18 Ekim 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Basından Seçmeler

İsrail’i sarsan TRT dizisi

TRT1’de yayınlanan “Ayrılık – Aşkta ve Savaşta Filistin” dizisinin danışmanlarından biriyim, ama bu satırları TRT veya yapımcı şirket adına değil kendi adıma yazıyorum.

Kısa keseceğim:

“Ayrılık dizisi yüzünden travma yaşıyoruz”, “Ordumuzu çocuk katili gibi gösteriyorlar”, “Bize iftira atıyorlar” diyen İsrail, TRT’yi bıraksın da, aynaya baksın. Baktığında görecek ki gerçek yüzü bu dizide gösterilenden bile daha çirkin. Hele, Türkiye’ye protesto notası vermeye hazırlanan Dışişleri Bakanı Liebermann!

Deyr Yasin, Kana, Cenin, Gazze katliamlarıyla anılan İsrail ordusunun aslında Polyanna ordusu olduğuna inanmamızı bekleyen bu zat, Dökme Kurşun Katliam Harekâtı’ndaki mezalimi yeterli bulmayıp Gazze’ye atom bombası atılmasını istemiş ve Filistinlilerin Lut Gölü kenarında inşa edilecek toplama kamplarına tıkılmasını önermiş bir SİYONAZİ’dir. Bu yüzsüz SİYONAZİ’nin protestosu Ankara’ya vız gelip tırs gitmelidir.

Liebermann’ın elemanı ya; İsrail İstanbul Konsolosu Moşe Kamhi de “İsrail ordusu savaş ahlâkına en çok riayet eden ordudur” gibi akla ziyan laflar ederek hepimizi salak yerine koyuyor. Neymiş? Gazze’de bombardımanlardan önce ahaliyi telefonla uyarma nezaketini göstermişler. Aman ne güzel! Peki uyarılan Gazeliler nereye sığınacaklardı? Bombalanmayan bir yer mi vardı Gazze’de? Camileri, hastaneleri, okulları bile bombalamadılar mı?

Savaş ahlâkıymış! Eğitimlerini tamamlayan İsrail askerlerine dağıtılan tişörtlerin üzerindeki resimler ve yazılar çok güzel anlatıyor o “savaş ahlâkı”nı: Atış menzilinde Filistinli bir çocuk resmi ve altında “Kafasına sıkmadan gevşeme!” yazısı… İsrail askerinin Filistinli kıza tecavüz resmi ve altında “Bâkire kalmayacak!” yazısı… Gazze’de ‘görev yapan’ İsrail askerlerine dağıtılan bildiriler de birer ahlâk manifestosu(!!!). Mesela, askerlerin uluslar arası savaş hukukunu hiçe saymaya çağrıldığı şu bildiri: “Ey İsrail askerleri! Bizi kuşatan ve canımızı acıtan o ahaliye acımayın; kendinizi ve arkadaşlarınızı korumaya bakın. O ahali masum değil. Düşmana karşı layıkıyla savaşmayı engelleyen bütün o tuhaf doktrinleri ve emirleri yok sayın!” (Kaynak: HAARETZ)

“Ayrılık” dizisi gerçekleri anlatıyor. Anlatılan gerçekler İsraillilere “travma” yaşatıyorsa, bu gerçekleri değiştirmeye baksınlar.

* * *

Sansür talep eden İsrail’e inat, “Ayrılık” dizisini reyting şampiyonu yapmaya var mısınız?

TRT1, Salı, 19:50…

Hakan Albayrak,

Yeni Şafak, 17 Ekim 2009

18.10.2009


İsrail’i kızdıran iki temel neden

Savaş ve barış karşıtı ideolojisini bir yana bırakırsak İsrail’i kızdıran iki temel neden var:

1- İsrail ve Amerika’daki Yahudi lobileri artık Ermeni soykırım konusunu kullanarak Ermenistan ile dost olan Ankara’ya şantaj yapamayacak.

2- İsrail; komşuları ile stratejik dostluk anlaşmaları imzalayan Türkiye’ye ‘gelişmiş’ silah ve savaş teknolojileri satamayacak.

Özetle; İsrail kendi saldırgan politikalarından dolay bölgenin en önemli ülkesi olan Türkiye’yi kaybetmenin, bu ülkedeki yandaşı ‘Zat’ların işe yaramadığını görmenin hırçınlığını yaşıyor.

TRT’deki diziye kızmak bir bahane. Yahudi kökenli Goldstone bile BM adına hazırladığı raporda İsrail’in savaş suçu işlediğini ve Gazze’de insanlığa karşı suç işlediğini söylüyor.

Özetle; İsrail katil ve terör devleti demek istiyor.

Başbakan Erdoğan bu tespiti daha Mart 2004’te Hamas lideri Ahmet Yasin öldürüldüğünde yapmış ve bu tespitinin Gazze’de doğrulandığını görerek Davos’ta bildik tavrını sergilemişti.

Hüsnü Mahalli,

Akşam, 17 Ekim 2009

18.10.2009


Yeni Dünya Düzeni İsrail’e yarar mı?

İsraİl’İn eski İstanbul Başkonsolosu Moti Amihai şöyle demiş: “Türkiye politika değişikliğine gitti. Bunun arkasında... 1) Ordunun giderek İslamlaşması, 2) Suriye ile ilişkilerin güçlendirilmesi, 3) Avrupa Birliği üyelik şansının azalmasına ilişkin kaygılar yatıyor...”

Eğer Amihai bu analizinde samimi ise, yani gerçekten böyle düşünüyorsa, bölgede olanları hiç anlamamış demektir.

Şu sıralar dünyada yeni bir düzen kuruluyor: Ekonomik olarak Batı ile Doğu entegre oluyor. Bu süreçte Türkiye’ye çok önemli roller düşüyor.

Orta Asya ile Ortadoğu’daki petrolün ve doğalgazın sorunsuz biçimde Batı’ya aktarılması gerekiyor. Türkiye işte bu sebeple Ermenistan, Suriye ve Irak ile yakınlaşıyor. Rusya ile anlaşıyor. Zaten Kürt Sorunu da aynı sebeple çözülecek. Çözülmek zorunda. Tabii bu süreçte birileri çok kazanırken, birileri azla yetinecek.

Hem Başkan Obama’nın izlediği politikalar, hem de Türkiye’nin Suriye üzerinden adeta komşu hale gelmesi, İsrail’i tedirgin ediyor. Yani İsrail ekonomik olarak da, siyasi olarak da “çok kazananlar” kategorisinde olmayacak.

Bizim askeriye muhafazakâr bir kurumdur. Değerlerini ve olaylara yaklaşımını kolayca değiştirmez.

Ancak görüyoruz ki Yeni Dünya Düzeni’nin mantığını ordu da kavradı. Bunun sonucu olarak tavrını değiştiriyor.

Eskiden planlı bir tatbikat bağlamında İsrail’e veto çekmek hayal dahi edilemezdi. Önce ordu karşı çıkardı.

Şimdi bu oluyor, ABD ise Türkiye’yi yarım ağız eleştiriyor. İsrailli diplomat da ordunun bu tavrını ‘İslamlaşma’ sanıyor.

Halbuki bunlar NATO bağlantılı süreçler. AB konusuna gelince... Kaç kere söyledik: Türkiye’nin ekonomisi ve siyaseti Ortadoğu ve Orta Asya’da etkin olsun... O zaman siz görün Almanya ve Fransa nasıl da Türkiye’yi AB’ye davet ediyor!

Not: Moti Amihai bunları anlamadı da sanki Deniz Baykal ile Devlet Bahçeli anladı mı?

Emre Aköz, Sabah, 17 Ekim 2009

18.10.2009


Ceylan’ı unutma!

İçİşlerİ Bakanı Prof. Dr. Beşir Atalay, sivil kurumlara “üç koldan” çok detaylı araştırma yaptırdı ve “Ceylan’ın ölümüne neden olan bombanın havan mermisi olmadığını, askeri birlikten ya da karakoldan ateşlenmediğini, tüfekle atılmış ve patlamadan orada kalmış bir Launcher bombası olduğunu” açıkladı.

Bu bomba kime ait. Komandoya mı?Jandarmaya mı? Polise mi? Yoksa PKK’ya mı?

Bu bölgede bir çatışma oldu da bu bomba atıldı, patlamadan orada toprakta mı kaldı? Ya da tersi mi oldu? Bu bomba eğitim sırasında atıldı fakat patlamadı. Eğer böyle olduysa; komando ya da jandarmanın sorumlu komutanlarının rapor tutup kayda alarak, bombayı imha etmeleri gerekirdi. Bunu yapmadılar mı?

Bu soruların cevabı olmalı.

Meclis ne güne duruyor! Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, bu soruların cevabını verecek araştırmayı yapıyor mu? Ceylan’ı unutma!

Necati Doğru, Vatan, 17 Ekim 2009

18.10.2009


Eğitim şart!

Cumhurİyet Bayramı yaklaşıyor ya, devlet ayrı kutlar, belediyeler ayrı kutlarlar.

Devletin kutlaması, generallerin merasim üniformalarını, politikacıların da silindir şapka ve fraklarını giyip Anıtkabir’e gitmeleri şeklindedir. Seksenli yılların başlarında, bir yakınım, silindir şapka, pelerin ve eldivenleriyle Kenan Evren’i televizyonda gördüğünde “sihirbaz Mandrake’ye benzemiş” demişti...

Evde söyledi, uluorta konuşsaydı kendini kodeste bulurdu.

Sıradan vatandaş, bayramı genellikle “evde, televizyon başında”, yani pijama ve terlikle kendi kendine kutlar. Hani, spiker uzun boşlukları nasıl dolduracağını bilemez de aynı cümleyi on yedi kere tekrarlar ya, işte onlar... Hani tören alanına giren göstericiler de hep “adeta bir çiçek gibi” açılırlar...

Belediyeler de, kimsenin pek aldırmadığı birtakım “etkinlikler” düzenlerler işte...

Kutlamalar görkemli de geçse, görkemsiz de geçse, nasıl olsa ertesi gün basında bayramın “coşkuyla” kutlandığı yazılacaktır. Bütün yurtta, dış temsilciliklerimizde ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde, törenlerle.

“İlgi cılızdı” falan yazarsan başına dert alırsın. Bu yalnız 29 Ekim için değil, 23 Nisan ve 19 Mayıs için de geçerlidir.

Gece de “fener alayları”... Bu fener alayından kimin ne zevk aldığını bir türlü anlayamadım, çünkü otuzlu yılların Nazi gösterilerini “fazlasıyla” andırır. Demokratik ülkeleri bırakın, Sovyetler Birliği’nde bile “meşalelerle gece yürüşü” görülmemişti.

Efendim, kulağıma geldiğine göre, CHP’li belediyelerimizden biri, bu yıl Cumhuriyet Bayramı’nı “Atatürkçü bir şekilde” kutlamaya karar vermiş...

Hayır, İstanbul’un ilçeleriyle ilgisi yok, bir taşra belediyesi. İstanbul’da pek kimse kalkıp da belediye kutlamasına gitmez. Bu tür etkinlikler, hoparlörden “bir adet sarı inek bulunmuştur” türünden anonsların yapıldığı küçük yerlerde önemlidir çünkü başka dişe dokunur bir etkinlik pek yoktur yıl boyunca...

Peki, Atatürkçü etkinlik nasıl olur?

“Atatürk’ün sevdiği şarkıları” çalarak mı? Ama onların hepsi “alaturka”...

Elbette, tango yaparak! Alafranga...

Fakat tango zordur. Sulandırılmış Türk tangosu daha kolaydır ama, gerçek tango, Arjantin tangosu çok zordur, öğrenmesi de aylar sürer. (...)

Efendim bu bizim CHP’li belediye tango gecesi düzenlemeye karar vermiş ama, bir de bakmışlar ki, başkan da, meclis üyeleri de, belediye görevlileri de dahil olmak üzere, aralarında tango bilen hiçkimse yok! Pes vallahi, bu nasıl Atatürkçülük? Bayrama da iki hafta kaldı şunun şurasında... Hemen öğrenmeye karar vermişler.

Şimdi harıl harıl tango çalışıyorlar...

Önce kendileri öğrenecekler, sonra geceye gelen vatandaşlar olursa onlara da... oracıkta nasıl öğretecekler, Allah bilir!

Çünkü cahil halkı önce eğitmek gerekir. Eğitim şarttır.

Engin Ardıç, Sabah, 17 Ekim 2009

18.10.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.