23 Kasım 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Lahika

Âyet-i Kerime Meâli

Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden kim bunu yaparsa, onun cezası dünya hayatında bir rezilliktir. Kıyamet gününde de onlar azabın en şiddetlisine sürülürler.

Bakara Sûresi: 85

23.11.2009


En dehşetli vahşetlere şu medeniyet fetva veriyor

“Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez.” (En’âm Sûresi, 6:164) İşte siyaset-i şahsiye, cemaatiye, milliyeye dair en âdil bir düstur-u Kur’ânî.

“Gerçekten insan çok zâlim, çok câhildir.” (Ahzâb Sûresi, 33:72.) İşte mâhiyet-i insaniyede dehşetli kabiliyet-i zulüm. Sırrı şudur:

Beşerde, hayvanın aksine olarak, kuvâ ve müyul fıtraten tahdit edilmemiş. Meyl-i zulüm, hubb-u nefis dehşetli meydan alıyor.

Evet, ene ve enaniyetin eşkâl-i habîsesi olan hodgâmlık, hodbinlik, hodendişlik, gurur ve inat o meyle inzimam etse, öyle ekberü’l-kebâiri icad eder ki, daha beşer ona isim bulmamış. Cehennemin lüzumuna delil olduğu gibi, cezası da yalnız Cehennem olabilir.

Evvelâ: Şahıs itibarıyla, bir şahıs çok evsafa câmîdir. Onların içinde bir sıfat, adâveti celb etse, birinci âyetteki kanun-u İlâhî iktiza eder ki, adavet o sıfata inhisar etsin, mecma-i evsâf-ı masume olan şahsına yalnız acısın ve tecavüz etmesin.

Halbuki o zalûm-u cehûl, tabiat-ı zâlimaneyle, bir câni sıfat için, o evsaf-ı mâsumenin hakkına da tecavüz edip, mevsufa da husumet, hattâ onda da iktifa etmiyor; akrabasına da, hattâ meslektaşına da zulmünü teşmil eder. Birşeyin müteaddit esbabı olduğundan; olabilir, o câni sıfat da kalbin fesadından değil, belki hariç bir sebebin neticesidir. O halde sıfat caniye değil, kâfire de olsa, o zat câni olamaz.

Cemaat itibarıyla görüyoruz ki, bir şahs-ı muhteris, bir intikamla veya muntakim bir muhalefetle, arzuyu tazammun eden bir fikirle demiş ki, “İslâm parçalanacak veyahut hilâfet mahvolacak.” Sırf o meş’um sözünü doğru göstermek, gururiyetini, enaniyetini, tatmin etmek için, İslâmın perişaniyetini—el’iyazübillah—uhuvvet-i İslâmiyenin boğulmasını arzu eder. Hasmın zulm-ü kâfiranesini, hayale gelemez cerbezeli tevillerle adalet suretinde göstermek ister.

Medeniyet-i hazıra itibarıyla görüyoruz ki, şu medeniyet-i meş’ume öyle gaddar bir düstur-u zulüm beşerin eline vermiş ki, bütün mehasin-i medeniyeti sıfıra indiriyor. Melâike-i kiramın, “Yeryüzünde fesat çıkarıp kan dökecek birisini mi yaratacaksın?” (Bakara Sûresi, 2:30.) (âyetin)’deki endişelerinin sırrını gösteriyor.

İşte, bir köyde bir hain bulunsa, o köyü mâsumeleriyle imhâ etmek veya bir cemaatte bir âsi bulunsa, o cemaati çoluk çocuğuyla ifnâ etmek veya Ayasofya gibi milyarlara değer mukaddes bir binaya, kanun-u zâlimanesine serfurû etmeyen birisi tahassun etse, o binayı harap etmek gibi, en dehşetli vahşetlere şu medeniyet fetva veriyor.

Acaba, bir adam, kardeşinin günahıyla hak nazarında mes’ul olmadığı halde, nasıl oluyor ki, bir karyenin veya bir cemaatin binlerle mâsumları, hiçbir zaman fena tabiatlı ihtilâlciden hâli kalmayan bir şehirde veya bir mahallede bulunan bir serkeş adamın isyanıyla, hiç münasebet olmadığı halde, o mâsumlar mes’ul, belki ifnâ ediliyor?

Sünûhat, s. 39-42, (yeni tanzim, s. 94-101)

LÜGATÇE:

siyaset-i şahsiye, cemaatiye, milliye: Millî, cemaatî ve şahsî siyaset.

mâhiyet-i insaniye: İnsanın esası, içyüzü, aslı.

kuvâ: Hisler, duygular, kuvvetler.

müyul: Meyiller, yönelimler.

fıtraten: Yaratılışça.

tahdit: Sınırlama.

meyl-i zulüm: Zulüm meyli.

hubb-u nefis: Nefsi sevme, kendini beğenme.

ene: Ben, benlik duygusu.

eşkâl-i habîse: Pis, kötü şekiller.

hodgâmlık: Yalnızca kendini dert edinerek.

hodbinlik: Bencillik.

hodendişlik: Kendi için endişe etmek.

inzimam: Birbirine ilâve olunma, katılma, eklenme.

ekberü’l-kebâir: Büyük günahların en büyüğü.

adâvet: Düşmanlık.

mecma-i evsaf-ı masume: Masum vasıflar topluluğu.

zalûm-u cehûl: Çok cahil ve zalim.

tabiat-ı zâlimane: Zalim tabiat.

mevsuf: Vasıflanan, bir sıfatla tavsif edilen.

teşmil: Yayma, genişletme.

esbab: Sebepler.

şahs-ı muhteris: Hırs sahibi şahıs.

uhuvvet-i İslâmiye: İslâm kardeşliği.

medeniyet-i hazıra: Şimdiki medeniyet.

medeniyet-i meş’ume: Kötü medeniyet.

mehasin-i medeniyet: Medeniyetin güzellikleri, iyi yönleri.

ifnâ: Yok etme.

serfurû: Baş eğme.

tahassun: Sığınma.

karye: Köy.

Bediuzzaman Said Nursi

23.11.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl