18 Kasım 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

40. Yıl Röportajları

YAŞ KARARIYLA ORDUDAN AYRILAN, 40 YILLIK OKUYUCUMUZ EMEKLİ ASTSUBAY HAMİT ÖZDEL ANLATTI:

Gemi komutanı kitapları görünce, “Burada okumak sakıncalıdır” dedi

Kendinizi tanıtır mısınız?

1950 yılında Çankırı, Kurşunlu ilçesi Beşpınar Köyünde doğdum. İlkokula köyümüzde başladım ve daha sonra Ankara'ya taşındık. 4-5 sınıflar ile orta okul ve meslek lisesini Ankara Balgat'ta okudum. 1968 yılında Astsubay hazırlık okuluna geldim. Makine Asb. olarak Bornova gemisinde göreve başladım. 1980, 12 Eylül darbesinde irticaî faaliyetler yapıyor diye 163. maddeden mahkemeye verildim. YAŞ kararıyla ordudan ayrıldım. Gölcük'te ticaretle uğraşıyorum ve İzmit Bahçecik'te ikamet ediyorum.

Risâle-i Nur'u nasıl tanıdınız? Yeni Asya'yı ne

zamandır okuyorsunuz?

Ailemde İslâmî hayatı günlük olarak uygulayanlar yoktu. Köyümüz de dinî eğitim yönüyle zayıftı. Yirmi beş yıl uygulanan istibdattan ve dinden uzak eğitimden nasibini almıştı. Belki bu açlık sebebiyle olacak, ben san'at okuluna giderken dinî yayınları takip ediyordum. Cemaatleri tanımadığım halde, İttihad gazetesini alıp okurdum. Risâle-i Nurları ilk tayin olduğum gemide görevli Faruk Getir ve Kâmil Çilingir vasıtasıyla tanıdım. Sanki risâleler benim arayışlarıma merhem oldu. Kendimde okumaya karşı büyük bir istek duyuyordum ve boş vakitlerimi okuyarak geçirmek benim için en büyük zevkti. Bu alışkanlıkla bir yayınevinden kitap istedim. Bir koli kitap geldi. Gemi komutanı görünce telâşla "Sen ne yapıyorsun, bu tür kitapları burada okumak sakıncalıdır" dedi. Biz lise sonrası bir yıl eğitimle orduya katıldığımız için sivil hayata alışıktık. Astsubay okulunu askerî okullarda okuyanlar dine karşı az ilgi duyar, ibadete fazla önem vermezlerdi. Biraz da korku ile yetişirdi. Ben "Piyasada serbest olarak yayınlanan kitapları okumamın ne zararı olabilir?" diye mukabele ettim.

12 Mart 1971 muhtırası dönemlerinde sık sık dolaplarımız kontrol ediliyordu. Tabiî arada ihbarcılar da çalışıyordu ve "dinî kitap bulunduruyor" diye tayinim karaya çıktı. Benim her zaman iftihar ettiğim bu hasenatımız bazılarınca suç kabul edilip sicilime işlenmiş. Diğer arkadaşlar da biz de dolaplarımıza dinî yayınlar koyalım, belki karaya tayinimiz çıkar diye şaka ile takılırlardı. Karaya tayin uzun süre gemi hizmetinden sonra çıkıyordu. Geyikli'de olduğumuz günlerde Çanakkale'den ilk olarak gördüğüm esnaf ve sivil arkadaşlar ziyaretimize geldiler. Çok memnun oldum, burada da bizi yalnız bırakmadılar. Bu ziyaret bana manevî destek oldu. Geyikli'de lojmanların dışında sivil halkın içinde oturuyordum. Galip isminde bir orta okul talebesi vardı. Risâleleri tanımış, namazlarını babasından gizli olarak kılıyordu. Akşamları kitabı babasına göstermemek için koynuna koyar, benim yanıma gelirdi, birlikte ders yapardık.

Askere din dersi yapmak için ben görevlendirilmiştim. Risâle-i Nurlardan istifade ederek ders anlatırdım. Ağaçların meyve vermesi, bitkilerin büyümesi, yağmurun muhtaçların imdadına gönderilmesi... Çiçeklerin güzel koku ve renkleriyle bizlere kendi san'atkârlarını tanıttırdığı vs. örnekler veriyordum, askerin çok ilgisini çekiyordu. Fakat arada bu güzellikleri istemeyenler de vardı ki, durumu komutana iletmişler. Toplantı salonunda komutan beni çağırdı. "Sen doğal olayları anlatarak bunların Allah tarafından yönetildiğini, meyvelerin onun ikramı olduğunu, sebzeleri bizim vücudumuzun ihtiyacına göre hazırlandığını ve yağmurların O'nun emriyle yağdığını anlatmışsın. Gerçekten bütün bunları Allah mı yapıyor?" dedi. Kendisi de Allah'a inandığı halde onun idare ve terbiyesinden gaflet ediyordu. "Elbette, her şey onun idaresindedir. Başıboş olmamalıdır" diye ikna edici cevaplar vermeye çalıştım. Çanakkale'de alay komutanı beni çağırdı. Ben Çankırı'dan evliyim, onların damadıyım. "Seni namaz kıldığın için buraya göndermişler. Burada kitap okuyup namaz kılabilirsin, sonra seni uygun bir yere tayin ederiz" dedi.

Biz ibadetimizi yaparken görevlerimizi de ihmal etmemeye özen gösterip tenkide fırsat vermez ve mesleğimizin gereğini her zaman en üst seviyede başarmaya çalışırdık. Bunu gösteriş için değil, dinimizin gereği olarak yapıyorduk.

Görevde bulunduğunuz dönemde gazeteyi

rahatlıkla okuma imkânınız oldu mu?

İlk çıktığı günden sonra Yeni Asya'nın daimî abonesiydim, her gün gemi postası gazetemi getiriyordu. Teğmenin biri görmüş. Postaya "Bu gazeteyi getirmeyeceksin" diye emir vermiş. Posta bana söyledi. Ben de "O bana söylesin, serbestçe yayın yapan bir gazete keyfi emirlerle yasak olamaz. Sen gazetemi getirmeye devam et. Herkesin istediği gazeteyi okuma hürriyeti vardır" dedim. O tarihte gazetemizde "Bilinmeyen Taraflarıyla Said Nursî" kitabı tefrika ediliyordu. Zannederim teğmen bundan rahatsız olmuştur.

Gelibolu gemisine tayin edildim. Sekiz arkadaş gazetemize abone olmuştuk. Bayi benim yol güzergâhımda olduğu için sabahları bayiden gazeteleri ben alıp arkadaşlara getiriyordum. Gemi girişinde kendilerine takdim ederdim, o dönemde demokrasi kuralları bu güne göre daha iyi işliyordu ki bunları yapabildik...

12 Eylül 1980 İhtilâli sonrasında sıkıntılar

yaşadınız mı?

Birkaç arkadaş ailece bir araya gelmiş sohbet ediyorduk. Şikâyet olmuş, sıkıyönetim dönemiydi, baskın yapıldı. Bir müddet Seymen Kışlasında kaldık, sonra İstanbul Selimiye'de yargılandık. O gün dindarların başında "demokles'in kılıcı" gibi duran ve keyfi olarak uygulanan TCK 163. maddeden Osman Karahasanoğlu ve bana sekiz ay ceza verdiler. Kitap okumanın suç sayıldığı o garabet döneminde dindarlığımız için ceza aldık. İki ay kadar İzmit'te "Medrese-i Yusufi"de (cezaevi) yattık. Biz rızkın Allah'tan olduğuna, memuriyete bağlı olmadığına inanmıştık. Sonrasında pazarcılığa başladım. 22 sene bu işten ailemin geçimini sağladım. 2001 yılında Rabbim nasip etti. "Özdeller Mağazaları"nı açmaya başladık. Şu anda üç dükkân, 30 personelle hizmet vermekteyiz. Risâle-i Nur'dan ve gazetemizden ayrılmadık. Hayatımızdaki musîbetler dinî olmamak şartıyla ve hizmet için olunca bizim için bir şereftir.

Sizi bu uzun sürede Yeni Asya'ya bağlayan saik nedir?

Risâle-i Nur dâvâsını savunması. Bize, aileden dinî eğitimden mahrum yetiştiğimiz halde, istikametli yayınlarıyla İslâmiyet hakikatlerinin öğrenilmesinde yardımcı oldu. Şu anda aile olarak elimizden geldiğince farz emirleri yapmaya ve yasaklardan kaçınmaya çalışıyoruz.

Yeni Asya, ailenize ve size neler kazandırdı?

Benim Risâle-i Nurları ve Yeni Asyayı tanımam ailemizde büyük değişikliklere vesile oldu. Kardeşlerimin hepsi ibadetlerine başladı. Aileleri ile birlikte yaşıyorlar. Onlarında manevî gelişmelerinde yayınlarımızın etkili olduğunu düşünüyorum. İşimizin yoğunluğu ve meşguliyetlerimizin fazlalığı içinde gazeteyi okumayı ve Nur derslerini ihmal etmemeye çalışıyorum.

Yeni Asya okuyucularına neler söylemek

istersiniz?

Bu kadar değerli ve doğru yayınlar yapan gazetemizin çok insanların ellerine geçmesi en büyük ümidim ve bu asrın insanının ilim ile dini birleştiren yayınlarla akılları ve kalplerin aydınlatılmasına ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bu tür tahkikî iman derslerinin herkese ulaştırılmasını canı gönülden arzu ediyorum. Bu günlere gelinmesinde emeği geçen herkese teşekkür ile gayretlerinin devamını dilerim.

18.11.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki 40. Yıl Röportajları

  (15.11.2009) - Yeni Asya, okul ya da öğretmen gibi vazife yapıyor

  (12.11.2009) - 40 YILLIK OKUYUCUMUZ CEMAL SERİM:

  (02.11.2009) - 40 YILLIK OKUYUCUMUZ MEHMET TOROS:

  (19.10.2009) - Gelişen hadiseler Yeni Asya’yı haklı çıkardı

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.