Onuncu Mesele Münasebetiyle
          
        
        
          HüSrEv’iNüStadINaYaZdIğIMEKtup
        
        
          Çok Sevgili Üstadım Efendim,
        
        
          Cenab-ı Hakka hadsiz şükürler olsun, iki aylık iftirak
        
        
          üzüntülerini ve muhaberesizlik ıztıraplarını hafifleştiren
        
        
          ve kalplerimize taze hayat bahşeden ve ruhlarımıza yeni,
        
        
          safî bir nesim ihda eden kur’ân’ın celâlli ve izzetli, rah-
        
        
          metli ve şefkatli ayetlerindeki tekraratın mehasinini tadat
        
        
          eden, hikmet-i tekrarının lüzum ve ehemmiyetini izah
        
        
          eden ve risale-i nur’un bir harika müdafaası olan “de-
        
        
          nizli Meyvesinin onuncu Meselesi” namını alan “emir-
        
        
          dağ Çiçeği”ni aldık. elhak, takdir ve tahsine çok lâyık
        
        
          olan bu çiçeği kokladıkça ruhumuzdaki iştiyak yükseldi.
        
        
          dokuz aylık hapis sıkıntısına mukabil, Meyve’nin dokuz
        
        
          “Meselesi” nasıl beraatimize büyük bir vesile olmakla gü-
        
        
          zelliğini göstermiş ise, “onuncu Meselesi” olan çiçeği
        
        
          de, kur’ân’ın icazlı i’cazındaki harikaları göstermekle, o
        
        
          nispette güzelliğini göstermektedir.
        
        
          Evet, Sevgili Üstadım,
        
        
          gülün çiçeğindeki fevkalâde letafet ve güzellik, ağa-
        
        
          cındaki dikenleri nazara hiç göstermediği gibi; bu nuranî
        
        
          çiçek de bize, dokuz aylık hapis sıkıntısını unutturacak
        
        
          bir şekilde, o sıkıntılarımızı da hiçe indirmiştir. Mütalâası-
        
        
          na doyulmayacak şekilde kaleme alınan ve akılları hay-
        
        
          rete sevk eden bu nuranî çiçek, muhtevi olduğu çok
        
        
          güzelliklerinden, bilhassa kur’ân’ın tercümesi suretiyle
        
        
          
            ayet:
          
        
        
          Kur’an’ın her bir cümlesi.
        
        
          
            bahş:
          
        
        
          bağış, ihsan, verme. bağışla-
        
        
          yan, veren, affeden.
        
        
          
            berâet:
          
        
        
          temize çıkma; bir davanın
        
        
          neticesinde suçsuz olduğu anlaşıl-
        
        
          ma.
        
        
          
            bilhassa:
          
        
        
          özellikle.
        
        
          
            celâl:
          
        
        
          sonsuz büyüklük, haşmet,
        
        
          ululuk, yücelik ve haşmet sahibi
        
        
          olan Allah.
        
        
          
            ehemmiyet:
          
        
        
          önem, değer, kıy-
        
        
          met.
        
        
          
            elhak:
          
        
        
          hakkın tâ kendisi, tam doğ-
        
        
          rusu; doğrusu ya.
        
        
          
            fevkalâde:
          
        
        
          olağanüstü.
        
        
          
            hadsiz:
          
        
        
          sınırsız, sonsuz.
        
        
          
            hârika:
          
        
        
          olağanüstü vasıflar taşıyan
        
        
          ve hayranlık hissi uyandıran.
        
        
          
            hikmet-i tekrar:
          
        
        
          tekrar etmenin
        
        
          hikmeti, sebebi, gayesi.
        
        
          
            i’caz:
          
        
        
          mucizelik, insanların benze-
        
        
          rini yapmaktan âciz kaldıkları şeyi
        
        
          yapmak.
        
        
          
            icaz:
          
        
        
          sözü kısa söyleme, kısa fakat
        
        
          yeterli ifade etme.
        
        
          
            iftirak:
          
        
        
          hicran, ayrılık.
        
        
          
            ihda:
          
        
        
          hediye etme, hediye verme.
        
        
          
            iştiyak:
          
        
        
          aşırı isteme, çok fazla arzu
        
        
          etme.
        
        
          
            izah:
          
        
        
          açıkça ortaya koyma, bir ko-
        
        
          nuyu ayrıntılarıyla, eksiksiz anlat-
        
        
          ma.
        
        
          
            ıztırap:
          
        
        
          üzüntü veren bir durumun
        
        
          meydana getirdiği kuvvetli acı, aşı-
        
        
          rı elem, azap, sıkıntı.
        
        
          
            izzetli:
          
        
        
          şeref ve itibar sahibi.
        
        
          
            Kur’ân:
          
        
        
          Allah tarafından vahiy yo-
        
        
          luyla Hz. Muhammed’e indirilmiş,
        
        
          semavî kitapların sonuncusu.
        
        
          
            lâyık:
          
        
        
          uygun, yakışır, münasip.
        
        
          
            letafet:
          
        
        
          latiflik, hoşluk, incelik.
        
        
          
            mehasin:
          
        
        
          güzellikler, hüsünler, iyi-
        
        
          likler.
        
        
          
            mesele:
          
        
        
          önemli konu.
        
        
          
            muhabere:
          
        
        
          haberleşme, mek-
        
        
          tuplaşma, yazışma.
        
        
          
            muhtevî:
          
        
        
          ihtiva eden, içine
        
        
          alan, içinde bulunduran, kap-
        
        
          sayan.
        
        
          
            mukabil:
          
        
        
          karşılık.
        
        
          
            müdafaa:
          
        
        
          savunma, koruma.
        
        
          
            münasebet:
          
        
        
          vesile, -dan dola-
        
        
          yı.
        
        
          
            mütalâa:
          
        
        
          bir şeyi etraflıca dü-
        
        
          şünme, tetkik etme.
        
        
          
            nam:
          
        
        
          ad, isim, lakap.
        
        
          
            nazar:
          
        
        
          bakış, dikkat.
        
        
          
            nesim:
          
        
        
          hafif lâtif rüzgâr, hoşa
        
        
          giden esinti, esinti.
        
        
          
            nispet:
          
        
        
          oran, değer.
        
        
          
            nuranî:
          
        
        
          nurlu, ışıklı, parlak,
        
        
          münevver.
        
        
          
            rahmet:
          
        
        
          şefkat etmek, merha-
        
        
          met etmek, esirgemek.
        
        
          
            Risale-i Nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Be-
        
        
          diüzzaman Said Nursî’nin eser-
        
        
          lerinin adı.
        
        
          
            ruh:
          
        
        
          dirilik kaynağı, hayatın te-
        
        
          meli ve sebebi olan manevî
        
        
          varlık.
        
        
          
            sâfî:
          
        
        
          saf olan, katışıksız, duru.
        
        
          
            sevk:
          
        
        
          ulaştırma, yöneltme.
        
        
          
            suret:
          
        
        
          biçim, şekil, tarz.
        
        
          
            şefkat:
          
        
        
          acıyarak ve esirgeye-
        
        
          rek sevme, içten ve karşılıksız
        
        
          merhamet.
        
        
          
            şükür:
          
        
        
          nimet ve iyiliğin sahibi-
        
        
          ni tanıma ve ona karşı minnet
        
        
          duyma.
        
        
          
            tadat:
          
        
        
          sayma.
        
        
          
            tahsin:
          
        
        
          beğenme, güzel bul-
        
        
          ma.
        
        
          
            takdir:
          
        
        
          kıymet verme, beğen-
        
        
          me.
        
        
          
            tekrarât:
          
        
        
          tekrarlar.
        
        
          
            vesile:
          
        
        
          aracı, vasıta
        
        
          onunCu mesele
        
        
          
            | 118 |
          
        
        
          
            M
          
        
        
          
            eYve
          
        
        
          
            R
          
        
        
          
            isalesi
          
        
        
          
            AsA-yı MûsA