24 Eylül 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Lahika

Âyet-i Kerime Meâli

Kötülüğün karşılığı, ona denk bir cezadır. Fakat kim affeder ve barışı tercih ederse, onun mükâfatı Allah’a aittir. Şüphesiz ki O zâlimleri sevmez.

Şûrâ Sûresi: 40

24.09.2009


Dünya sergisi açılmaya başlıyor, dikkat!

Ben hem kendimde, hem bu yakındaki Risâle-i Nur Talebelerinde şuhur-u muharremeden sonra bir yorgunluk ve şevkte bir fütur görüyordum. Sebebini vâzıhan bilmiyordum. Şimdi, eskide söylediğim tahminî sebep, hakikat olduğunu gördüm. Şöyle ki:

Nasıl maddî hava fena ise, fena tesir ediyor; manevî hava da bozulsa, herkesin istidadına göre bir sarsıntı verir. Şuhur-u selâse ve muharremede âlem-i İslâmın manevî havası, umum ehl-i imanın ahiret kazancına ve ticaretine ciddî teveccühleri ve himmetleri ve tenvirleri o havayı sâfileştiriyor, güzelleştiriyor, müthiş ârızalara ve fırtınalara mukabele ediyor. Herkes o sayede ve sayesinde derecesine göre istifade eder. Fakat o şuhur-u mübareke gittikten sonra, âdeta o ahiret ticaretinin meşheri ve pazarı değiştiği gibi, dünya sergisi açılmaya başlıyor. Ekser himmetler, bir derece vaziyeti değişiyor. Havayı tesmim eden buharat-ı müzahrefe o manevî havayı bozar. Herkes derecesine göre ondan zedelenir.

Bu havanın zararından kurtulmak çaresi, Risâle-i Nur’un gözüyle bakmak ve ne kadar müşkilât ziyadeleşse, kudsî vazife itibarıyla daha ziyade ciddiyet ve şevkle hareket etmektir. Çünkü başkaların füturu ve çekilmesi, ehl-i himmetin şevkini, gayretini ziyadeleştirmeye sebeptir. Zira, gidenlerin vazifelerini de bir derece yapmaya kendini mecbur bilir ve bilmelidirler.

Kastamonu Lâhikası, s. 41, (yeni tanzim, s. 77)

***

Bizimle alâkadar bir zat, pek çokların şekvâ ettikleri gibi, eskiden şiddetli bir tarikatta okuduğu evradındaki zevk ve şevkini kaybettiğini ve sıkıntı ve uyku galebe ettiğini müteessifâne şekva etti.

Ona dedik: Maddî hava bozulduğu vakit nasıl ki sıkıntı veriyor; asabî sinelerde inkıbaz hali başlıyor. Öyle de, bazan manevî hava bozuluyor. Hususan maneviyattan yabanîleşmiş bu asırda ve bilhassa hevesat ve müştehiyat-ı nefsaniyeyi taammüm etmiş memleketlerde ve hususan şuhur-u muharreme ve şuhur-u mübarekede manevî havayı tasfiye eden âlem-i İslâmın intibah ve teveccüh-ü umumîsi, o mübarek şuhurun gitmesiyle tevakkuf etmesinden fırsat bulup, havayı bozan dalâletlerin tesirleri zamanında ve bilhassa kış tazyikatı altında, bir derece hayat-ı dünyevîye ve hevesat-ı nefsanîyenin tasallutlarının noksaniyetinden, ehl-i İslâm ve ehl-i imanda, hayat-ı uhrevîyeye çalışmak iştiyakı, baharın gelmesiyle hayat-ı dünyevîyenin ve hevesat-ı nefsanîyenin inkişafıyla o iştiyak-ı uhrevîyeyi gizlemesi ânında elbette böyle kudsî evradlarla zevk, şevk yerinde, esnemek ve fütur gelir.

Fakat, madem “İşlerin en hayırlısı zahmetli olanıdır” (el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:55.) sırrıyla, meşakkatli, külfetli, zevksiz, sıkıntılı âmâl-i sâliha ve umur-u hayriye daha kıymetli, daha sevaplıdır. O sıkıntıda, o meşakkatteki ziyade sevabı ve makbuliyeti düşünüp, sabır içinde mesrurâne şükretmek gerektir.

Kastamonu Lâhikası, s. 97, (yeni tanzim,s.183)

LÜGATÇE:

şuhur-u muharreme: Savaşmanın haram olduğu mübarek aylar; Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Recep.

fütur: Ümitsizlik. Usanç. Gevşeklik.

vâzıhan: Açık olarak.

şuhur-u selâse: Üç Aylar, Receb, Şaban, Ramazan.

teveccüh: Yönelme.

himmet: Gayret.

tenvir: Nurlandırma.

şuhur-u mübareke: Mübarek aylar.

meşher: Sergi, fuar.

tesmim: zehirleme.

buharat-ı müzahrefe: Pis ve zararlı gazlar.

24.09.2009


Şarjlar çabuk bitmesin!

Cenâb-ı Hakk’ın rahmet ve mağfiretiyle dopdolu otuz günü, bir ay Ramazanı, ardından da mükâfâten Ramazan Bayramını idrak etti, sağ olan. İnşallah, feyiz ve bereketinden yeterince istifade ederek hasat etmiş oluruz.

Ramazan öncesinden, Ramazan sonrasına değişmiştir duygular. Ramazan ayına yani Ramazan orucuna tekrar ulaşmak için on bir ay beklememiz gerekir, sabırla.

Ramazan-ı şerifte güzel duygular, duygulu anlar yaşadık. El açtık Rabbimize, gönül dolu diledik, istedik. “Ver yâ Rabbi” dedik; hem kendimiz, hem de bütün mü’min kardeşlerimiz için.

Sene boyu boşalan, aşınan, yıpranan İslâmî hassasiyetimiz “şarj” oldu bu mevsimde; bütün lâtifelerimiz massetmiştir İnşaallah. Bu enerjinin, bu kazanımın çabucak yıpranmamasına, “deşarj” olamamasına gayret etmek gerekir. “Tuttum gitti”, “yaptım bitti” olmamalı. Bunu elde tutmalı.

Ramazan ayında kimseyi kırmamaya, üzmemeye çalıştık.

Kul, ibadetine nasıl yoğunlaştıysa Ramazan müddetince, Rabbimiz de af ve mağfiretini yoğunlaştırdı mukabil.

İbadetler, tâatler ne güzeldi bu mevsim.

Geceler dolu, karınlar boştu bir ay.

İncelmiş duygular, duygu yüklü yürekler, hayata letâfet kattı.

Paylaşmaya alıştık. “Mü’min mü’minin kardeşidir” mânâsını yaşamaya çalıştık. İftar sofralarında bulunduk, iftarın hazzını duyduk. Bunlar, insanın ayağını yerden kesecek güzellikler. Fakat, “Amelin en hayırlısı az da olsa devamlı olanıdır” kaidesince, Ramazan boyunca hayatımıza akseden güzelliklerin devam etmesine gayret etmeli. Bir ayda kazanılanı, bir anda yitirmemeli.

Evet. Ramazan bitmiş olabilir, oruç tutmak bitmez ki. Muayyen mevsimlerdeki, Pazartesi Perşembe ve sair oruçlarla beslemeli kalpleri. Orucun çektirdiği “açlık” hâlini hissetmeli, bâzı gün. Hem Sünnet sevabını, hem de sağlıklı bir hayatı kazanmanın çaresi, her hâlde bu olsa gerek.

“Kalbin cilâsı: Açlık” başlıklı yazımızda, açlık duygusunun kalbi parlattığını, naklettiğimiz bir hadis-i şerifte okumuştuk birlikte. Orucun, manevî cihetinin yanında bir de fizikî boyutu var.

Dost Televizyon’un iftar programında, konuşmacı bir doktor, vücuttaki zararlı maddelerin oruç vasıtasıyla bertaraf edildiğini ifade ettikten sonra: “Size, silâh zoruyla oruç tutturmadılar. Sevabına inandığınız için, iradenizle tuttunuz. Ramazandan sonra da irade edin, az yemeye çalışın. Gıda sizin, para sizin, maaş sizin; elinizden almıyorlar ya” diyordu. Elde edilenlerin devamını diliyordu.

Hikmetinden suâl olunmaz, O’nun.

Her emrinde bin rahmet, her nehyinde bir hikmet vardır elbet Rabbimin.

Rahmet ayı Ramazan!

Doldu taştı camiler, mescitler, medreseler.

Doldu taştı kalplerin manevî bataryası.

Rabbim, cümlemizi, rahmetine mazhar olan kullarından eylesin.

O’nu razı ettiyse gönül, başkasını neylesin…

ALİ RIZA AYDIN / [email protected]

24.09.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.