30 Eylül 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

MECLİSİN GÜNDEMİ TEZKERE VE AÇILIM

Ülke gündemini meşgul eden konular, Ekim ayında TBMM gündemine gelecek. “Demokratik açılım’’ konusu, genel görüşme şeklinde Genel Kurulda ele alınacak. TBMM’nin açıldıktan hemen sonraki önemli bir gündem maddesini de iki yıl önce TSK'ya verilen sınırötesi operasyon yetkisini bir yıl daha uzatacak tezkere oluşturuyor.

Meclis’in gündemi “açılım” ve tezkere

TBMM’nİn 23. Dönem 4. Yasama Yılı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yapacağı açış konuşmasıyla yarın başlayacak.

Genel Kurul, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in başkanlığında yarın saat 15.00’te özel gündemle toplanacak. Şahin’in konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yeni yasama yılının açış konuşmasını yapacak. Genel Kurulda, Cumhurbaşkanı Gül’ün konuşmasının ardından başka konular görüşülmeyecek. TBMM Başkanı Şahin, yasama yılının açılışı dolayısıyla akşam da bir kokteyl verecek. Yoğun olarak tartışılan konular, Ekim ayında TBMM gündemine gelecek. Bunların başında yer alan İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın koordinatörlüğünde yürütülen ‘’demokratik açılım’’ konusu, genel görüşme şeklinde Genel Kurulda ele alınacak. İktidar ve muhalefet sözcüleri de bu konudaki görüşlerini ortaya koyacaklar. Ekim ayı başında gündeme gelecek diğer bir önemli konuyu da ‘’Türkiye-Ermenistan Protokolü’’ oluşturacak. Parlamentolar arasında imzalanan protokol TBMM Dışişleri Komisyonunda ele alınacak, daha sonra da Genel Kurulda görüşülecek. TBMM’nin açıldıktan hemen sonraki önemli bir gündem maddesini de Türk Silâhlı Kuvvetlerine (TSK) sınır ötesi operasyonuna izin veren tezkere oluşturuyor. Başbakan Erdoğan, 17 Ekimde süresi dolacak tezkerenin uzatılmasının ilk Bakanlar Kurulu toplantısında görüşüleceğini ve ardından TBMM’ye gönderileceğini açıklamıştı. Tezkere, 17 Ekimden önce Genel Kurulda oylanacak.

30.09.2009


 

Hakim, deolojik düşünceden kurtulmalı

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, hukukun üstünlüğünün ve bağımsızlığının sağlanması için yargıçların her türlü ideolojik düşünceden arınarak karar vermesi gerektiğini vurguladı.

Hakimler, ideolojik kuşatmadan arınmalı

ANAYASA Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, hakimlere seslenerek, ‘’Etrafını saran ideolojik kuşatmalardan kendisini kurtaran hakim, tarafsızlığını ve onurunu yücelterek yaşayabilir’’ dedi.

Kılıç, Ufuk Üniversitesi’nde yeni eğitim yılının başlaması sebebiyle ders verdi. Öğrencilere Anayasa Mahkemesi’nin görevlerinin yanı sıra, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı gibi konularda açıklama yapan Kılıç, son günlerde sıkça tartışılan konularda da üstü kapalı görüş bildirdi. Hak ve özgürlükleri koruma, kollama ve güvenliğini sağlama görevi yargıya emanet edildiğine göre bu emanetin güvenliğinin de ancak yargının tarafsızlığıyla sağlanabileceğini vurgulayan Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:

‘’Hakim, vicdanında kurulan mahkemede tarafsızlığını etkileyecek duygularına, öznel düşüncelerine ve öfkesine kayıtsız kalmak zorundadır. Etrafını saran ideolojik kuşatmalardan kendisini kurtaran yargıç, tarafsızlığın onurunu yücelterek yaşayacaktır. Hakimden beklenen, Sokrates’in ifade ettiği gibi; ‘adaleti lütfetmek değil, yasaları doğru uygulamaktır’. Tevfik-el Hakim’de ‘yasa maddeleri uygun zamanlarda istediklerimizi vurmak için elimize tutuşturulan silâh değildir’ derken de yargı yetkisinin vicdanlara emanet edildiğini vurgulamaktadır. Aksi yönde halkın iradesini yansıtmayan, evrensellikten uzak kirli kurallar ve bunu uygulayan kirli vicdanlar toplumu asla arındıramaz.’’

“ÜSTÜNLERİN HUKUKU DEĞİL, HUKUKUN

ÜSTÜNLÜĞÜ”

ANAYASA Mahkemesi Başkanı Kılıç, son yıllarda toplumun güvensiz, sevgisiz ve hoşgörüsüz yaşantısıyla ciddî bir travma geçirdiğini belirterek, şöyle konuştu: ‘’Adeta toplumsal bir cinnet hali yaşamaktayız. Hayatın her aşamasında şiddetin, öfkenin, kinle nefretin dalgalarıyla savrulmaktayız. Birlikte yaşamamak için ne gerekiyorsa yapıyoruz. Akıllara durgunluk veren ölüm ve cinayet yöntemleri toplumun ilgiyle izlediği dizi programları arasına katıldı. Görsel ve yazılı basının reyting uğruna insanî tüm değerleri alt üst eden yaklaşımları, toplumda yaşanan bu travmanın ivme kazanmasında önemli katkıda bulunmuştur. Ekonomik ve siyasi çöküşler bu krizin yanında önemini daha az hissettirmekte, sonuçları ise kontrol altına daha çok alınabilir görülmektedir. Ekonomik hayattaki olumsuzlukların bu soruna olan etkileri şüphesiz ki göz ardı edilmez. Ancak hiç bir gerekçe bu toplumsal çılgınlığın haklılığını izah edemez. Üniversitelerimizdeki tüm sosyologların, toplum bilimcilerin ve felsefecilerin bu sosyal travmaya karşı çok acil çözüm yolları ve çareler üreteceklerine inanıyorum.’’

Kılıç, hukuk devletinin topluma sağlıklı ve güven içinde yaşanır bir ortam sağlamayı taahhüt ettiğini belirterek, her bireyin devletten bu yükümlülüğü yerine getirmeyi isteme hakkı bulunduğunu kaydetti. Bu yükümlülüğün sorumlularının yasama, yürütme ve yargı organları olduğunu söyleyen Kılıç, hukuk devletinde bu organların insanlara, insan onuruna yakışan bir hayat sağlama görevi bulunduğunu ifade etti. Haşim Kılıç, ‘’Aydınlık bir Türkiye’ye ulaşmanın olmazsa olmaz koşulu üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğünün sağlanmasıdır’’ dedi.

30.09.2009


 

IMF toplantıları yol kapatmayacak

İSTANBUL Valisi Muammer Güler, 6-7 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilecek IMF-Dünya Bankası Yıllık Toplantısı için hiçbir yolun trafiğe kapatılmayacağını bildirdi.

Güler, İstanbul Emniyet Müdürlüğünde yaptığı basın açıklamasında,6-7 Ekim tarihlerinde Harbiye Kongre Vadisi’nde yer alan İstanbul Kongre Merkezi’nde IMF ve Dünya Bankası Yıllık Toplantısı’nın yapılacağını hatırlattı. Toplantıya 186 ülkeden 20 bin kişinin katılımının beklendiğini ifade eden Güler, toplantı süresince 10 bini emniyet mensubu, 1600’ü özel güvenlik görevlisi, 10 bini de kongre merkezinde göreli sivil personel olmak üzere toplam 21 bin 600 kişinin görev yapacağını bildirdi. İstanbul Valisi Güler, toplantı sebebiyle hiçbir yolun trafiğe kapatılmayacağını, heyet geçişleri sırasında ise ‘’kontrollü geçişler’’ uygulanacağını ifade etti.

30.09.2009


 

“Avrupalıların çoğu Türkiye’yi AB’de sanıyor

İNGİLİZ Liberal Demokrat Partililer, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) üyeliğine olan desteği yineledi. Liberal Demokrat Parti Islington Milletvekili Bridget Fox, Türk sivil toplum örgüt temsilcileri ve AKP İstanbul Milletvekili Nursuna Memecan ile bir araya geldi.

Türk toplumunun ülkeye olan katkılarını dile getiren Bridget Fox, Türkiye’nin AB üyeliğine olan güçlü desteği sürdüreceklerini söyledi. Aynı partiden Islington Belediye Meclis Üyesi Meral Ece ile de bir araya gelen Bridget Fox, “İnsanların çoğu zaten Türkiye’yi hali hazırda AB’de biliyor. Türkiye’nin Eurovision şarkı yarışmasında yer alması ya da futbol maçları insanların bilinç altında Türkiye’nin AB üyesi olduğunu oluşturuyor” dedi. Türkiye’nin AB üyeliğine adaylık sürecinin Avrupa siyasetinde önemli bir yer tuttuğunu dile getiren Fox, “Türk toplumuna bu siyasette yer almaları için çağrıda bulunuyorum. Seçimlerde bizim misafirlerimiz değil ortaklarımız meslektaşlarımız olsunlar. Bence AB, Türkiye ile ortak bir gelecek kurmalı” diye konuştu.

30.09.2009


 

Çankaya Belediyesinde promosyon yolsuzluğu

ÇANKAYA Belediyesinde çalışanların maaşlarından elde edilen “promosyon üzerinden yolsuzluk yapıldığı” iddiasıyla 15 kişi gözaltına alındı.

Edinilen bilgiye göre, Belediyenin çalışanlarının maaşlarıyla ilgili İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin yaptığı incelemenin ardından suç duyurusunda bulunmaları üzerine, Ankara Cumhuriyet Savcısı Şadan Sakınan soruşturma başlattı. Ankara Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü ekipleri, dün sabaha karşı Çankaya Belediyesinde görev yapan, çalışanların maaşlarının yatırıldığı Vakıfbank görevlilerinin de aralarında bulunduğu 15 kişiyi gözaltına aldı. Çankaya Belediyesinde çalışanların maaşlarının neması olan 1.6 milyon TL ile ilgili yolsuzluk yapıldığı ileri sürüldü. Yolsuzluk iddiaları üzerine, Vakıfbank Finans Market Şube Müdürü İrfan A. gözaltına alındı. Banka Müdürü, söz konusu parayı dönemin Belediye Hesap İşler Müdür Vekili Nusret Ö’ye elden götürerek verdiğini öne sürdü. Nusret Ö. ise ifadesinde, böyle bir paranın kendilerine ödenmediğini savundu. Gözaltına alınanlar arasında, dönemin Belediye Başkan Yardımcısı İsa V, Nuri T. ve Bediye S. de bulunuyor. Söz konusu parayla ilgili hizmet ve mal karşılığı olmayan bazı faturaların kesildiği de tesbit edilerek, söz konusu faturaları kesen firma yetkililerinden de gözaltına alınanların bulunduğu kaydedildi.

30.09.2009


 

Demirtaş ve Ayna, zorla mahkemeye getirilecek

ANKARA 11. Ağır Ceza Mahkemesi, başka illerde açılan davalar kapsamında talimatla ifadelerinin alınması için DTP Grup Başkanvekili ve Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ile DTP Genel Başkan Yardımcısı ve Mardin Milletvekili Emine Ayna’nın zorla mahkemeye getirilmesini kararlaştırdı.

Milletvekilleri ve avukatları, dün de duruşmalara katılmadılar. Mahkeme heyeti, sanıklar hakkındaki iddianame içeriği ile Yargıtay 9. Ceza Dairesinin bu yöndeki içtihatları ve usulen yapılan tebliğe rağmen duruşmaya gelmemeleri karşısında, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 146. ve 199. maddeleri uyarınca Demirtaş ve Ayna’nın duruşma günü savunmalarının alınabilmesi amacıyla haklarında zorla getirme müzekkeresi düzenlenmesini kararlaştırdı. Mahkeme, bu işlemlerin talimat mahkemesine bildirilmesine de karar vererek, duruşmaları 29 Aralık 2009’a bıraktı. Hakkında İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinde ‘’PKK terör örgütünün propagandasını yapmak’’ suçundan dâvâ açılan DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün talimat duruşması da Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Mahkeme heyeti, Türk’e daha önce çıkarılan tebligatın, bildirilen ikamet adresinden taşınmış olması sebebiyle iade edildiğini dikkate alarak, TBMM’deki adresi ile genel başkanlığını yaptığı DTP Genel Merkezine ayrı ayrı tebligat çıkarılmasına, tebligatta duruşma gün ve saatinin belirtilmesine ve iddianamenin de eklenmesine karar verdi. Heyet, duruşmayı 29 Aralık 2009’a bıraktı. DTP Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk hakkındaki, dava nın duruşması ise eksiklerin tamamlanması için ertelendi.

30.09.2009


 

TİSK: 2010 çok zor geçecek

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Aylık Ekonomi Bülteninde, yılın son çeyreğine girilen bir dönemde açıklanan veriler ile birlikte Orta Vadeli Program ve Mali Plan da göz önüne alındığında Türkiye için 2010 yılının çok zor geçeceğinin söylenebileceği ifade edildi.

Türkİye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), Türkiye’de 2010 yılının çok zor geçeceğini kaydetti.

TİSK Aylık Ekonomi Bülteni’nde, yılın son çeyreğine girilen bir dönemde açıklanan veriler ile birlikte Orta Vadeli Program ve Mali Plan da göz önüne alındığında Türkiye için 2010 yılının çok zor geçeceğinin söylenebileceği ifade edildi. Açıklanan program çerçevesinde Türkiye’nin büyüyebilmesi, işsizliğin azaltabilmesi için Türkiye’nin ciddi bir finansman kaynağına ihtiyacı olduğuna işaret edildi. Bültende, ‘’Çünkü 2009 yılı bütçesinin 63 milyar dolar açık vereceği resmi ağızlar tarafından da ifade edilmiştir. Bu nedenle Türkiye’nin IMF ile anlaşması gerekmektedir’’ denildi.

2007-2008 döneminde uygulanan, iktisadi gerçeklerden uzak kamu harcama politikasının Türkiye’yi bugünkü bütçe açığı ile karşı karşıya bıraktığı belirtilen bültende, önümüzdeki dönemde bütçenin, politik kaygılarla değil, iktisadi gerçeklere göre yönetilmesi gerektiği ifade edildi. Türkiye’nin adeta kayıtdışı istihdama teslim olduğuna dikkat çekilen bültende, kayıtdışı istihdam oranının yüzde 45,7’ye yükseldiği, bunun kamu bütçesine girmesi gereken vergi ve primin kaçırılması demek olduğu da kaydedildi.

Bültende, kayıtdışı ekonominin aynı zamanda kayıtlı ekonomi ile haksız rekabet içinde olduğu da belirtilerek, kayıtdışı ekonominin kayıtlı ekonominin ödediği vergi ve primlerle yaşamını idame ettirdiği ifade edildi.

Bültende, ‘’Hükümetimizden bu sorunu en aza indirecek etkin bir program uygulanmasını beklemekteyiz’’ denildi.

30.09.2009


 

Kriz, en çok fakirleri vurdu

ABD’de resesyon, en fazla orta sınıf ve yoksulları etkilerken, işten çıkarmaların hanehalkı bütçelerini tarumar etmesi yüzünden en zenginler ve en yoksullar arasındaki gelir uçurumu daha da arttı.

ABD İstatistik Bürosu’nun verilerine göre, 2008 yılında, yılda 138 bin dolardan fazla kazanan Amerikalıların oluşturduğu en zengin yüzde 10’luk kesim, yıllık 12 bin dolar gelirle yoksulluk sınırında ya da bu sınırın altında yaşayan Amerikalılardan 11,4 kat daha fazla kazandı. 2003 yılında 11,22 olan bu oran 2007 yılında ise 11,2 olmuştu. Bütün gruplarda hanehalkı geliri azaldı, ancak geliri en keskin düşenler orta gelirli ve yoksul Amerikalılar oldu. Ortalama gelir geçen yıl 52 bin 163 dolardan 50 bin 303 dolara gerileyerek, 1997 yılından bu yana en düşük seviyesine indi. Harvard Üniversitesi’nden Richard Freeman, ‘’Hiç kimse eşitsizlikteki bu artışa şaşırmamalı. İşsizlik, üstekilerin sahip olduğu altın paraşütleri olmayan normal çalışanlara zarar verdi’’ dedi. ABD’de krizin ekonomiyi alt üst dönemde bile işine son verilen yöneticilere yüksek tazminatlar ve ödemeler yapılmasıyla ilgili olarak ‘’altın paraşüt’’ ifadesi kullanılmıştı. Resesyonun etkisiyle ABD’de yoksulluk geçen yıl hızlı bir yükselişle yüzde 13,2’ye ulaşarak, 11 yılın en yüksek seviyesine çıktı.

30.09.2009


 

26 bankanın katıldığı ortak ATM uygulaması yarın başlıyor

BankalararasI Kart Merkezi (BKM) koordinasyonunda çalışmaları yapılan ve Türkiye’de ATM hizmeti veren 26 bankanın da katıldığı Ortak ATM paylaşımına geçiş yarın itibariyle başlıyor.

BKM’den yapılan yazılı açıklamada, yeni sistem ile banka kartı sahiplerinin, tüm bankaların ATM’lerinden para çekebilecekleri ve bakiye sorgulama yapabilecekleri kaydedildi. Açıklamaya göre, yine BKM tarafından uygulamaya sokulacak hizmet ile kullanıcılar, kendilerine en yakın ATM’ye cep telefonları ya da internet üzerinden ulaşabilecek. Avrupa’da ilk kez bir ülkede, ATM hizmeti veren tüm bankaların, kart kullanıcılarının işlemlerini kolaylaştıracak ortak bir hizmet protokolüne imza attıkları vurgulanan açıklamada, proje için mevcut altyapısını geliştiren ve ciddi yatırımlar gerçekleştiren BKM’nin, proje için çalışmalarına iki yıl önce başladığı hatırlatıldı. Açıklamada görüşlerine yer verilen BKM Genel Müdürü Sertaç Özinal, projenin asıl hedefinin kart kullanıcılarına daha yaygın bir ATM hizmeti sunmak olduğunu dile getirerek, projenin ekonomiye ciddi katkılar sağlayacağını vurguladı. Ortak ATM Sistemi ile şu an 22 bin adet olan ATM’den, 35 bin ATM’lik verim elde edileceğini belirten Özinal, para çekme işleminin kolaylaşması ile piyasada sirkülasyondaki para hacminin artacağını, nakit dolaşımının hızlanacağını, ekonominin kayıt altına alınmasına destek sağlanmış olacağını ve ülke ekonomisinin canlanacağını ifade etti.

30.09.2009


 

CHP’li Okay’ın kardeşi uyuşturucudan tutuklandı

İstanbul’dakİ uyuşturucu operasyonu kapsamında gözaltına alınan CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay’ın kardeşi Mustafa Fehmi Okay, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

Mustafa Fehmi Okay, Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesinde, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Mehmet Berk tarafından yaklaşık 3 saat süreyle sorgulandı. Savcı Mehmet Berk, sorgulamanın ardından Mustafa Fehmi Okay’ı, tutuklanması talebiyle İstanbul Nöbetçi 14. Ağır Ceza Mahkemesine sevk etti. Okay, tutuklanarak cezaevine konuldu. Soruşturma kapsamında, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arsan ve 4. Sınıf Emniyet Müdürleri Murat Nemutlu ile Mustafa Aral’ın da aralarında bulunduğu 12 kişi tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, TBMM’de CHP grup toplantısında yaptığı konuşmada ‘’kişilik haklarına saldırıda bulunduğu’’ iddiasıyla CHP Genel Başkanı Deniz Baykal aleyhinde açtığı 50 bin TL’lik manevi tazminat davası reddedildi.

30.09.2009


 

Benzine, 8 kuruşluk indirim

AkaryakIt ürünlerinden 95 oktan kurşunsuz benzinin satış fiyatında litrede 8 kuruşluk indirim yapıldı.

Edinilen bilgiye göre, 95 oktan kurşunsuz benzinin perakende fiyatı Ankara ve İstanbul’da litrede 3,28 lira iken, bugünden geçerli olmak üzere 3,20 liraya indirildi. İzmir’de ise litre fiyatı 3,27 lira olan 95 oktan kurşunsuz benzinin perakende fiyatı 3,19 liraya düşürüldü. Akaryakıt ürünlerinin perakende satış fiyatları şehirlere ve dağıtım şirketlerine göre küçük çaplı değişiklikler gösterebiliyor.

30.09.2009


 

İnşaat sektöründe istihdam yüzde 25 düştü

Türkİye’de inşaat sektörü 2009 yılı ikinci döneminde (Nisan-Mayıs-Haziran), geçen yılın aynı dönemine oranla istihdam endeksi yüzde 25,3 azaldı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2005=100 temel yıllı, 2009 yılı üç aylık inşaat göstergelerini açıkladı. Buna göre, üç aylık inşaat sektörü istihdam endeksi 2009 yılı ikinci döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 25,3 düştü. Bina inşaatı sektörü istihdam endeksi yüzde 33,7 azalarak 111,2’den 73,7’ye, bina dışı inşaat sektörü istihdam endeksi yüzde 11,2 azalarak 120,4’den 106,9’a geriledi. Üç aylık inşaat sektöründe çalışılan saat endeksi, söz konusu dönemde bir önceki yılın aynı dönemine oranla yüzde 21,9 azaldı. Bina inşaatı sektörü çalışılan saat endeksi yüzde 30,8 azalarak 109,1’den 75,5’e, bina dışı inşaat sektörü çalışılan saat endeksi yüzde 7,9 azalarak 120,6’dan 111,1’e düştü. Üç aylık inşaat sektöründe brüt ücret-maaş endeksi 2009 yılı ikinci döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 7,6 azaldı.

30.09.2009


 

Abdülmelik Fırat vefat etti

HAK-PAR lideri Abdülmelik Fırat, Ankara’da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.

Şeyh Said Ailesi’nin mesnsuplarından olan Türk siyasetinin önemli isimlerinde olan HAK-PAR lideri Abdülmelik Fırat, Ankara’da hayatını kaybetti. 1934 yılında Erzurum’da doğdu. Diyarbakır Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu mezunudur. Babası Şeyh Şahabettin, Şeyh Said’in yeğeni aynı zamanda onun kızı Ayşan Hanım ile evliydi. 1925’deki isyanın ardından Şeyh Sait ve pek çok yakını idam edildi. Ailenin hayatta olan mensupları da sürgüne gönderildiler. Sürgüne gönderilenler, 1929’un Mart ayında Takrir-i Sükun Kanunu’nun kaldırılmasıyla memleketlerine geri dönebildi. Ancak topraklarına el konulmuştu. Tekrar gidip yerleşmelerine izin verilmiş, fakat araziler resmen verilmemişti. Bu arada Soyadı Kanunu çıkarılmış, Şeyh Said ailesinin bir kısmına sürgünde Fırat soyadı verilmişti. Ancak Aile 1935’de ikinci kez sürgüne tabi tutuldu. Çok partili dönemin başlaması ile TBMM, 8 Haziran 1947’de 5098 sayılı kanunu kabul ederek, 1934’teki Mecburi İskan Kanunu’nun bazı maddelerini değiştirmiş, bazı maddelerini de yürürlükten kaldırmıştı. Böylece Fırat ailesi birkaç günlük yolculuğun ardından Hınıs’ın Kolhisar köyüne döndüler. İlk kez 1957’de 7 yıl yaşını büyüterek DP Erzurum milletvekili oldu. 27 Mayıs İhtilali’nde tutuklanan yaklaşık 500 kişinin içinde en genciydi. 1,5 yıla yakın Yassıada’da kaldı. Yargılama sonucu önce idam cezasına çarptırıldı, daha sonra cezası hapis cezasına çevrildi ve 1,5 sene de Kayseri cezaevinde kaldı. 1991’de Erzurum’dan DYP milletvekili seçildi, ancak daha sonra hükümetin Kürt politikasıyla ters düşerek istifa etti. Bir ara RP’den ihraç edilen Hasan Mezarcı ile yeni bir parti kuruluşuna çalıştı, sonuç alamadı. Bilahare Yeni Demokrasi Hareketi ile temas kurdu. Hak ve Özgürlük Partisi’ni kurdu. Kürtçe ve Türkçe’nin yanısıra Arapça, Farsça, İngilizce ve Fransızca da konuşan Fırat, TBMM’nin en çok yabancı dil bilen üyelerindendi. Şuan HAKPAR siyasi partisinin başkanıdır.

30.09.2009


 

İsrail'le çifte standart, suça yardım ve yataklıktır

MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi (NPT) sorumluluğundan İsrail’i istisna tutmanın ‘’suça yardım ve yataklık yapmak olacağını’’ ifade etti.

Ünsal, yaptığı yazılı açıklamada, 19 Eylülde, 150 üye ülkeden temsilcinin katıldığı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (UAEK) Viyana’daki genel kurulunda, İsrail’le ilgili tarihi bir karar çıktığını belirtti. ‘’İsrail’in Nükleer Yetenekleri’’ başlıklı karar tasarısının kabul edilmesiyle UAEK’nın, İsrail’e nükleer programına ilişkin yönetim kuruluna rapor sunması zorunluluğu getirdiğini bildiren Ünsal, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: ‘’MAZLUMDER, hayatın kendisine kasteden bu vahşi savaş makinesinin üretiminin hiçbir ülke istisna olmadan derhal sona erdirilmesi ve mevcut stokların hemen şimdi hiçbir istisna olmadan imha edilmesini talep eder. Barışın ve adaletin tesisi ve insanca yaşam, sadece belirli medeniyet havzalarına değil herkese eşit mesafede durabilmeyi başaran uluslar arası yapılarla mümkün olabilir. Ancak bu tür yapılar ve mekanizmalar herkesin ve insanlığın ortak malı olabilir, aksi ise sadece egemenlerin çıkar düzenini sağlayan aparatlar olarak tarihte yerlerini alır.’’

30.09.2009


 

Erdoğan, Baykal’dan tazminat kazandı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir köşe yazısına konu olan demecinde, “kişilik haklarına saldırıda bulunduğu” iddiasıyla CHP Genel Başkanı Deniz Baykal aleyhinde açtığı davada, 5 bin TL manevi tazminat kazandı.

Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davanın karar duruşmasına, Başbakan Erdoğan’un avukatı Muammer Cemaloğlu ile Baykal’ın avukatı İlsu Çatak katıldı. Avukat Cemaloğlu, Baykal’ın beyanlarında siyasi eleştiri sınırlarının aşıldığını ileri sürerek, davanın kabul edilmesini talep etti. Avukat Çatak ise müvekkili Baykal’ın açıklamalarının, siyasi eleştiri kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ve Erdoğan’ın sergilediği siyasi davranışların eleştirilmesi niteliğinde olduğunu savundu. Çatak, davanın reddine karar verilmesini istedi. Hakim Mahmut Ülgey, davanın kısmen kabul edildiğini belirterek, Baykal’ın, Başbakan Erdoğan’a yasal faiziyle birlikte 5 bin TL manevi tazminat ödemesine karar verdi. Bu arada Başbakan Erdoğan, bir kitabında ‘’kişilik haklarına saldırıda bulunduğu’’ gerekçesiyle ‘’Ergenekon davası’’ sanıklarından yazar Ergün Poyraz ve kitabın yayıncısı şirket aleyhinde açtığı davada, 4 bin TL manevi tazminat kazandı.

30.09.2009


 

GENELGELER DEĞİŞİYOR, YASAK DEĞİŞMİYOR

Cumhurİyetİn ilk yıllarından 1990’lara kadar siyah olan, daha sonra maviye dönüşen ve öğrencilikle özdeş hale gelen önlüklerin, gelecek eğitim-öğretim yılından itibaren ‘’resmen’’ kalkması planlanıyor.

Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürü İbrahim Er, öğrencilerin kılık kıyafetlerini düzenleyen yönetmelikte değişiklik yapılacağını ve artık önlük uygulamasına son verileceğini bildirdi. Er, yaptığı açıklamada, Haziran 2009’da, ‘’Okul Kıyafetleri Çalıştayı’’ düzenlediklerini hatırlatarak, çalıştay sonucunda bir rapor ortaya konulduğunu belirtti. İbrahim Er, çalıştayda, yeni uygulamanın 2010-2011 eğitim-öğretim yılından itibaren başlatılmasının öngörüldüğünü söyledi. Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürü Er, devlet memurları ile öğrencilerin kılık-kıyafetlerini düzenleyen yönetmeliğin değiştirileceğini, yeni uygulamanın en kısa zamanda duyurulacağını ifade etti. Devlet memurları ile öğrencilerin kılık kıyafetlerini düzenleyen yönetmeliğin Bakanlar Kurulu’ndan çıktığını, yönetmeliğin öğrencilerle ilgili bölümünde yapılacak değişiklik teklifini İlköğretim Genel Müdürlüğü olarak kendilerinin hazırlayacağını anlatan Er, çalışmanın kısa zamanda tamamlanacağını söyledi. Okullardaki kılık-kıyafet ile ilgili genel kuralları belirleyeceklerini dile getiren Er, ‘’Yapacağımız çalışma, çalıştaydan çıkan sonuçlara göre olacak. Biz çok genel çerçeveyi çizeceğiz. Yine üniforma olacak. Rengine, desenine, diğer ayrıntılarına okul aile birliği karar verecek. Okullar rengi belirleyecek ama bir okulda tek bir renk olacak. Önlük kalkacak’’ dedi.

30.09.2009


 

Sınavlar psikolojiyi bozuyor

Her yıl Seviye Tespit Sınavına (SBS) girmek zorunda olan ve lise eğitiminin sonunda kendilerini bekleyen üniversite sınavına hazırlanan öğrencilerin, ciddî psikolojik yük altında kaldığı bildirildi.

Psikolog Seval Baysal, zor eğitim şartları ve sınav stresinin, çocuk ve gençlerin psikolojisini olumsuz etkilediğini söyledi. ‘’Her yıl SBS, sonunda da üniversite sınavıyla sınanma, çocuklara, gençlere ciddî psikolojik yük getiriyor’’ diyen Baysal, velilere ilk ve en önemli tavsiyesinin ‘’çocuklarını başkalarıyla rekabete sokmamaları’’ olduğunu kaydetti.

Zaten zorlu bir gelişim sürecinden geçen çocuğun, başkalarıyla kıyaslanmaktan zarar göreceğini ifade eden Baysal, kimi zaman çocuğunu başka çocuklarla değil, evdeki kardeşiyle bile kıyaslayan velilere rastladıklarını, böyle bir durumun öğrencinin kendine güvenini ciddî ölçüde zedelediğini belirtti. Her bireyin gelişiminin ve özelliklerinin farklı olduğunun unutulmaması uyarısında bulunan Baysal, çocuklar için ‘’yüksek çıtalar’’ koymanın, onlardaki kaygıyı arttırdığını söyledi. Baysal, eğitim sisteminin anne babaları da ister istemez içine çektiğini ve rekabet ile hırsın devreye girdiğini belirterek, ‘’Anne babaların kendi hırslarını dengelemeleri, çocuklarıyla birlikte yürümeleri lâzım’’ diye konuştu.

Öğrencilerin sadece ailelerinden değil, çevrelerinde birçok farklı koldan stres arttırıcı etkilere maruz kaldıklarını bildiren Baysal, ‘’Çocuklar için zor süreç, anne babası yapmasa bile çevresi, çoğu zaman okulu öğrenciyi o baskıya sokuyor’’ dedi. Velilerin çocuklarına güvendiklerini sık sık sözlerle ve eylemlerle göstermesi gerektiğini ifade eden Psikolog Seval Baysal, önceki yıllarda üniversite sınavı için endişe duyan öğrencilerin, artık 6. sınıftan itibaren yapılan SBS sınavları dolayısıyla strese girdiklerini belirterek, şöyle dedi: ’’Sadece sınava odaklı yaşamak, çocukları başarıya götürmez. Bu yılların onların kendilerini geliştirmeleri, sosyalleşmeleri gereken yıllar olduğunu da unutmayalım. Üniversite yıllarında kişinin sadece sınavlardaki başarısı değil, ne kadar donanımlı olduğu da ön plana çıkıyor. Bu donanımın temelleri de öğrencilik yıllarında atılıyor. Sırf test çözmekle hayata hazırlanılmıyor.’’

Ailelere çocukların başarılı olurken aynı zamanda psikolojilerini de koruyabilmeleri için ders ve diğer aktiviteler arasında denge sağlamaları ve düzenli hayat tavsiyesinde bulunan Psikolog Baysal, sosyal ortamlara girmek, spor yapmak, kitap okumak gibi aktivitelerin, stresi azaltmanın yanı sıra çocuğa gelecekte çok fayda sağlayacak donanım da kazandırdığını söyledi.

Uyku, yemek ve çalışma saatlerinin düzenli olmasının, ders programına ek olarak ilgi duyduğu konulara programında yer verilmesinin, öğrenciyi başarıya yaklaştıracağını bildiren Baysal, bu programlar hayata geçirilirken ebeveynler ile çocuk arasındaki iletişimin, diyaloğun canlı tutulması gerektiğini vurguladı.

30.09.2009


 

EĞİTİMİN DEVLETE FATURASI AĞIR

Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği (TÖDER) Yönetim Kurulu Başkanı Enver Yücel, Türkiye’deki ilköğretim öğrencisinin devlete bir yıllık maliyetinin bin 500, üniversitelinin ise 4 bin dolar seviyesine ulaştığını söyledi.

Enver Yücel, bir programa katılmak üzere geldiği Mersin’de, yaptığı açıklamada, Türkiye’de eğitimin sadece devlet eliyle yapılacağı yönünde yanlış bir anlayış olduğunu, artık bu durumun kırılması gerektiğini vurguladı. Gelişmiş ülkelerde yaygın olarak eğitimin sadece devlet eliyle değil önemli bir bölümü özel olmak üzere alternatif kurumlar vasıtasıyla yürütüldüğünü ifade eden Yücel, Türkiye’de ise desteklemeler yetersiz olduğu için istenilen seviyeye ulaşılamadığını öne sürdü. Türkiye’de yapılan çalışmalar sayesinde devletin sağlık hizmeti satın almaya başladığını ifade eden Yücel, bunun eğitim alanında da hayata geçirilebileceğini söyledi.

30.09.2009


 

OKULLARDA GRİP RİSKİNE DİKKAT!

Öğrencİlerİn, okulların açılmasıyla birlikte arkadaşlarıyla yakın temaslarının başladığı bu dönemde gribe yakalanma riskinin çok yüksek olduğu bildirildi.

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Alerji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nihat Sapan, içinde bulunulan mevsimde viral enfeksiyonların kolayca yayılma gösterdiğini söyledi. Mevsim değişikliğiyle birlikte hava sıcaklarının düşmesi ve gece-gündüz arasındaki sıcaklık farklarının hastalık riskini arttırdığını ifade eden Sapan, bu günlerde en büyük riski çocukların taşıdığını bildirdi. Sapan, hastalık riskinin azaltılması için çocukların temizliği, beslenmesi ve giyinmesine özen gösterilmesi gerektiği belirtti.

30.09.2009


 

Kuş, domuz gribi, derken şimdi de at gribi başladı

Kanada’nIn Nova Scotia eyaletinde bir atın, sivrisineklerce taşınıp bulaştırılan bir virüs sebebiyle öldüğü açıklandı.

Kanada Tarım Bakanlığı Nova Scotia eyalet biriminden Veteriner Rob Kerr konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Amerikan Bulaşıcı Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi kayıtlarında Eastern equine encephalitis olarak geçen at gribinin atlarda beyin iltihabına ve ölüme sebep olduğunu belirtti. At gribi virüsünün, kuş gribi virüsü ile enfekte olan tavuk ve kuşlardan, atlara, sivrisinekler tarafından taşındığınıyor. Kerr, ‘’Virüs, attan ata geçmiyor. Atlar üzerinde kesin öldürücü olan bu virüs, nadiren de olsa insan ölümüne neden olabiliyor’’ dedi.

30.09.2009


 

Mahsul, kar altında kaldı

ARDAHAN'DA etkili olan kar yağışı tarım arazilerine zarar verdi. Kar yağışı sebebiyle çiftçilerin mahsulleri karlar altında kaldı.

Ekili arazilerin yaklaşık yarısının karlar altında kaldığı Ardahan'da çiftçiler yardım beklediklerini açıkladı. Ardahan Ziraat Odası Başkanı Latifşah Sural, karın çiftçilere büyük zarar verdiğini belirterek, çitçilerin yarısının şu an mahsulünü kaldırmadığını, yapılacak zarar tespitin ardından yardım talep edeceklerini ifade etti. Tarlası kar altında kalan çiftçi Ergin Uymaz, "Bu yıl kar erken geldi. Halimiz kötü. Devletten yardım bekliyoruz." dedi.

30.09.2009


 

Polis, kayıp çocukları arıyor

Ramazan Bayramının ikinci günü şeker toplamak için evlerinden ayrılan ve bir daha kendilerinden haber alınamayan ikisi kardeş 3 çocuğun bulunması için arama çalışmaları sürüyor.

Talas ilçesinde arama çalışmalarını 7 günden beri sürdüren polis ekipleri, bazı şüpheli evlere ‘’Nokta operasyonu’’ düzenliyor. Kayseri Emniyet Müdürü Arif Akkale, ‘’Aldığımız ihbarları titizlikle değerlendiriyoruz. Arama çalışmalarımız devam ediyor. Kayseri’den asayiş ve çocuk şubede görev yapan 100 polis memurunu sadece bu iş için Talas ilçesinde görevlendirdim’’ diye konuştu.

30.09.2009


 

Karıncalar, antivirüse ilham oldu

Kolonİlerİ tehdit altındayken karıncaların verdiği savunma tepkisi, programcılara bilgisayar virüslerine karşı yeni silâh geliştirmede ilham kaynağı oldu.

Karıncalardan biri herhangi bir tehdit tesbit ettiğinde, düşmanı yenmek için diğerleri hemen bir araya toplaşıyor. ABD’deki Wake Forest Üniversitesinden bir ekip, karıncaların bu stratejisini deneme halindeki bir güvenlik yazılımına adapte ediyor.

Daily Telegraph’taki habere göre, bu çerçevede “dijital karıncalar” bilgisayar ağlarında dolaşarak, “işgalci” olup olmadığına bakacak. Bir karınca herhangi bir işgalci belirlediğinde savaşa katılması için takviye “asker” çağıracak.

Araştırmacılar, bu yeni karınca temelli sistemin, yeni virüsleri tesbit etmek için sürekli güncelleştirme gerektiren geleneksel güvenlik programlarından daha hızlı çalışacağını düşünüyor. Araştırmacı Glenn Fink, “Düşüncemiz, her biri bir tehdit olup olmadığını araştıran 3 bin farklı türde dijital karınca oluşturmak. Bunlar şebekede dolaşırken, tabiattaki karıncaların diğerlerini yönlendirmek için arkalarında koku bırakmasına benzer şekilde dijital izler bırakacak. Dijital karınca, tehdit belirlediğinde arkasında güçlü bir iz bırakacak şekilde programlandı” dedi.

BİLGİSAYAR VİRÜSÜ NEDİR?

Bİlgİsayar virüsü, kullanıcının izni ya da bilgisi dahilinde olmadan bilgisayarın çalışma şeklini değiştiren ve kendini diğer sistem dosyaları içerisinde gizlemeye çalışan aslında bir tür bilgisayar programıdır. Terim genelde kötü amaçlı yazılım (malware) denilen geniş bir alanı ifade etmek için kullanılsa da, gerçek bir virüs aşağıda belirtilen iki görevi gerçekleştirmek durumundadır.

l Kendini çoğaltmalı

l Kendini çalıştırmalı (yürütmeli)

BİLGİSAYAR VİRÜSLERİNİN ETKİLERİ

BazI virüsler uygulamalara zarar vermek, dosyaları silmek ve sabit diski yeniden formatlamak gibi çeşitli şekillerde bilgisayara zarar vermek amacıyla programlanmışlardır. Bazıları zarar vermektense, sadece sistem içinde çoğalmayı ve metin, resim ya da video mesajları göstererek fark edilmeyi tercih ederler. Bu zararsızmış gibi gözüken virüsler kullanıcı için problem teşkil edebilir. Bilgisayar hafızasını işgal ederek makineyi yavaşlatabilir, sistemin kararsız davranmasına hatta çökmesine sebep olabilirler. Ek olarak birçok virüs, hata (bug) kaynağıdır ve bu hatalar sistem çökmelerine ve veri kaybına sebep olabilir.

30.09.2009


 

CD ve DVD kopyalamaya teknolojik engel

Bİlkent Yerleşkesi’ndeki Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi (UNAM) Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Enstitüsü araştırmacıları, CD ve DVD’lerin kopyalanmasının önüne geçecek bir şifre sistemi geliştirdi.

Çalışmanın yapıldığı UNAM araştırmacılarından Yrd. Doç. Dr. Aykutlu Dana, yaptığı açıklamada, korsanla mücadele için pek çok araştırma kuruluşunun DVD ve CD’lerin kopyalanmasının önüne geçecek yöntemler üzerinde çalıştığını anlattı. Dr. Dana, Doç. Dr. Berk Sunar’ın ekibi ile birlikte gerçekleştirdikleri çalışmanın sonunda DVD ve CD’lerin nano boyutlu yapılarında var olan ve parmak izine çok benzeyen bir şifreleme sistemini ortaya çıkardıklarını bildirdi. Bu şifreleme sisteminin normal bir CD ya da DVD okuyucusu ile okunabildiğini ortaya koyduklarını anlatan Aykutlu Dana sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’DVD ve CD’lerde kayıtlı veri sinyalleri, okuyucu tarafından alındığında her bir DVD ya da CD’nin parmak izi ortaya çıkıyor. Bu bilgi, kopyalamanın engellenmesinde büyük yarar sağlıyor. Çalışmamız tamamlandığında DVD ve CD’lerin yapılarındaki parmak izi, algoritmalar yoluyla okunabilir duruma gelecek. Ayrı ayrı her bir DVD ve CD’nin parmak izi lazer tarafından okunabilecek. Yani DVD ya da CD her açıldığında bir şifreleme sistemi devreye girecek ve böylece fiziksel bir durum sebebiyle bunların kopyalanması neredeyse imkânsızlaşacak.’’

30.09.2009


 

MP3 çalarlarda sağırlık riski

AB, Avrupa’da 10 milyon insanı sağırlık riski altında bıraktığı gerekçesiyle MP3 müzik çalarların sigara paketlerinde olduğu gibi sağlık uyarısıyla satılmasını istedi.

Tüketicinin sağlığından sorumlu AB Komisyonu üyesi Meglena Kuneva, söz konusu müzik çalarların üzerinde, insanların ne kadar yüksek sesle ve ne kadar süreyle müzik dinleyebileceği konusunda bilgi bulunması gerektiğini söyledi. AB’nin geçen yıl yaptığı bir araştırmada, taşınabilir müzik çalarlarda günde bir saatten fazla yüksek sesle müzik dinleyen 10 milyona yakın Avrupalı’nın sağırlık riski altında bulunduğu belirlendi. Bunun üzerine üreticilerden “riski sınırlayacak” teklifler isteyen AB Komisyonu, ses düzeyinin sınırlandırılması ve sağlık uyarılarına yer verilmesi seçenekleri üzerinde duruyor. Üreticileri bir araya getiren Digital Europe platformu ise yasal zemini aşan her türlü baskıya direneceğini bildirerek, yüksek sesle müzik dinleyip dinlememenin insanların tercihine bırakılmasını istedi.

30.09.2009


 

Facebook anketine soruşturma

İnternet sosyalleşme sitesi Facebook’da ABD Başkanı Barack Obama’nın “ölümü” konusunda yapılan bir anket için soruşturma açıldı.

ABD Başkanını korumakla görevli birimin yetkilileri, “Obama öldürülsün mü?” sorusuna “Evet”, “Hayır”, “Belki” gibi cevapların verilebileceği anketi düzenleyenleri bulmak amacıyla soruşturma başlatıldığını belirtti. Birimin sözcüsü Malcolm Wiley, her ölüm tehdidinde olduğu gibi bu olay hakkında da soruşturma yürüttüklerini söyledi. Sayfa kapatılmadan önce 750 kişinin ankete katıldığı bildirildi.

30.09.2009


 

Patatesin genetik haritası çıkarılıyor

DünyanIn çeşitli ülkelerinden araştırmacılar, patatesin genetik haritasının çıkarılması konusunda önemli adım attı.

Patates Gen Dizilimi Konsorsiyumunda yer alan 16 enstitüde görevli 50’den fazla araştırmacının çalışmalarının sonunda, patatesin gen haritasının yüzde 95’inin taslağı hazırlandı. Araştırmacılar, 12 kromozomdan oluşan patatesin gen haritası sayesinde daha dayanıklı ve besleyici olacağını, çabuk üretiminin sağlanabileceğini vurguladı. Projede görev alan Michigan Üniversitesi bilim adamı Robin Buell, bunun çok önemli bir gelişme olduğunu, çünkü patatesin 6,3 milyarlık dünya nüfusunun beslenmesinde büyük yer tuttuğunu söyledi. İlk olarak 7 bin yıl kadar önce Güney Amerika’da yetiştirilen, şu anda da Antarktika hariç bütün kıt'alarda yetiştirilebilen patates; mısır, pirinç ve buğdaydan sonra dünyanın en çok üretilen gıda maddeleri arasında dördüncü sırada bulunuyor. Araştırmacılar 1999-2005 yılları arasındaki çalışmalarının sonunda pirincin gen haritasını çıkarmış, geçen yıl da mısırın gen haritasının tamamlanmak üzere olduğunu açıklamıştı.

30.09.2009


 

Kanser hücrelerine çipli takip

KanadalI bilim adamları, kanser hastalıklarının tedavisinde yeni boyut açacak bir mikro çip geliştirdi.

Toronto Üniversitesi’nden Shana Kelly’nin başkanlığında oluşturulan bir ekibin nanoteknoloji ile geliştirdikleri mikroçip, daha önce bir dizi tetkikle günlerce süren, kanserli hücrelerin bulunması, kanserin türü ve hangi aşamada olduğunun belirlenmesi 30 dakikada yapabiliyor. Mikroçip, kanser hastalarının tedavisi boyunca hastalığın seyri ve tedavinin etkileri konusunda da doktorlara kesine yakın veriler sunuyor. Yeni buluşla hastalara oldukça sıkıntı veren başta biyopsi olmak üzere birçok tetkik tarihe karışacak. Mikroçip uygulamasının, bu özellikleri sebebiyle sağlık harcamalarında önemli oranda tasarruf sağlaması bekleniyor. Ekibin başkanı Profesör Shana Kelly, prostat kanseri hastaları üzerinde bir süredir kullanılan ve olumlu sonuçlar alınan mikroçipin, bir cep telefonu boyutunda üretileceğini ve yakında piyasaya sunulacağını açıkladı. Prof. Kelly, cihazın kanserin yanı sıra AIDS, domuz gribi, viral ve bakteriyel enfeksiyon hastalıkları alanında kullanılabilmesi için geliştirme çalışmalarının sürdüğünü kaydetti.

30.09.2009


 

Ve adam köpeği ısırdı

Gazetecİlİk mesleğinin uluslar arası haber değerlendirme kriterindeki ‘’Köpeğin adamı değil, adamın köpeği ısırması haberdir’’ kuralı, Kanada’da gerçek oldu.

Kanada’nın Saskatchewan eyaletine bağlı Saskatoon şehri sakinlerinden Jonathon Schacher, komşusunun köpeği ile kavgaya tutuşan pitbull terrier cinsi köpeğine sözünü dinletemeyince burnundan ısırdı. Saskatoon’da günün adamı haline gelen Jonathon Schacher, olayı şöyle anlattı: ‘’Evimin arka bahçesi, hayvanın çıkamayacağı kadar yüksek çitle çevrili. Köpeğimi zaman zaman hem gezmesi hem de bazı komutları öğrenmesi için oraya salıveriyorum. O gün de köpeğim arka bahçede idi. Birden dışarıdan çığlık ve bağrışma sesleri duydum. Pencereden baktığımda, komşumun köpeği ile benimki birbirine girmişlerdi. Koşup ayırmaya çalıştım olmadı. Verdiğim hiçbir komutu yerine getirmedi. Komşunun köpeğinin burnunu yakalamıştı ve bırakmıyordu. Ben de son çare olarak onun burnundan ısırdım. Canı yanmış olmalı ki, diğer köpeği bıraktı.’’ Jonathon Schacher, ‘’Ben onu ısırdıktan sonra inanılmaz şekilde bir anda sakinleşti ve gelip yanıma oturdu’’ dediği köpeğinin, adeta özür dilercesine kendisinin yüzünü yaladığını sözlerine ekledi.

30.09.2009


 

Ağaçlar, serumla sulanıyor

Çİn’İn kuzeyindeki İç Moğolistan Özerk Bölgesi’nde ağaçlar serum tekniği ile sulanıyor.

Özerk bölgenin merkezi Hohhot’un şehir merkezinde yapılan yeşil alan uygulamalarında ağaçların sulanması için serum tekniği kullanılıyor. Yetkililer, bu teknikle daha iyi verim aldıklarını, hastalara serum takılmasında olduğu gibi ağaç gövdesine de su serumu bağladıklarını belirtiyorlar. Ağaçlara asılan küçük su bidonlarına bağlanan ince hortumlardan gelen suyun şırınga ucu gibi bir aktarıcıyla ağacın gövdesine uygulandığını ve bu yöntemle suyun damla damla ağacın gövdesine ulaştığını kaydeden yetkililer, az suyla uzun süreli ve sağlıklı sulama yapıldığını ifade ediyorlar. Yöreyi ziyaret eden turistlerin de ilgilisini çeken sulama sisteminin hem su tasarrufu sağladığı, hem iyi sonuç verdiği belirtiliyor. Gansu eyaletinde de kumlaşmış topraklara yönelik ıslâh çalışmaları sırasında ekolojik ekonomiyi geliştirmek için, bu tür sulama donanımıyla üzüm gibi meyve ağaçları dikildi ve bölgede bitki örtüsü önemli oranda genişletildi. Aynı yöntem Uygur Özerk Bölgesi’nde su tasarrufu için uygulanıyor.

30.09.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Bütün haberler

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.