06 Eylül 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Şükrün anahtarı oruç - OSMAN ZENGİN

RAMAZAN HÂLLERİ

Ramazan Risâlesi’nin 2. Nükte’sinde Bediüzzaman Hazretleri; “Ramazan-ı mübareğin savmı (mübarek Ramazanın orucu) Cenâb-ı Hak’kın nimetlerinin şükrüne baktığı cihetle, çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki: "deyip, 1. Söz’e atıfta bulunup, oradaki tablacı misâlini nazara vererek devam ediyor.

Gerçekten de, hani pazarlarda veya tabla ile çeşitli meyve sebze satan satıcılarla alış veriş münasebetlerimiz olur çoğumuzun. Orada satılan ve kendini, hâşâ küçük dağları yaratmış edasında gören aciz ve fakir insanın bir çekirdeğini dahi yaratamadığı çeşitli meyve ve sebzelere bir karşılık, para verip alırız, üstelik bir de satıcıya teşekkür ederek. Peki, bunları yaparken; bunları hiçten, yoktan, çiğneyerek üstünden geçtiğimiz basit bir topraktan yaratan Rabbimizi düşünmezsek, O'nun nimetlerine karşı şükür yapmadan gasp ederek o nimetleri yesek olur mu?

Elbette olmaz değil mi? Peki, gafil insanlar bütün bunları nasıl anlayıp idrak edecekler? İşte, orada da oruç kendini gösteriyor. Diğer zamanlarda Allah’ın verdiği nimetlerin kıymetini bilmeyen, onu onlara bir nevâle şeklinde vereni hatırlamadan yeyip içen insanlar, ancak oruçtaki açlığın verdiği ıztırapla, o nimetlerin kadir-kıymetini anlıyor ve “Bir parça kuru ekmeğe bile razıyım, şu açlığımı gidersin de” diyorlar adeta. Bu hâl, iftara yakın daha şiddetle kendini gösteriyor. Bazen bulunduğumuz iftar dâvetlerinde, iftar vaktine yakın sofraya oturduğumuzda, “Çok acıktım, susadım” diyenlere diyoruz ki, “Haydi erkeksen elini uzat bakayım suya, ekmeğe!” Tabiî lâtifeli gülüşmelerden sonra da “Ya işte bakın bakalım bunlar kiminmiş? O emretmeden yiyebiliyor musunuz?” diye de ekliyoruz. Ve bu sûretle de tabiî, oruç, çok yönleriyle, insanın gerçek vazifesi, yaratılışının esas sebebi olan şükrün anahtarı oluyor. Bu arada bize ehemmiyet kazandıran duâmız aklımıza geliyor ve iftardan sonra duâ ediyoruz O’na müteveccihen, yönelerek:

“Ey bizi nimetleriyle perverde eden (besleyen) sultanımız! Bize gösterdiğin nümûnelerin ve gölgelerin asıllarını, menbalarını (esas kaynağı olan cennettekileri) göster; ve bizi makarr-ı saltanatına (cennetine) celbet (gönder, götür). Bizi bu çöllerde mahvettirme; bizi huzuruna al, bize merhamet et. Burada bize tattırdığın leziz (lezzetli) nimetlerini orada yedir. Bizi zeval (yok oluş) ve teb’id ile tazib etme (yanından uzaklaştırma cezası ile azap verme). Sana müştak (görmeyi arzulayan) ve müteşekkir (şükreden) şu mutî (itaat eden) raiyetini (emrin altındaki kullarını) başıboş bırakıp idam etme”

(Bu arada, bu duâ ile alâkalı küçük bir hatırlatmada bulunayım: Özellikle bu mübarek Ramazan’ın iftar yemekleri başta olmak üzere, çeşitli yemeklerden sonra bu duâyı yapan bazı kardeşlerimiz, yanlış okuyorlar. Lütfen orijinaline uygun olarak okurlarsa iyi olur. Malûmunuz bunun aslı, Onuncu Söz’ün hemen baş taraflarındaki Beşinci Sûrette’dir.)

06.09.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Başlıklar

  Bütün elemler dalâlette, bütün lezzetler imandadır - Yrd. Doç. Dr. Atİlla YARGICI

  Ramazan orucunun sünnetleri nelerdir?- SÜLEYMAN KÖSMENE

  Teşekkürün önemi - Salİha Ferşadoğlu

  Ramazan-ı Şerif

  Ramazan-ı Şerif - ARZU KONAN

  Nemrud kavminin bayramdan dönüşü - AHMET ÖZDEMİR

  Şükrün anahtarı oruç - OSMAN ZENGİN

  Pahalılık ve duâ - hayreddİn ekmen

  Sopa yiyor, gene de... - NEVİN ALAN

  İnsan- İbadet - NADİ AKSOY

  İnsanlar küfür ve dalâlet yolunda niçin gidiyorlar? - İBRAHİM ERSOYLU

  Ramazan ayında daha çok Kur'ân okumamız, ders yapmamız gerekir - Röportaj: ZÜBEYİR ERGENEKON

  Ağaç sevgisi - MUSTAFA ÖZTÜRKÇÜ

  Olumlu cevap - SUAT ÜNSAL

  Askerî gemilerde oruç - VEHBİ HORASANLI

  DÜŞÜNCE KIRINTILARI - SELİM GÜNDÜZALP

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.