21 Ağustos 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Görüş

En mükemmel kul ve en büyük Peygamber (asm) hakkında

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin Risâle-i Nur Külliyatı’ndan, Fahr-i Kâinat Peygamber Efendimiz (asm) hakkındaki bahislerin toplandığı bir derleme.

Eser kabaca yedi bölümden meydana geliyor: *Şahsiyet, Mahiyet ve Hakikat-i Ahmediye (asm), *Ubudiyet-i Ahmediye (asm), *Risâlet ve Nübüvvet-i Ahmediye (asm), *On Dokuzuncu Söz, *Peygamberimizin Mu’cizeleri, *Âl-i Beyt ve Ecdad-ı Resul, *Batılı Düşünürlerin Hazret-i Muhammed Hakkındaki Medihlerinden (Övgülerinden) Birkaçı…

“Takdim”de eserle ilgili hususî malûmat ya da izahat bulunmuyor. (Mevcut bilgiler, yeni tanzim [indeksli-dipnotlu-sözlüklü-kronolojik bilgili] Risâle-i Nur Külliyatı’yla ilgili. Yani Külliyatın bütün kitaplarında kullanılan genel/ortak bir takdim bahis mevzuu.)

“Bediüzzaman Said Nursî kimdir?” başlıklı muhtasar/mücmel biyografi tek kelimeyle “harika!” Üstad bu kadar kısa bir yazıda ancak böylesine güzel anlatılabilir…

Başta dediğimiz gibi, incelediğimiz eser, Üstad’ın Külliyatından konuyla (Hz. Peygamber (asm)) ilgili yapılan bir derleme ve bildiğimiz kadarıyla sahasında “ilk.”

Eserde en kapsamlı bölüm, tabiî ki “Peygamberimizin mu’cizeleri”ni konu alıyor, ki tam 326 sayfa (eserin çok büyük kısmı). Bu bölümde ağırlık ise, On Dokuzuncu Mektup ya da diğer adıyla “Mu’cizat-ı Ahmediye (asm) Risâlesi”nde (183 sayfa); öyle ki, Efendimizin (asm) bin’i bulan mu’cizelerinden 300’den fazlası, delil ve kaynakları ile burada aktarılıyor. Risâlenin telifi noktasında çok enteresan bir husus da şu ki, Üstad’ın ifadesiyle, “nakil ve rivayet olmakla beraber, yüz sahifeden fazla olduğu hâlde, kitaplara müracaat edilmeden, ezber olarak, dağ bağ köşelerinde üç-dört gün zarfında, her günde iki-üç saat çalışmak şartıyla, mecmuu [hepsinin] 12 saatte telif edilmesi[.]” (s. 149) (Hakikaten bu kadar mühim bir eserin, bu kadar kısa bir vakitte ve üstelik ezberden telif edilmesi, sadece ve sadece Peygamber-i Zişan’ın (asm), Allah’ın (cc) izni ve keremiyle bir başka mu’cizesi olmalı!)

Eserin kalan kısmındaki bölümler ise, külliyatın değişik kitaplarından seçilmiş bahislerden meydana geliyor. Bu bahisler ayrıca başlıklandırılmış; ki başlıklarda elbette konunun ana fikri yansıtılıyor. Bu bağlamda, sadece “İçindekiler”i okumak bile, ne kadar ciddî bir uğraş verildiğini ortaya koymakta. (Sadece bu kadar değil tabiî; eserin sonundaki “Ekler”de sırasıyla “Şahıs Bilgileri” ve “Yer Bilgileri” ile “Şahıs İndeksi,” “Yer İndeksi” ve “Genel İndeks,” ayrıca dünya ve Türkiye, keza Üstad açısından 1878-1960 yıllarını kapsayan “Tarihsel Gelişim ve Olaylar İçinde Bediüzzaman Said Nursî” başlıklı kronoloji var ki, bütün bunlar esere “ansiklopedik” değer katmış.)

Eserin okunması tamamlandığında, insaflı vicdanların, “Hz. Muhammed (asm)” gerçeğini tasvip ve takdir etmemesi mümkün değil. Hakikaten O (asm), yaratılmışların en mükemmeli! Zaten kudsî hadiste kendisi (asm) şöyle övülmüyor mu?:

“Sen olmasaydın (yâ Muhammed), sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım!” (s. 15 [Keşfü’l-Hafa, 2: 164, No: 2123’ten naklen Mesnevî-i Nuriye, YAN, 2004, s. 169])

Ve şimdi de küçük notlar:

*RNK’dan iktibasların yer aldığı her sayfada sözlük (elbette alfabetik) bulunuyor. “Takdim”de ifade edildiği üzere, “metinde geçen bilinmeyen kelimelerin anlamları aynı sayfada verilmiş, kelimelerin seçiminde 8-11. sınıf öğrenci düzeyi esas alınmış [;] kelimeye geçtiği yerdeki anlamın verilmesine özen gösterilmiş, farklı anlamları peş peşe sıralanmış [;] ayrıca bilinen sözlük anlamının dışında, Risâle-i Nur’un orijinal üslûbu içinde kendisine has bir anlamda kullanılan kelime veya kelime gruplarının açıklaması da buna uygun şekilde yapılmış [.]” (s. 8) Yani Risâleleri anlamamak için günümüzde özür/bahane/mazeret kalmadı artık!

*Kimi yerlerde redaksiyon hataları dikkat çekiyor: Örnek 1- Mükerrer bir dipnotun (s. 141) metni yok ya da bu, başka bir şey (tam çözemedik). Örnek 2- ”Şahıs Bilgileri”ndeki bir maddede (Amir ibni Tufeyl) yanlış anlamaya yol açabilecek bir cümle var: “Resul-i Ekrem (asm) ona Müslüman olmayı kabul etmesi hâlinde iktidara ortak olmayı ve daha sonra da idarenin kendisine teslim edilmesini şart koştu, aksi takdirde hücuma geçeceğini söyleyerek Resul-i Ekrem’i (asm) tehdit etti.” (s. 497) Her hâlde bu cümlenin doğrusu, “Resul-i Ekrem’e (asm), Müslüman olmayı kabul etmesi hâlinde iktidara ortak olmayı ve daha sonra da idarenin kendisine teslim edilmesini şart koştu, aksi takdirde hücuma geçeceğini söyleyerek Resul-i Ekrem’i (asm) tehdit etti.” şeklinde olmalı. Örnek 3- Yine “Şahıs Bilgileri”nde “Müseylimetü’l-Kezzab” maddesi (s. 526), sonda bir yerde yarım kalmış, kesilmiş…

Sonuç itibarıyla, orijinal (bir başka örneği olmayan), ciddî bir uğraşın meyvesi, Hz. Muhammed’in (asm) hususiyetlerini bu konuda çağımızın en salâhiyetli kaleminden öğrenmek isteyenler için ideal bir kitap.

***

RİSÂLE-İ NUR KÜLLİYATI’NDA

HAZRET-İ

MUHAMMED (ASM)

Hazırlayan: Edisyon Eser: Bediüzzaman Said Nursî Sayfa Sayısı: 640 Ebatları: 16,5x24,5 cm Türü: Derleme Yayınlayan: Yeni Asya Neşriyat Yayın Tarihi: Mart 2006.

ORHAN GÜLER

[email protected]

21.08.2010


Mâide-i Nebeviye (asm)

Bir iftar yemeği düşündüm şimdi... Sofra kurulmuş, kalabalık bir dâvet, yemeğe çok elin uzandığı bir mâide... Yetimlerin, öksüzlerin, fakirlerin olduğu bir mahalde... Bu sofrada siz olsanız Efendim (asm), ellerinizle diktiğiniz hurma ağaçlarından hurmalar ikram etseniz bize, o hurmalarla açsak iftarımızı... Sizin sevdiğiniz kabak yemeği olsa sofrada.. Ashabınıza yemeklerden önce yaptığınız “Allah’ım, bu yemeği, kendisi ile cennet nimetlerine ulaşacak şükrü ödenmiş nimetlerden kıl” diye duâ buyursanız, sonra hepimiz tek bir kaptan yesek, ellerimiz ellerinize değse Efendim, gözlerimiz gözlerinize gülse... Ve bana dönüp “Yavrum, benimle birlikte Besmele çek, önünden ve sağ elinle yemeğini ye” deseniz ve ben de bereketin ortaya düştüğü yemekte önümden yesem... Sonra yemeğe bir bereket duâsı yapsanız bütün yetimler o sofradan doysa, aç kalan komşumuz kalmasa ve ilk defa o gece rahat uyuyabilsek... “En güzel sohbetlerinizi sofralarınıza saklayın” buyurmuşsunuz, size saklasak soframızın en değerli muhabbetlerini ve siz yine tane tane konuşsanız, sizleri dinlesek, hayran hayran sizi izlesek... O bir bakışınıza kurban bakışlarınızı bize yöneltseniz ve “Kardeşlerim!” deseniz.. Ve biz size hâlimizi arz etsek, şefaatinizi istesek, “Üzgünüz Efendim, özür diliyoruz” desek... Yaşamak için yesek, tıka basa yemesek ve israf etmesek... Sofradan doymadan kalksak... Sonra “Haydi Said kardeşim, bir yemek duası yap bakalım” deseniz ve ben başlasam:

“Ey bizi nimetleriyle perverde eden Sultanımız! Bize gösterdiğin numunelerin ve gölgelerin asıllarını, menba’larını göster. Ve bizi makarr-ı saltanatına celbet. Bizi bu çöllerde mahvettirme. Bizi huzuruna al. Bize merhamet et. Burada bize tattırdığın leziz nimetlerini orada yedir.

“Bizi zeval ve teb’id ile tazib etme. Sana müştak ve müteşekkir şu mutî raiyyetini başıboş bırakıp idam etme.

“Ya Rab! Kusurumuzu affet, bizi kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl.

“Ruhumuzu cesedimize, kalbimizi nefsimize, aklımızı midemize hâkim eyle. Lezzeti şükür için isteyen kullarından eyle.

“Ya Rab! Resûl-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâmın bereketi hürmetine bize ihsan ettiğin maddî ve manevî rızkımıza bereket ihsan et!.. Amin!...” desek ve sizin elinizi öpsem, günahlarıma ağlasam, ağlasam, ağlasam... Ve bu hayal hiç bitmese...

SAİD BEYDOĞAN

[email protected]

21.08.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.