler ile okul sporu sisteminin işbirliğine büyük ihtiyaç duyulmaktadır. Çocukların oyun ve spor ihtiyaçlarını karşılayacak planlamalar yapılmalıdır. Beden eğitimine paralel olarak sağlık eğitimi müfredatında gelişmeler yapılması gerekmektedir. Okul dışı faaliyetlerin arttırılması sağlanmalıdır. Çocuk ve gençlerin spor alanları ve salonlarına ulaşımları ve tesisleri kullanımları kolaylaştırılmalıdır.

(bedenegitimi.s5.com)

03.03.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır