bilfiil kabul olmasının şahadetiyle, milyonlar, belki milyar-
        
        
          lar fıtrî ve reddedilmez duaları makbul olan süleha-i
        
        
          ümmeti her gün o zata (
        
        
          AsM
        
        
          ) salât ve selâm ile rahmet
        
        
          duaları ve manevî kazançlarını en evvel o zata (
        
        
          AsM
        
        
          ) ba-
        
        
          ğışlamaları ve bütün ümmetçe okunan kur'ân’ın üç yüz
        
        
          bin hurufunun her birisinde on sevaptan tâ yüz, tâ bin ha-
        
        
          sene ve meyve vermesinden, yalnız kıraat-ı kur'ân
        
        
          cihetiyle defter-i a'maline hadsiz nurlar girmesi hay-
        
        
          siyetiyle, o zatın (
        
        
          AsM
        
        
          ) şahsiyet-i maneviyesi olan hakikat-i
        
        
          Muhammediye (
        
        
          AsM
        
        
          ) istikbalde bir Şecere-i tuba-i Cen-
        
        
          net hükmünde olacağını, Allâmü’l-guyûb, bilmiş ve
        
        
          görmüş o makama göre kur'ân’ında o azîm ehemmiyeti
        
        
          vermiş ve fermanında ona tebaiyeti ve sünnet-i seniyesi-
        
        
          ne ittiba ile şefaatine mazhariyeti en ehemmiyetli bir
        
        
          mesele-i insaniye göstermiş. Ve o haşmetli Şecere-i tu-
        
        
          ba’nın bir çekirdeği olan şahsiyet-i beşeriyetini ve
        
        
          bidayetteki vaziyet-i insaniyesini ara sıra nazara alması-
        
        
          dır.
        
        
          İşte kur'ân’ın tekrar edilen hakikatleri bu kıymette ol-
        
        
          duğundan, tekraratında kuvvetli ve geniş bir mu'cize-i
        
        
          maneviye bulunmasına fıtrat-ı selime şahadet eder. Me-
        
        
          ğer, maddiyyunluk taunuyla maraz-ı kalbe ve vicdan has-
        
        
          talığına müptelâ ola!
        
        
          m
        
        
          ón
        
        
          en
        
        
          Q r
        
        
          øp
        
        
          e ¢p
        
        
          ùr
        
        
          ªs
        
        
          °ûdG n
        
        
          Ar
        
        
          ƒn
        
        
          °V o
        
        
          Ar
        
        
          ôn
        
        
          Ÿr
        
        
          G o
        
        
          ôp
        
        
          µ
        
        
          r
        
        
          æo
        
        
          j r
        
        
          ón
        
        
          b
        
        
          
            (1)
          
        
        
          m
        
        
          ºn
        
        
          ?n
        
        
          °S r
        
        
          øp
        
        
          e p
        
        
          ABÉ n
        
        
          Ÿr
        
        
          G n
        
        
          ºr
        
        
          ©n
        
        
          W o
        
        
          ºn
        
        
          Ør
        
        
          dG o
        
        
          ôp
        
        
          µ
        
        
          r
        
        
          æo
        
        
          `jn
        
        
          h
        
        
          kaidesine dahil olur.
        
        
          ®®®
        
        
          
            AsA-yı MûsA
          
        
        
          
            M
          
        
        
          
            eYve
          
        
        
          
            R
          
        
        
          
            isalesi
          
        
        
          
            | 113 |
          
        
        
          onunCu mesele
        
        
          etme.
        
        
          
            kaide:
          
        
        
          kural, esas, düstur.
        
        
          
            kıraat-ı Kur’ân:
          
        
        
          Kur’an okumak.
        
        
          
            kıymet:
          
        
        
          değer.
        
        
          
            Kur’ân:
          
        
        
          Allah tarafından vahiy yo-
        
        
          luyla Hz. Muhammed’e indirilmiş,
        
        
          semavî kitapların sonuncusu.
        
        
          
            maddiyyunluk:
          
        
        
          maddecilik; her
        
        
          şeyi madde ile değerlendiren.
        
        
          
            makam:
          
        
        
          manevî mevki.
        
        
          
            makbul:
          
        
        
          kabul edilmiş, geçerli,
        
        
          reddedilmeyen.
        
        
          
            manevî:
          
        
        
          manaya ait.
        
        
          
            maraz-ı kalp:
          
        
        
          kalp hastalığı.
        
        
          
            mazhariyet:
          
        
        
          nail olma, şereflen-
        
        
          me.
        
        
          
            mesele-i insaniye:
          
        
        
          insana ait me-
        
        
          sele, insanlıkla ilgili mesele.
        
        
          
            mu’cize-i manevîye:
          
        
        
          tesiri mane-
        
        
          vî olan mu’cize.
        
        
          
            müptelâ:
          
        
        
          tutkun, bir şeye düşkün
        
        
          ve tutulmuş olan.
        
        
          
            nazar:
          
        
        
          bakış, dikkat.
        
        
          
            nur:
          
        
        
          aydınlık, parıltı, ışık.
        
        
          
            rahmet:
          
        
        
          şefkat etmek, merhamet
        
        
          etmek, esirgemek.
        
        
          
            ruhanî:
          
        
        
          gözle görülmeyen, cismi
        
        
          olmayan, elle tutulamayan varlık-
        
        
          lar.
        
        
          
            salât:
          
        
        
          Hz. Muhammed’e Ashabına,
        
        
          ailesine Allah’ın rahmet ve mağfi-
        
        
          retini, meleklerin istiğfarını ve
        
        
          mü’minlerin dualarını dileme.
        
        
          
            selâm:
          
        
        
          barış, rahatlık, selâmet,
        
        
          esenlik.
        
        
          
            süleha-yı ümmet:
          
        
        
          ümmetin salih-
        
        
          leri.
        
        
          
            sünnet-i seniye:
          
        
        
          Hz. Muham-
        
        
          med’in (asm) yüce sünneti; yük-
        
        
          sek hâl, söz, tavır ve tasvipleri.
        
        
          
            şahadet:
          
        
        
          şahit olma, şahitlik, ta-
        
        
          nıklık.
        
        
          
            şahsiyet-i beşeriyet:
          
        
        
          insanlığa ait
        
        
          özel haller, karakterler.
        
        
          
            şahsiyet-i maneviye:
          
        
        
          manevî
        
        
          şahsiyet, manevî kişilik.
        
        
          
            şecere-i Tuba-yı cennet:
          
        
        
          cennet-
        
        
          te Sidre’de bulunan ve dalları bü-
        
        
          tün cenneti gölgeleyen Tuba ağa-
        
        
          cı.
        
        
          
            şefaat:
          
        
        
          Hz. Peygamberin ve diğer
        
        
          salih kulların, bazı günahkâr
        
        
          mü’minleri bağışlamasını Allah’tan
        
        
          dilemeleri.
        
        
          
            taun:
          
        
        
          veba.
        
        
          
            tebaiyet:
          
        
        
          tâbilik, tâbi olma, uyma.
        
        
          
            tekrarât:
          
        
        
          tekrarlar.
        
        
          
            ümmet:
          
        
        
          Allah tarafından kendile-
        
        
          rine peygamber gönderilen ve bu
        
        
          peygambere inanıp bağlanan ce-
        
        
          maat, topluluk.
        
        
          
            vaziyet-i insaniye:
          
        
        
          insanın vazi-
        
        
          yeti, tarz ve hareketi.
        
        
          
            vicdan:
          
        
        
          insanın içindeki iyiyi kötü-
        
        
          den ayırabilen bir his.
        
        
          
            Zat:
          
        
        
          azamet ve ululuk sahibi olan
        
        
          
            Allâmü’l-Guyûb:
          
        
        
          gaybı bilen,
        
        
          görünmeyen şeyleri bilen, Al-
        
        
          lah.
        
        
          
            azîm:
          
        
        
          büyük, yüce, ulu.
        
        
          
            bidayet:
          
        
        
          başlangıç.
        
        
          
            bilfiil:
          
        
        
          bizzat kendi çalışması
        
        
          ile, kendi yaparak.
        
        
          
            cihet:
          
        
        
          yön.
        
        
          
            defter-i a’mal:
          
        
        
          insanların işle-
        
        
          diği ve yaptığı şeylerin kayde-
        
        
          dildiği defter.
        
        
          
            ehemmiyet:
          
        
        
          önem, değer,
        
        
          kıymet.
        
        
          
            ferman:
          
        
        
          emir, buyruk.
        
        
          
            fıtrat-ı selime:
          
        
        
          bozulmamış
        
        
          yaratılış, sağlam huy, tabiat.
        
        
          
            fıtrî:
          
        
        
          tabiî, yaratılıştaki, doğuş-
        
        
          tan olan.
        
        
          
            hadsiz:
          
        
        
          sınırsız, sonsuz.
        
        
          
            hakikat:
          
        
        
          gerçek, esas.
        
        
          
            hakikat-ı Muhammediye:
          
        
        
          Hz
        
        
          Peygamberin manevî şahsiye-
        
        
          ti, İslâmiyetin aslı ve esası.
        
        
          
            hasene:
          
        
        
          hayırlı amel, Allah rı-
        
        
          zasına uygun iş.
        
        
          
            haşmetli:
          
        
        
          ihtişamlı, gösterişli,
        
        
          heybetli.
        
        
          
            haysiyet:
          
        
        
          itibar.
        
        
          
            huruf:
          
        
        
          harfler.
        
        
          
            hükmünde:
          
        
        
          değerinde, yerin-
        
        
          de.
        
        
          
            istikbal:
          
        
        
          gelecek zaman.
        
        
          
            ittiba:
          
        
        
          tabi olma, uyma, itaat
        
        
          
            1.
          
        
        
          Bazan kişi gözündeki hastalık sebebiyle güneşin ışığını yadırgar; ağız da hastalığından do-
        
        
          layı suyun tadını inkâr eder. (Busayrî, Kasidetü’l-Bürde.)