Haberler |
Ali İhsan Tola Ağabey duâlarla |
Uzun süren rahatsızlığının ardından Isparta'nın Senirkent ilçesinde vefat eden Bediüzzaman Said Nursi'nin talebelerinden Ali İhsan Tola (82) gözyaşları içinde toprağa verildi. Tola'nın, Pazarcık Camii'nde kılınan cenaze namazına Bediüzzaman'ın talebelerinden Sait Özdemir, Mustafa Sungur, Abdullah Yeğin ve gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular, yönetim kurulu üyeleri ile Türkiye'nin dört bir yanından gelen binlerce seveni katıldı. Ali İhsan Tola’yla ilgili bir hatıra Risâle-i Nur’a hizmetkâr olmuş ilk dönem Nur Talebelerinin hayat ve hatıralarını “Ağabeyler Anlatıyor” başlıklı iki eserinde aktaran Ömer Özcan, Ali İhsan Tola Ağabeyle olan görüşmesini ilk kitabında şöyle aktarıyor: “Isparta-Senirkentli olan Ali İhsan Tola Ağabeyin Üstad Bediüzzaman Hazretleri ile müteaddid defalar görüştüğünü biliyoruz. Ancak çok defalar ziyaretine gittiğimiz hâlde muhterem ağabeyimizden bu hâtıralarını dinleyemedim. Emekli orman mühendisi olan Ali İhsan Ağabey Bediüzzaman’la yakın teması olan Isparta eski meb’usu Dr. Tahsin Tola ile hala-dayı çocuklarıdırlar. Ali İhsan Ağabey mânevî keşif sahibi olduğu gibi bitkilerle tedavî hususunda da mütehassısdır. “Isparta-Senirkent’te meskûn Ali İhsan Tola Ağabeyimizi ilk defa 80’li yılların ortalarında ziyaret etmiştim. ‘Koca Yusuf’ Ağabeylerle İzmir’den gelmiş ve Ali İhsan Ağabeyi de alarak traktörle ‘Çam Dağı’na çıkmıştık. Kaderin bir cilvesi olarak son ziyaretimiz de yine Yusuf Ağabey’le beraber ‘Çam Dağı’ndaki ağaçların katledilmesi ile alâkalı oldu... “2000 yılının son günlerinde hâin ellerce kesilen, Aziz Üstad’ımızın hatıraları bu ağaçların katli kalbimizi yandırdı. Ama bir iki hafta sonra Ali İhsan Ağabeyi dinleyince, hâdiseye başka bir şe-kilde bakmaya başladık. 6.1.2001 tarihindeki ziyaretimizde anlattıkları: “‘Ben 55 senedir kuru katran ağacını o şekilde hatırlıyorum, Üstad zamanında da öyle kuru imiş. Çam ağacı ise en tepeden; bir taraftan boğaza bakar, diğer taraftan denize. Bunlara daha önce kaç kere balta vurdular, yıkamadılar. Görmüşsünüzdür bellerinde balta izleri vardır. Devlete ‘Çam Dağı’nın millî park olması için kaç kere müracaat ettik, kabul etmediler. “Bu ağaçların katli hususunda; kader cihetine bakmak lâzım. Kimin kestiğini ben düğmelerine kadar târif edebilirim. Demek ki kâinattaki fıtrî kanunlar böyle iktiza ediyordu. Yoksa bu ağaçlar lâletayn kesilemez. Kader âdalet etti, kadere fetva verdirildi demek ki. “Ben hukukçulara ders yaptığım zaman başka hiç kimseyi almam. Bir gün böyle bir ders esnasında sorular soruldu adâlet hususunda. Tam o anda kapı çaldı, ben de hilâf-ı âdet geleni içeriye aldım. Baktık adamın kolu kesik. “Helâllik isteyerek nasıl olduğunu anlatmasını söyledim. Adam anlattı: ‘Bir kumaş fabrikasında çalışırdım. Çok kıymetli kumaşlar geçerken mahsus üstlerine yağ damlatır, sonra da özürlü diye onları, çok ucuza satın alırdık. İşte bir gün makina kolumu kaptı ve bu hâle geldim’ diye anlattı, bana sorulan suâle de canlı bir cevap gelmişti, kader adâlet etmişti. “Kesilen ağaçlarda da insanlar hangi hareketleri ile kadere fetva verdirdiler, onu düşünmek lâzım. Belki de bilen bilmeyen geliyordu, o ağaçlara kutsallık vermeye başlanmıştı...” (www.bediuzzaman.net) |
15.05.2009 |