11 Mart 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Aile-Sağlık

Başağrısı, çocuklar için ciddî bir tehdit

TÜRKİYE’NİN başağrısı alanında yetkin nörologları, son yıllarda ‘’sınav stresi, bilgisayar ve cep telefonu kullanımı’’ dolayısıyla artış gösteren başağrılarının çözümü için dünyanın ilk Çocuk-Ergen Başağrısı Derneği’ni kurdu.

Dünya Başağrısı Cemiyeti Çocuk Başağrısı Alt Komitesinin başkanlık görevini yürüten Prof. Dr. Çiçek Wöber Bingöl’ün önderliğinde kurulan dernek, ilk olarak İstanbul’daki okullardan başlayarak, çocuk, ergen, öğretmen ve velilerin başağrısına karşı alacakları tedbirlere yönelik faaliyetler düzenleyecek. Derneğin Başkan Yardımcısı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Aynur Özge, son 30 yılda toplumların hayat şekilleri ve çocukların kullandıkları teknolojilerin olumsuz etkileriyle çocuk-ergen yaş grubunda başağrılarının giderek arttığını bildirdi.

Günümüz çocuklarının kontrolsüz ve dengesiz beslenme alışkanlıklarının bulunduğunu, daha az uyuduklarını, anne babalarıyla ve diğer aile büyükleriyle kısıtlı zaman geçirdiklerini vurgulayan Özge, diğer yandan çocukların bilgisayar, cep telefonu ve diğer teknolojik cihazlarla çok fazla etkileşim halinde olduğunu söyledi.

Özge, Mersin’de 5 bin 562 çocuk üzerinde yaptıkları araştırmalarında ise ilkokul çağındaki çocukların yarısında, ortaokul ve lisedeki çocukların ise yüzde 73’ünde, kız çocuklarında daha sık olmak üzere baş ağrısına rastladıklarını bildirdi. Anne ve babaların yüzde 35’inin de çocuklarının baş ağrılarından haberdar olmadığını tesbit ettiklerini belirten Özge, çoğu doktorun çocuk baş ağrılarının ciddiyeti hakkında güncel bilgilere sahip olmadığını söyledi.

OBEZİTE ARTTIKÇA BAŞAĞRISI ARTIYOR

TÜRKİYE’DE ilköğretim çağı ve lise çağındaki gençlerin sınavlara hazırlanmak için ilkokul üçüncü sınıftan itibaren dershane, etüt ve özel dersler dolayısıyla hobilerine zaman ayıramadıklarını kaydeden Özge, şöyle devam etti: ‘’Pek çok nedenden dolayı başı ağrıyan çocuk, dersleri anlamakta sıkıntılar yaşıyor. Tempoları nedeniyle hobilerden uzak kalıyor. Boş vakitlerinde ise top oynamak yerine bilgisayarda oyun oynamayı tercih ediyorlar. Bunun neden olduğu obezite arttıkça da başağrıları artıyor. Başı ağrıyan çocuk hareket etmek istemiyor ve bu bir kısır döngü oluşturuyor. Bu çocuklar fazla sayıda ve bilinçsizce ağrı kesici ilâç kullanıyor. Ağrı kesici ilâçlar da çok özel bir tür başağrısına neden oluyor. Ağrı kesici nedenli başağrıları branşımızda bizi en çok zorlayan ağrılar.’’ Başağrılarının yalnızca çocukların hayat kalitesi ve akademik başarılarını düşürmekle kalmadığını, aynı zamanda toplumun geleceğini de tehdit ettiğini belirten Özge, ‘’Gelecek nesiller başağrıları yüzünden mutsuz ve başarısız olma riski ile karşı karşıya. Eğer bugünden bir önlem alınmazsa bu çocuklar mutsuz ve sağlıklıksız bir nesil oluşturacaklar’’ diye konuştu.

11.03.2010


Masa başında aralıksız çalışmak boyun fıtığını tetikliyor

GÜNLÜK hayatın vazgeçilmezleri arasında yer alan bilgisayarlar, masa başında işleri kolaylaştırıyor. Ancak uzun süre başın öne eğik şekilde kalması boyun ve sırt ağrılarını da beraberinde getiriyor.

Tedavi edilmediği takdirde boyun fıtığına dönüşen bu rahatsızlıklara karşı uzmanlar, “Bakış açınızı ve oturuş pozisyonunuzu 20 dakikada bir değiştirin.” tavsiyesinde bulunuyor. Özel Konya Farabi Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Onur Çiçek, masa başında uzun süre çalışmak zorunda olan kişiler ve şoförlerin boyun ve sırt ağrılarını önemsemesi gerektiğini belirtti. Çiçek, ciddiye alınmayan ağrıların ilerleyen zamanlarda boyun fıtığına dönüşme riskinin çok yüksek olduğunu vurguladı.

Bilgisayar karşısında başı öne eğik şekilde uzun süre çalışanların ortak sorununun boyun ve sırt ağrıları olduğunu belirten Op. Dr. Onur Çiçek, “Belli bir pozisyonda başı öne eğik şekilde 20 dakikadan fazla çalışmak zorunda olan kişilerde ilk önce şiddetli boyun ve sırt ağrıları baş gösteriyor. Dikkat edilmediği takdirde boyun düzleşmesi meydana gelebiliyor. İlerleyen safhalarda hala gerekli tıbbî müdahaleler yapılmamışsa boyun fıtığı ve kireçleme rahatsızlığı kaçınılmaz oluyor” uyarısında bulundu.

SON ÇARE AMELİYAT

BOYUN fıtığı teşhisi konulan hastalara en son olarak cerrahi yöntem uyguladığını dile getiren Op. Dr. Onur Çiçek, şu bilgileri verdi: “Hastaların büyük çoğunluğu için yatak istirahatı, ilâç tedavisi veya fizik tedavi yeterli geliyor. Başlangıçta şiddetli ağrı varsa istirahat ve ilâçlar, ağrı azaldığı dönemde ise fizik tedavi programı öneriyorum. Akut dönemdeki boyun zedelenmelerinde de kısa süreli kullanım için boyunluk verilebiliyor. Ancak uzun süre boyunluk kullanılması boyun kaslarını zayıflatacağı için önerilmiyor. Bunların dışında bazı seçilmiş olgularda enjeksiyonlar yapılarak ağrı azaltılabiliyor.”

11.03.2010


ŞİŞMANLIK KANSER RİSKİNİ ARTTIRIYOR

KALP-DAMAR hastalıkları, hipertansiyon, diyabet ve felç gibi hastalıkların ortaya çıkmasında önemli rolü olan obezite, kanser açısından da ciddî bir risk faktörü. Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Samsun Sağlık Yüksekokulu Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Aliye Özenoğlu, ‘’Obeziteye yatkın yaşam tarzı kanser gelişmesini kolaylaştırıyor’’ dedi.

Obez erkek ve kadınların çeşitli kanser türlerine yakalanma ihtimalinin fazla olduğunu belirten Özenoğlu, şunları söyledi: ‘’Obeziteye yatkın yaşam tarzı kanser gelişmesini kolaylaştırıyor. Obezite, yağ dokusunda anormal ve aşırı miktarda yağ birikmesidir. Yağ dokusu artışı nedeniyle oluşan hormonal ve metabolik değişiklikler sonucu kana bazı maddeler salgılanır. İltihabi sitokinler olarak bilinen bu maddeler, kanser oluşumunu ve anormal hücrelerin çoğalmasını kolaylaştırır. Obezite ve fizikî aktivite yetersizliğinin yüzde 20-25 oranında meme, kolon ve yemek borusu kanserlerine yakalanma riskini arttırmaktadır. Obezite kaynaklı kanserlerin 2020 yılına kadar tüm kanserlerin yüzde 50’sini oluşturacağı tahmin edilmektedir. Obezite ile erkeklerde kolon, rektum, mide, pankreas, böbrek, safra kesesi, prostat kanserleri riski artmaktadır. Kadınlarda ise genelde mide, safra kesesi, böbrek, rahim, kolon, meme, yumurtalık kanserleri riski çok daha fazla görülmektedir.’’

11.03.2010


Siesta yapanlar daha kolay öğreniyor

AMERİKALI bilim adamları, gündüz uykusunun sadece yorgunluğu almakla kalmayıp, beynin yeni bilgileri öğrenme yetisini arttırdığını tesbit etti. Amerikan Bilimsel İlerleme Topluluğu’nun (AAAS) San Diego’daki yıllık toplantılarında sunulan bir araştırmaya göre, günde 1,5 saat kestiren gönüllülerin kendilerini zorlayan anlama testlerinde daha iyi sonuç aldılar. Beynin yeni öğrenilecek bilgiler için kısa süreli hafıza süreci oluşturacak yer meydana getirmek amacıyla uykuya ihtiyacı olabileceği kaydedildi. Deneyde, sağlıklı yetişkin deneklere sabahleyin zor bir anlama testi uygulandı ve genellikle tamamı benzer notlar aldı. Daha sonra bunların yarısı ‘siesta’ yapmaya gönderildi, ardından da başka bir test yapıldı. Bu sefer uyku çekenler, uyumayanlardan daha iyi sonuçlar aldı.

11.03.2010


Prostat kanserine karşı virüs bulundu

BİLİM adamları, prostat kanseri hücrelerini öldüren bir virüs buldu. Bu “ehli” virüs, prostat kanserli 6 gönüllüye zerk edildi ve virüsün kanserli hücreleri öldürürken normal hücrelere zarar vermediği belirlendi. Bilim adamları, virüsün diğer kanser türlerindeki tümörlere karşı da etkili olabileceğini düşünüyor. “Reovirüs” olarak bilinen ve daha ziyade solunum yollarında bulunan bu virüs çok yaygın görülüyor, ancak insanlarda hastalığa pek yol açmıyor. Virüsü kapanlar en fazla orta derecedeki gribin sebep olduğu solunum rahatsızlıkları belirtileri veya ishalden muzdarip oluyor. Araştırmacılar, yöntemin gerçekten hastalığı tedavi edip etmediğini anlamak için kapsamlı araştırmalara ihtiyaç bulunduğunu vurguladı. Bunun ardından tedavinin yaygınlaşmasının bir on yıl alabileceği belirtildi.

11.03.2010


7.5 milyon kronik böbrek hastası var

TÜRK Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Kenan Ateş, derneğin araştırmasına göre, Türkiye’de erişkinlerin yüzde 15’inde çeşitli evrelerde kronik böbrek hastalığı belirlendiğini belirterek, ‘’Bu oran, basit bir hesapla ülkemizde yaklaşık 7.5 milyon kronik böbrek hastası bulunduğu, yani her 7 erişkinden birinin böbrek hastası olduğu anlamına geliyor’’ dedi. Türkiye’de diyaliz uygulanan veya böbrek nakli yapılmış yaklaşık 50 bin hasta bulunduğuna dikkati çeken Ateş, ‘’Bu sayı gelişmiş ülkelerdekinin neredeyse 2 katı. Bunun yıllık yüzde 10 artış oranıyla 2015 yılında 100 bini aşacağı ve halen 1.5 milyar dolar olan tedavi maliyetinin iki katına çıkacağı tahmin ediliyor’’ dedi. Ateş, şeker hastalığının böbrekleri etkileyen rahatsızlıkların en başında olduğunu söyledi.

11.03.2010

 
Sayfa Başı  Geri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl