08 Ağustos 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Lahika

Hadis-i Şerif Meâli

Şaban ayına bu ismin verilmesinin sebebi, bol hayırlar, onda oruç tutan kimse Cennete girinceye kadar dallanıp budaklandığı içindir.

Câmiü's-Sağîr, No: 1430

08.08.2009


Şaban ve Ramazan’da, akıldan ziyade kalb hissedardır

Aziz, sıddık kardeşim ve hizmet-i Kur’âniyede pek ciddî bir arkadaşım,

Bu defaki mektubunda, vaktim ve hâlim müsaade etmediği mühim bir meseleye dair cevap istiyorsun.

Kardeşim, bu sene, elhamdülillâh, risâleleri yazanlar pek çoğalmış. İkinci tashih bana geliyor. Sabahtan akşama kadar sür'atli bir tarzda meşgul oluyorum; çok mühim işlerim de geri kalı-yor. Ve bu vazifeyi daha azîm görüyorum. Hususan Şaban ve Ramazan’da, akıldan ziyade kalb hissedar-dır, ruh hareket eder. Şu mesele-i azîmeyi başka vakte tâlik edip, ne vakit Cenâb-ı Hakk’ın rahmetinden kalbe sünûhat gelse, tedricen size yazılır. Şimdilik üç nükteyiHAŞİYE beyan edeceğim.

Birinci Nükte: “Kur’ân-ı Hakîmin esrarı bilinmi-yor; müfessirler hakikatini anlamamışlar” diye beyan olunan fikrin iki yüzü var. Ve onu diyen, iki taifedir.

Birincisi: Ehl-i hak ve ehl-i tetkiktir. Derler ki: “Kur’ân bitmez ve tükenmez bir hazinedir. Her asır, nusus ve muhkemâtını teslim ve kabul ile beraber, tetimmat kabilinden, hakaik-i hafiyesinden dahi hissesini alır, başkasının gizli kalmış hissesine ilişmez.”

Evet, zaman geçtikçe Kur’ân-ı Hakîm’in daha ziyade hakâiki inkişaf eder demektir. Yoksa—hâşâ ve kellâ—Selef-i Sâlihînin beyan ettikleri hakaik-i zâhiriye-i Kur’âniyeye şüphe getirmek değil. Çünkü onlara imân lâzımdır. Onlar nasstır, kat'îdir, esastırlar, temeldirler. “Kur’anün arabiyyun mübîn”* fermanıyla, mânâsı vâzıh olduğunu bildirir. Baştan başa hitab-ı İlâhî o mânâlar üzerine döner, takviye eder bedâhet derecesine getirir. O mensus mânâları kabul etmemekten—hâşâ sümme hâşâ—Cenâb-ı Hakkı tekzip ve Hazret-i Risâletin fehmini tezyif etmek çıkar.

Demek, maânî-i mensûsa, müteselsilen menba-ı Risâletten alınmıştır. Hattâ İbni Cerîr-i Taberî, bütün maânî-i Kur’ân’ı, muan’an senetle müteselsilen menba-ı Risâlete îsal etmiş ve o tarzda, mühim ve büyük tefsirini yazmış.

İkinci taife: Ya akılsız bir dosttur, kaş yapayım derken göz çıkarıyor; veya şeytan akıllı bir düşmandır ki, ahkâm-ı İslâmiye ve hakaik-i imaniyeye karşı gelmek istiyor. Kur’ân-ı Hakîmin-senin tabirinle-birer polat kalesi hükmünde olan surlu sûreleri içinde yol bulmak istiyor. Böyleler (hâşâ) hakaik-i imaniye ve Kur’âniyeye şüphe îras etmek için bu nev'î sözleri işâa ediyorlar.

İkinci Nükte: Cenâb-ı Hak Kur’ân’da çok şeylere kasem etmiş. Kasemât-ı Kur’âniyede çok büyük nükteler var, çok sırlar var.

Meselâ, “Yemin olsun güneşe ve aydınlığına”da (Şems Sûresi: 91:1) kasem, On Birinci Sözdeki muhteşem temsilin esasına işaret eder; kâinatı bir saray ve bir şehir suretinde gösterir.

Hem “Yâsin. Hikmet dolu Kur’ân’a yemin olsun”daki (Yâsin Sûresi: 36:1-2) kasemle, i’câzât-ı Kur’âniyenin kudsiyetini ve ona kasem edilecek bir derece-i hürmette olduğunu ihtar eder.

“Yemin ederim yıldızların mevkilerine. Bu bir yemin ki, bilseniz, ne büyüktür.” (Vâkıa Sûresi: 56: 75-76), “Kayan yıldıza yemin olsun”daki (Necm Sûresi: 53:1) kasem, yıldızların sukutuyla, vahye şüphe îras etmemek için cin ve şeytanların gaybî haberlerden kesilmelerine alâmet olduğuna işaret etmekle beraber, yıldızları dehşetli azametleriyle ve kemâl-i intizamla yerlerine yerleştirmek ve seyyaratları hayretengiz bir surette döndürmekteki azamet-i kudret ve kemâl-i hikmeti, o kasemle ihtar ediyor.

HAŞİYE: Bilâhare dokuz nükteye tamamlanmıştır.

* Nahl Sûresi’nin 103. âyetinden mülhem bir ifade. Âyetin Meâli: “Bu Kur’ân’ın lisânı apaçık Arapça’dır.”

Mektubat, 29. Mektub, s. 377

LÜGATÇE:

nusus: Nasslar; Kur'ân ve hadîsin açık ve kesin hükümleri.

tetimmat: Tamamlamalar. Ekler.

hakaik-i hafiye: Gizli hakikatler, gerçekler.

hakâik: Hakikatler.

inkişaf: Gelişme, açılma, keşfetme,

Selef-i Sâlihîn: Ehl-i Sünnet ve Cemaatin ilk rehberleri, İslâmın ilk dönemlerinin sâlih insanları.

hakaik-i zâhiriye-i Kur’âniye: Kur'ân'ın görünen hakikatleri, gerçekleri.

Bediuzzaman Said Nursi

08.08.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.