28 Temmuz 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Basından Seçmeler

Ot yoksa yosun toplasınlar

28 Şubat sürecinin mimarlarından biri, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya’ydı. Aynı zamanda, 28 Şubat 1997 tarihli meşhur MGK toplantısından sonra Batı Çalışma Grubu’nu kuran kişidir.

Hapis cezası alan ve rütbeleri sökülen Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Oramiral İlhami Erdil, TSK tarihinin ilklerindendir.

Darbe günlükleri, Oramiral Özden Örnek’in Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan emekli olmasıyla ortalığa döküldü.

Yakın tarihte skandallar ve siyasi projelerle gündeme gelen denizciler, Ergenekon sürecinde de başroldeydiler.

İrticayla Mücadele Eylem Planı altında imzası olduğu iddia edilen isim Albay Dursun Çiçek, malum denizcidir.

Plana göre, İskender Evrenosoğlu’nu Müslüm Gündüz gibi sahaya sürmeye hazırlandığı belirtilen isim emekli Tümamiral A.D.K’dir.

Koç Müzesi’nde planlandığı ifade edilen eylemle ilgili bomba ve mühimmatı incelemeden imha ettiği öne sürülen isim, Koramiral A.F.Ö. rumuzlu denizcidir.

Son olarak 3 denizci teğmenin ismi, iki oramirale suikast planlayıcıları arasında geçti. Tutuklandılar. Teğmenleri yönlendiren isimlerden Albay T.D. ve Albay O.Y, daha önce Ergenekon savcılarının karşısına çıkan isimler arasındadır.

Ne tesadüf, istihbarat ve şantaj amaçlı fuhuş çetesini yönlendirdiği iddia edilen genç amiral F.İ. de denizcidir.

Sanal alemde psikolojik harbi yürüten emekli Yüzbaşı A.Y’nin denizci kökenli olduğunu hatırlatmaya gerek yoktur.

Yasa dışı oluşumların askeri okullara sızma girişimlerinde başrol oynadığı öne sürülen amiral O.S.K, Deniz Kuvvetleri personelidir.

Tümamiral A.D.K. ve Tuğamiral R.C.G, karargah evleri soruşturması kapsamında isimleri geçen amirallerdir.

Genç teğmenleri cuntacı ekibin programı doğrultusunda eğitmekle suçlanan bir başka denizci, Yarbay A.T’dir.

Suikast listesinde isimleri geçen amiraller ise Ağustos’ta görev süresi dolacak Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Muzaffer Metin Ataç ve yerine Deniz Kuvvetleri Komutanı olacak Oramiral Eşref Uğur Yiğit’tir.

Ani kararla istifa etmek zorunda kalan Tümamiral Mustafa Baha Eren, geleceğin Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak görülen amiralidir.

Bedrettin Dalan’ın yönettiği ve çok sayıda silahın gömülü halde bulunduğu İstek Vakfı’na ait Poyrazköy’deki arazinin kullanımı, denizcilere aittir.

Bu listeyi daha da uzatabiliriz. Listenin dikkat çekici tarafı, Kara Kuvvetleri, Jandarma veya Özel Kuvvetler’e göre daha geri planda olacağı varsayılan Deniz Kuvvetleri’nin ‘öncü’ rolüdür.

Bu gidişle; ‘Asker kışlasına dönsün’ derken, artık ‘Kıta sahasına çekilsin’ diyeceğiz. Bu gidiş, hem ülke hem TSK açısından çok tehlikelidir.

Öncelikle Genelkurmay; Deniz Kuvvetleri’nin, siyasi proje ve uygulamalar, cuntacılık, bombalı eylem planı, suikast planı, fuhuş ve seks gibi skandal olaylarla daha sık anılır olmasının nedenini, mutlaka tespit etmelidir.

Gemilerdeki talimden midir, sürekli denizde oldukları için ayakları yere basmadığından mıdır, boşluğun yarattığı can sıkıntısından mıdır, Halley yedikleri için midir bilmem, denizcilere bir haller olduğu ortada.

Askerde boş işlere kafa yorup uğraşmayalım diye ot yoldururlardı. Belki, kendini bilmez denizcilere ot yoldurarak, teknik olarak mümkün değilse yosun toplatılarak, sisteme entegrasyonu sağlanabilir.

Biliyorum, kolay bir iş değildir. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç, cuntacı taifenin temizlenmesi konusunda hayli gayret sarfetti. Aynı şekilde halefi Oramiral Uğur Yiğit...

Suikast listesine eklenmeleri de muhtemelen bu yüzdendir. Ağustos Şurası, temizlik için önemli bir platformdur. Ümidimiz o ki, TSK, şurada bu arınmayı gerçekleştirir.

Şamil Tayyar, Star, 27.7.2009

28.07.2009


Sorun çözme yöntemi

Doğrusu, böyle çetrefil, çok boyutlu ve problematik dosyalar hakkında tez elden ‘ne iyi oldu’ demek kadar, ‘büyük yanlış yaptılar, keşke bu sıcak patatese hiç dokunmasalardı’ yaklaşımı sergilemek de doğru değil. Hele kolay hiç değil...

Ortada bir problem olduğu muhakkak. O halde onun çözüm yolunun bulunması gerek. Madalyonun öbür yüzü de var.

Çabuk çözümler, kolay formüller mümkün olsaydı bugüne dek tartışma uzar mıydı?

Katsayı, ‘bir kriz konusu’dur ve elbette ‘kriz yönetimi’ ister. O da her detayla ilgilenilmesini...

Düzenlemenin zamanlaması kötü oldu, bu kesin. Askere sivil yargı tartışmaları, HSYK krizi gibi çok kritik bir gündemin arasında katsayı kararı geldi. ‘Belge mi fotokopi mi’ gerginliğinden bu yana kurumlararası ahengin sarsıldığı ve bir ritim bozukluğu yaşandığı muhakkak.

Bu siyasal iklim, bu gizli veya açık çatışma psikolojisi başkaca önemli sorunların çözümü için engele dönüşebilir. Karşılıklı güvene, çok boyutlu işbirliğine dayalı kapsamlı reçetelerin uygulanması zora girebilir. Elbette herkes kendi görevlerini yapacak, sorumluluklarını ve yasal yükümlülüklerini yerine getirecektir. Öte yandan bütün aktörlerin iç veya dış risk faktörlerini üstlenerek atacakları adımlar açısından kavgalı ortam bir bariyer haline gelebilir, Ankara’da ‘güç oyunları’ aşina olduğumuz kurumsal mücadeleler olsa da bir süredir, işin niteliği değişti, ‘mücadele’ yerine, ‘kavga’ etmeye dönüştü oyun.

İMAM HATİPLERİN İSMİ DEĞİŞSE...

İHL’ler bu ülkenin okulları, orada okuyanlar bu devletin vatandaşları. Müfredatı Milli Eğitim hazırlıyor, öğretmenler devletin görevlisi. Kimse çocuğunu imam olsun diye oraya yollamıyor. Meselenin ‘sistemik boyutu’ kadar ‘insani’ kısımları da var. Bu zemini kabul edersek hem toplumsal ihtiyacı karşılamak hem sistemsel çarpıklıkları gidermek hem de tuhaf bir açmaza düşen imam hatip gerçeğini daha makul noktaya getirmek mümkün olur.

Geçmiş siyasilerin ‘arka penceremiz’ mantığı yüzünden İHL’ler bugün mutlaka sıkı bir dönüşüme gereksinim duyuyor.

Evet, imam hatipler ve katsayı sorunu daha kapsayıcı ve kalıcı çözümleri hak ediyor. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun, ‘İHL’ yerine ‘İlahiyat fakültesi mi desek?’ arayışı ile isim değişikliği dahil, radikal öneriler, kalıcı ve ikna edici projeler üzerinde çalıştığını duymuştum. İşte böyle bir geniş tabanlı çalışma ihtiyacı var bence. Böylece İHL’lere yönelik haksızlık da giderilir, meslek liseleri derdimizi de çareye kavuştururuz.

Şimdi YÖK’ün kararını Danıştay iptal etse ne olacak? Belki de konu Anayasa

Mahkemesi’ne gidecek, iyi mi?

Başbakan’ın imam hatiplere uygulanan ayrımcılık noktasında kişisel olarak da dertlendiğini, yüreğinin yandığını biliyorum. Ne var ki bir hastalığı nasıl ve ne zaman ameliyat masasına yatıracağınız, ne türlü reçete yazacağınız da belirleyicidir. Ayrıca nekahat dönemi özel bir uygulamayı gerektirir. Ben, şu meşhur katsayı düzenlemesinin, bu anlamda ‘talihsiz’ ve ‘stratejik açıdan planlamasız’ gündeme geldiğini düşünüyorum. Yanlış olmuştur.

Dileğim, tıpkı türbanda olduğu gibi sorunun asıl mağdurlarına zarar verecek yeni bir evreye taşınmamasıdır. O ihtimal ağır basıyor maalesef.

İsmail Küçükkaya, Akşam, 27.7.2009

28.07.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.