17 Eylül 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Basından Seçmeler

Türkiye’nin Patriotlara ihtiyacı var mı?

BU sorunun yanıtı, Türkiye’nin silah ihtiyaçlarına, siyasi otoritelerin mi yoksa TSK’nın mı karar verdiği ile ilgili. Geçen haftaki yazımda işlediğim ve Türkiye’nin, tehdit algılamalarını belirleyen milli güvenlik siyaset belgesinin, siyasi otoriteler tarafından hazırlanması gerektiğini ve aksi durumun yarattığı sakıncaları irdeleyen tezim de aslında başlıktaki soruya yanıt verir nitelikteydi. Sivil demokratik denetim süzgecinden geçmeyen silah alımlarının, gerekli olup olmadığı hep tartışma konusu olacaktır ta ki bu alımlarda şeffaf ve hesap verilebilir bir mekanizma kuruluncaya kadar.

Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon’un, geçen cuma günü yaptığı açıklamada, 72 Patriot füzesi ve atış ünitelerinin 7,8 milyar dolar bir maliyetle Türkiye’ye satışı için Kongre’den izin istediğini duyurmasıyla, Patriot tartışması gündeme geldi.

Milli Savunma Bakanlığı’nın da önceki gün yaptığı açıklamada doğruladığı üzere, Amerikan yönetimi, Türkiye’nin hem savaş uçakları hem de füze saldırılarını bertaraf etmesini öngören uzun menzilli füze savunma sistemleri ihalesine Amerikan firmalarının katılımı için Kongre’den izin istedi. Türkiye ihalesindeki bedel 4,5 milyar dolar olarak hesaplanıyor.

Patriot konusunun bir diğer veçhesi de şudur; Türkiye her ne kadar Amerikan füze kalkanı projesine dahil olmayı reddetse de, ihale sonucunda Patriotları ya da diğer rakip firmaların ürünlerini alması halinde otomatik olarak bir füze kalkanının parçası olacaktır.

Asıl konumuza dönersek eğer, Türkiye’nin genelde silah alımlarında izlediği yönteme baktığımızda, alınmakta olan ve alımı planlanan silahlara gerçekte ne ölçüde ihtiyacımız olduğuna sağlıklı bir yanıt vermemiz oldukça zorlaşır. Zira, silah alımları, siyasi otoriteler yerine askerin belirlediği tehdit algılamalarına göre yapılırken bu alımların gerekliliğini sorgulaması gereken parlamento ve hükümet, görevini yerine getirmez.

Hükümet, komşularla ilişkileri en iyi düzeye getirmeyi öngören ‘Sıfır politika’ siyaseti izlerken, Türkiye’nin yine bu komşuları hedef alan silahlar satın alıyor olması mantıklı görünmüyor.

Diğer yandan, ilişkilerde sıfır politika izlemeye çalıştığımız İran dahil yanıbaşımızdaki Ortadoğu ülkeleri hiçbir uluslararası silahların kontrolü anlaşmasına taraf değilken silahlanmayı tam gaz sürdürüyorlar. Hele İran, nükleer enerji teknolojisi geliştirme bahanesiyle nükleer silah geliştirme arayışlarını yalanlasa da sürdürüyor ve Ankara da bu durumun farkında. Ama bu durum, Türkiye’nin, gelişigüzel silah alımları yapmasına iyi bir gerekçe oluşturmuyor.

Türkiye NATO üyesi bir ülke olarak, ittifakın güvenlik şemsiyesi altında bulunuyor. Bu şemsiye, olası bir nükleer silah saldırısına karşı Türkiye’ye ne ölçüde garanti veriyor, o da ayrı bir soru işareti. Ama ittifak içindeki bu sorun, Türkiye’de, siyasi otoritelerin demokratik sivil denetiminden geçmeden tek bir kurumun verdiği kararlar ile hesapsız kitapsız silah alımları yapılmasını haklı çıkartmıyor.

Türkiye’nin halen, terörle mücadele için gerekli saldırı helikopteri ve istihbarat toplamada önemli insansız hava aracı açığı bulunurken klasik savaşları caydırıcı nitelikteki denizaltı gibi alımları sürdürüyor olmasını nasıl izah edebiliriz? Bir yandan, “bazı komşular tehdit oluşturuyor” deyip, pahalı silahlar alacaksınız diğer yandan kendi terör hareketlerinize karşı ya da dünyada artık tehdit olarak algılanan asimetrik savaşlar için gerekli silahları temin etmeyeceksiniz. Bunlar yaman çelişkiler olarak karşımızda duruyor.

O zaman da haklı olarak, Türkiye’de artan işsizlik varken Patriot gibi pahalı silah alımları gerekli mi, sorusunu, duyarlı çevrelerin sorması gerekiyor. Taraf gazetesi, önceki gün, Patriot alımı planında Türkiye’nin genel durumunu özetleyen, ama içinde ironi de barındıran “Güçlü ordu, güçsüz Türkiye” manşetini kullanmıştı.

Toplumu derin bir ekonomik bunalımdan geçen bir ülke, hiçbir sivil demokratik denetim süzgecinden dahi geçmeyen silah alımları ile nasıl kalkınabilir?

Demokrasinin işlediği ülkelerde, tehdit değerlendirmelerini siyasi otoriteler yaparlar, parlamento komisyonları da alımı düşünülen silahların gerekip gerekmediğine karar verir. Bu uygulama, yalnızca Avrupa demokrasilerinde değil örneğin Güney Kore’de de böyledir.

Silah alımlarının demokratik denetim süzgecinden geçtiği bu ülkelerin, silah teknolojileri de mukayese edilemeyecek oranlarda bizden yüksektir. Türkiye, her ne kadar bu oranı azaltma gayretleri içinde de olsa silah teknolojilerinde yüzde 80’lere varan oranlarda dışa bağımlıdır.

Bu gerçek, denetimsiz silah alımlarının Türk ordusunu güçlü kılmadığını da ortaya koyuyor.

Yine tekrarlıyorum; kontrolsüz güç, güç değildir.

Lale Kemal, Taraf, 16 Eylül 2009

17.09.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.