14 Şubat 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Basından Seçmeler

Başbuğ Paşa, değişmekten başka çare yok!

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ son zamanlarda manşetlerden inmiyor. Önce Hürriyet’e, sonra Haber Türk’e uzun uzun konuştu.

Bir Genelkurmay Başkanı’nın bu kadar konuşması olağan değil.

Ama geçelim.

Başbuğ Paşa’nın sözlerine bakıyorum, sürekli savunma halinde.

Hem Türkiye kamuoyunu ikna etme çabasında, hem kendi iç kamuoyunun gazını almaya çalışıyor.

Ama işi kolay değil. Zorlanıyor İlker Paşa.

Çünkü, askerle ilgili olarak bir inandırıcılık sorunu ilk kez bu kadar ciddi biçimde uç vermiş durumda.

Asker tabusu artık bizim memlekette de kırılmaya başladığı için öyle. Asker bu ülkede yıllar yılı konuşulmadı, tartışılmadı, eleştirilmedi.

Ne yapsa ses çıkarılmadı.

Darbeler yaptı, siyasete müdahaleler yaptı, muhtıralar verdi, yetinmedi, sık sık ‘muhtıra gibi’ açıklamalar yaptı.

Kısacası demokrasinin dışına çıktı, hukuku hiç takmayan örnekler sergiledi.

Ama hesap vermedi.

Kendisinden hesap sorulmadı.

Türkiye’de siyaset kurumu askerden gelen neredeyse her şeyi sineye çekti uzun yıllar.

Siyasetçiler askerin koyduğu ‘kırmızı çizgiler’ içinde oynadı ve bu oyunu demokrasi sandı.

Medya da, büyük işdünyası da uzun yıllar ses etmedi, uysal davrandı, daha çok işbirliği yaptı askerle, generallerle... Ama demokrasilerde oyun böyle oynanmıyor, asker eleştiri üstü kalamıyor.

Demokratik hak ve özgürlükler alanı genişledikçe, sivil toplum ete kemiğe büründükçe, güçlendikçe, hukukun üstünlüğü kapıyı çaldıkça, asker de kendini hem kurumsal hem kafasal açıdan değiştirmek zorunda kalıyor.

Bu gerçek bizim de kapımızı çalmış durumda.

Bir Yunanistan‘da, bir İspanya’da, bir Arjantin’de çoktan yaşanmış olan demokratikleşme süreçlerini, bizim ülkemiz de Soğuk Savaş’ın bitmesinden yirmi yıl sonra da olsa yaşamaya başladı.

Şimdi bizim asker sanki hiç bir şey olmamış gibi, bu ülkede Türk Silahlı Kuvvetleri’nin demokrasi ve hukuka uyum gibi bir meselesi yokmuş gibi davranamaz. Cin şişeden çıktı! Geri sokamazsınız.

Aba altından sopa göstermek hiç hoş değil.

‘Eski’yle ‘yeni’ yer değiştirecek, başka çare yok.

Askerin kendi içine dönüp ciddi bir ‘özeleştiri mekanizması’nı bir an önce çalıştırmaya başlaması lazım. Kendini yenilemesi lazım.

‘Sivil’e hiç güvenmeyen, kendini bu ülkenin ‘tek kurtarıcısı’ gibi gören, bir değil bin yüzlü olan gerçeği tek boyuta indirgeyen ve her şeyi dost-düşman diye algılayan miadı dolmuş milliyetçilik anlayışını daha fazla gecikmeden değiştirmesi lazım.

İlker Başbuğ Paşa;

Ne kadar zor durumda olduğunuzu anlıyorum ya da elimden geldiğince anlamaya gayret ediyorum.

Ama n’olur, aba altından sopa gösteren, tehditkar üslubunuzdan artık vazgeçin.

Çünkü etkili olabildiğinizi sanmıyorum.

Fazla inandırıcı da değil.

Yapmanız gereken, bir an önce değişim çarkını işletmektir.

Kendi içinizdeki ‘çürükleri’ ayıklamaktır.

“Kol kırılır yen içinde kalır!” klasiğinden artık kurtulup, demokrasi ve hukuk çizgisini çiğnemiş olanlardan hesap sorulmasını kolaylaştırmaktır yapmanız gereken...

Sayın Genelkurmay Başkanı;

Artık bağırıp çağırmakla olmuyor bu işler.

Eğer gerçekten inandırıcı olmak istiyorsanız, yinelemek istiyorum, değişmekten başka çareniz yok.

Hasan Cemal, Milliyet, 13.2.2010

14.02.2010


İspanyol general konuşunca ne olmuştu?

Avrupa Birliği’nin en temel umdelerinden biri silahlı kuvvetlerin mutlak manada sivillerin kontrolünde bulunması.

Seçilmişler tarafından denetlenemeyen askerlerin İspanya, Yunanistan ve Kıbrıs’ta ne türlü çılgınlıklar yapabileceğine ilk elden şahit olan AB, komünist diktatörlüklerden kurtulan bütün Doğu Avrupa ülkelerine ‘ordunun siviller tarafından mutlak kontrolü’ şartını koştu ve üyeliklerinin en mühim kriterlerinden biri haline getirdi.

Dünyanın en büyük savunma örgütü NATO üyeliğinin temel şartlarından biri de ordunun sivil idare tarafından mutlak kontrolü. AB gibi komünizmin çöküşünden sonra kendi genişlemesini gerçekleştiren NATO, üyelik müracaatında bulunanlar için kendi ‘Kopenhag Kriterleri’ni üretti. NATO’nun Kopenhag Kriterleri olarak nitelendirilebilecek Üyelik Eylem Planı’nın (MAP) en mühim şartlarından birini silahlı kuvvetlerin demokratik kontrolünün sağlanması teşkil ediyor. NATO’yu kuran 4 Nisan 1949 tarihli Washington Anlaşması’nın daha dibacesinde üye ülkelerin demokrasi, hukukun üstünlüğü ve ferdi hürriyetleri korumaya kararlı oldukları vurgulanıyor.

Askerî yetkililerin askerî olsun siyasî olsun hemen her konuda kanaatlerini izhar ettiği memleketler demokratik olarak görülmüyor. Bu yüzden Avrupalılar savaş durumları hariç hiçbir zaman genelkurmay başkanlarının isimlerini öğrenme bahtiyarlığına ulaşamıyor. İlla namım işitilsin diyenler ise sert şekilde cezalandırılıyor. AB’nin asker-sivil ilişkilerine bakışı şöyle özetlenebilir: Asker ancak ve ancak askerî konularda görüş izhar edebilir. Siyasi irade ile ters düştüğünde de koltuğunu tereddüt etmeden terk eder. AB üyesi ülkelerin başkentlerini dolaştığınızda gözünüze neredeyse hiçbir askerî binanın, aracın ya da şahsın çarpmaması aslında o ülkelerin demokrasilerinin tekamül etmesine, o oranda da kuvvetli ordulara sahip olmalarına işaret ediyor. Siyasetle hemdem olmuş bir ordunun caydırıcılık özelliğini büyük oranda kaybedeceği düşünülüyor.

TBMM’nin bir tarafında Genelkurmay, bir tarafında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, bir tarafında Jandarma Genel Komutanlığı, bahçesinde de muhafız alayının bulunması Brüksel’den bakıldığında ‘askerî vesayet rejimi’ tezlerini güçlendiren önemli görsel karineler olarak telakki ediliyor. 1998’den bu yana Türkiye için ilerleme raporları kaleme alan Brüksel, askerlere sürekli “ihtisas alanlarınız dışında konuşmayın, siyasete müdahele etmeyin” uyarıları gönderiyor ama bu uyarıların pek işe yaradığını söylemek mümkün değil. 14 Ekim’de yayımlanan en son ilerleme raporuna kısaca bakalım. AB Komisyonu ilk defa bu yılki raporunda açıktan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ için “Yargıyı baskı altına alıyor.” ifadesini kullandı. “Nisandaki bir basın toplantısında Genelkurmay Başkanı Ergenekon davası ve iddianamesiyle ilgili yorumlar yaptı ve böylece yargıyı baskı altına aldı.” diyen rapor TSK’nın yetkilerini aşarak Kıbrıs, etnik kimlik, Güneydoğu, laiklik, siyasi partiler ve diğer askerî olmayan konularda konuşmaya devam ettiklerine dikkat çekiyor.

Peki Avrupa’da komutanlar siyasi konularda konuşunca ne oluyor? Başlarına çok kötü şeyler geliyor, önce göz hapsine alınıyor, ardından da derhal emekliye sevk ediliyorlar. Askerin siyasetteki nüfuzu, Bask ve Katalan ayrılıkçılarının faaliyetleri açısından Türkiye ile benzerlikler gösteren İspanya’nın Kara Kuvvetleri Komutanı Jose Mena Aguado, Ocak 2006’da Katalan bölgesinin daha fazla özerkleşmesine itiraz edince önce 8 gün göz hapsine alınmış, ardından da hemen emekliye sevk edilmişti.

Selçuk Gültaşlı, Zaman, 13.2.2010




Gündemin nabzını tutmak için

tıklayın!
www.sentezhaber.com

14.02.2010

 
Sayfa Başı  Geri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl