05 Eylül 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Dizi Yazı

Lübnan kendine geliyor

Bir zamanlar Orta Doğu’nun Paris’i olarak anılan Lübnan Cumhuriyeti, Doğu Akdeniz kıyısında bir Arap ve Ortadoğu ülkesi.

Tarihteki Fenike uygarlığının vatanı Lübnan ve kıyılarıdır. Kuzeyinde ve doğusunda Suriye, batısında Akdeniz, güneyinde ise Filistin yer alır. Yüzölçümü 10.452 km² olan Lübnan’ın başşehri Beyrut’tur. Nüfusu 3 milyon 874 bine yaklaşan Lübnan halkı hayli değişik etnik yapıya sahip. Ülke nüfusunun, yüzde 64.7’sini Müslümanlar meydana getirirken, yüzde 35’u Hıristiyan, yüzde 1.3’ü ise Dürzilerden oluşuyor. Ülkede 500 bin kadar Filistinli, 400 bin kadar Ermeni yaklaşık 100 bin kadar Türk ikamet ediyor. Lübnan’ın resmî dili Arapça. Para birimi ise Lübnan Lirası. Fransızların işgal ettiği Lübnan, 26 Kasım 1941 yılında bağımsızlığını kazanırken, 22 Kasım 1943 yılında dünya ülkeleri tarafından tanınmıştır. Lübnan, karışık dinî yapıya sahip bir devlet olmasına rağmen sosyal yapının gerektirdiği politik dengenin kurulmasıyla, Orta Doğu’nun en düzenli ve hayat şartları oldukça yüksek olan ülkelerinden biri olmuştur. Hatta bir dönem Orta Doğu’nun Paris’i olarak da anılmıştır. Ülke istikrarı, 13 Nisan 1975’de başlayan ve 16 yıl süren iç savaşla bozuldu. İç savaş, Lübnan’da çok ağır maddî hasara ve can kaybına yol açtı. Savaş, 1991 yılında resmen sona erdiğinde Lübnan ve Beyrut bir harabeye dönüşmüştü ve 150 bin Lübnanlı can vermişti. Özellikle Beyrut’ta savaşın kirli izlerini hâlâ bazı binalarda görmek mümkün. Lübnan, 1976 Riyad Antlaşması ile bölgeye 30 bin kişilik bir askeri güç göndermeye muvaffak olan Suriye’nin belirli ölçüde eyaleti durumuna geldi. Ancak 2005 yılında patlak veren ve eski başbakan Refik Hariri suikastıyla sonuçlanan kriz sonrası bir çok askerini geri çekmiştir. 12 Temmuz 2006 tarihinde başlayan 2006 İsrail-Lübnan Krizi’nde İsrail’in hava saldırıları sırasında Lübnan ve Beyrut şehri, özellikle güney kısmı ağır hasar görmüş, ekonomisi de büyük ölçüde çökmüştür. Lübnan savaşın, yıkıcı etkilerini yeni yeni atmaya çalışıyor.

HARİRİ VE

SİNYORA'NIN

ŞEHRİ, SAİDA

Dönüşte Lübnan'ın bombalı saldırıda vefat eden efsanevî başbakanı Refik Hariri ve şimdiki Başbakan Fuad Sinyora'nın da doğdukları şehir olan Saida'ya uğruyoruz. Şehrin girişindeki Refik Hariri Camii ise bütün ihtişamıyla şehre gelenleri adeta "İslâm beldesine hoş geldiniz" dercesine karşılıyor. Hariri'nin makamı da bu caminin bahçesinde bulunuyor. İkindi ve akşam namazlarını burada eda ettikten sonra Beyrut'a dönüyoruz.

DAĞITIMDAKİ

DÜZEN DİKKAT ÇEKİCİ

Lübnan’daki birinci günümüzde Başşehir Beyrut’taki Burc El Barajne kampına gidiyoruz. Burc El Barajne Beyrut’taki en büyük mülteci kampı. Kampta 20 bine yakın Filistinli mülteci yaşıyor. Daha kampa girişte, buradaki hayat şartlarının ne kadar zor olduğunu anlıyoruz. Cuma namazına kadar isimleri daha önceden belirlenen ailelere gıda dağıtımı yapıyoruz. Daha ilk dağıtımımızda gördüğümüz ve sonraki dağıtımlarda da şahit olacağımız düzen dikkatimizi çekiyor. Dağıtımdaki bu düzen, açıkçası Türkiye’de görmeye alışık olduğumuz görüntülerle pek uyuşmuyor. Medyadan gördüğümüz kadarıyla Türkiye’deki yardım dağıtımlarında izdiham kargaşa, adeta yağma yapılıyor. Burada ise, ellerinde kartları olanlar, gelip sırasıyla Türkiye’den hayırsever vatandaşların İHH aracılığıyla gönderdiği erzakı alıp sessizce gidiyor.

MÜLTECİLER, YARDIMLARLA AYAKTA DURMAYA ÇALIŞIYOR

Filistin gibi kendisi de İsrail’in işgaline maruz kalmış olan Lübnan’da 500 bin Filistinli mülteci bulunuyor. Toplam nüfusu 3.5 milyon olan Lübnan’da her 8 kişiden biri Filistinli mülteci. Bu mülteciler ülkenin değişik bölgelerinde kurulan 19 mülteci kampında yaşıyorlar. Kampların en küçüğü bin 500, en büyüğü ise 50 bin kişilik. Lübnan’a ilk geldiklerinde çadırlarda yaşayan mülteciler, zamanla kendi imkânlarıyla gecekondu tarzı binalar inşa etmiş. Alt yapısı olmayan kamplarda elektrik sürekli kesintiye uğrarken, bazı kampların bütün içme suyu ihtiyacı kuyulardan sağlanıyor. Ancak yerleşim yerlerinin deniz seviyesinde olması kuyulara da deniz suyunun dolmasına sebep oluyor. Bu yüzden kamp musluklarından tuzlu su akıyor. İnsanlar içme sularını dışardan getirtmek zorunda kalıyorlar. Mülteciler çalışma izinleri olmadıkları için çok düşük ücretlerle ancak iş bulabiliyorlar. Mülteciler, dışarıda çalışamamasına rağmen kamp içinde birçok iş kolu faaliyet yürütüyor. Herkes parasını iş yaptığı bir diğer mülteciden kazanıyor. Kamp içinde dolaşan para ise dış yardımlardan sağlanıyor. Bir çok mülteci dışarıdan gelen yardımlarla ayakta durmaya çalışıyor, sağlık imkânları da yok.

AŞIRI NEM VE SICAKLA KARŞILANDIK

Her yıl olduğu gibi dünyanın değişik yerlerinde bulunan ihtiyaç halindeki insanlara yardım elini uzatan İHH İnsanî Yardım Vakfı’nın Ramazan dolayısıyla Lübnan’daki Filistinli mülteciler için hazırladığı gıda yardımlarını ulaştırmak üzere bu ülkeye gittik. 5 kişilik ekiple 20 Ağustos gecesi THY uçağı ile Lübnan’a hareket ettik. Yaklaşık 1 saat 15 dakika sonra bizi Beyrut Refik Hariri Havaalanı’nda çok da alışık olmadığımız aşrı nem ve sıcak karşıladı. Giriş, için işlemlerimizi yaparken sık sık elektriklerin kesilmesi dikkatimizi çekti. Elektrik kesintisinin Beyrut genelinde sık sık yaşandığını daha sonra da göreceğiz. Bagajlarımızı almak istediğimizde ise bavullarımızın gelmediği sürpriziyle karşılaşıyoruz. Kayıp müracaatımızı yaptığımız görevli, işlemimizi yapmasının ardından ya sonraki uçağı beklememizi ya da yarın gelmemizi bize söylüyor. Şanslı günümüz olsa gerek ki iki saat beklemeden sonra bir sonraki uçağın gelmesiyle bavullarımıza kavuşuyoruz. Çıkışta karşılayan İHH’nın Lübnan’daki en büyük partner kuruluşu Cemiyyetül Kavs’tan bir görevli bizi otelimize götürüyor.

GÖKYÜZÜNE HASRET ÇOCUKLAR

Cuma namazını eda ettikten sonra Mariles kampına geçiyoruz. Zaman zaman bir insanın ancak geçebileceği kadar darlaşan, en geniş kısımları ise iki metreyi ancak bulan sokaklardan geçiyoruz. Kampta bulunan bütün evler birbirine yaslanmış şekilde. Alt yapı ise insanların durumları gibi içler acısı. Sokakların belli başlı köşe başlarına kadar getirilen su şebekesi buradan plastik borular yardımıyla tıpkı elektrik kabloları gibi alçaktan ama havadan dağıtılıyor. Aynı zamanda bütün elektrik, telefon ve diğer iletişim ve alt yapı hatları da havadan gidiyor. Evlerin çoğu güneş görmüyor. Gökyüzüne hasret çocukların oyun alanları ise iki metrelik sokaklar. Bir avuç kalmış gökyüzü bu kablo ve boru trafiği yüzünden iyice kapanıyor. Kamp sokaklarını gezerken duvarlara yapıştırılan kişi ve örgüt posterlerinden o sokağın hangi grubun kontrolü altında bulunduğu kolayca anlaşılabiliyor. Resim çekme istediğimiz bazı kişilerce engelleniyor. İHH, YETİMHANEYE KATKI SAĞLIYOR Burc El Barajne kampında Cemiyyetül Kavs tarafından 9 katlı olması planlanan bir yetimhane inşa ediliyor. 750 Filistinli yetimin barınacağı yetimhane aynı zamanda eğitim merkezi olarak da kullanılacak. İnşaata destek veren İHH, bir katın inşaat ve tefrişatını, bir katının sadece inşaatını üstlenmiş. İnşaat, bir sene önce başlamasına rağmen maddî imkânsızlıklar sebebiyle kaba inşaatı bitirildikten sonra ilerleme kaydedilememiş.

05.09.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (05.08.2009) - Tarihin derinliklerine girdik

  (04.08.2009) - ‘Elveda ey gelin libasını giymiş acûze-i şemta!’

  (03.08.2009) - Ayasofya Camiinde namaz kılacak yer yok

  (02.08.2009) - Çanakkale’de tarihimizi tekrar yaşıyorduk

  (01.08.2009) - Şehitler diyarı Çanakkale’deyiz

  (31.07.2009) - İnsan asıl vazifesinden uzaklaştıran sebepler çoğalmış

  (30.07.2009) - “CENNET BAHSİ”NİN YAZILDIĞI GECE

  (02.02.2009) - Selanik’te Hürriyete hitap

  (01.02.2009) - Osmanlı izleri silinmek istendi

  (31.01.2009) - İzmir’in ruh ikizi

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.