nazar-ı beşerde adîleştirilmek ihanetine mukabil, o tekra-
        
        
          ratın kıymetini tam göstermekle, kur’ân’ın cihandeğer
        
        
          ulviyetini meydana koymuştur.
        
        
          saliklerinin her asırda fevkalâde bir metanetle sarılma-
        
        
          larıyla ve emir ve nehyine tamamen inkıyat etmeleriyle,
        
        
          güya yeni nazil olmuş gibi tazeliği ispat edilmiş olan
        
        
          kur’ân-ı Mu'cizülbeyan’ın, bütün asırlarda, zalimlerine
        
        
          karşı şiddetli ve dehşetli ve tekrarlı tehditleri ve mazlum-
        
        
          larına karşı şefkatli ve rahmetli mükerrer taltifleri; husu-
        
        
          siyle bu asrımıza bakan tehdidatı içinde, zalimlerine, mis-
        
        
          li görülmemiş bir hâlette, sanki feza-i ekberden bir nu-
        
        
          muneyi andıran semavî bir cehennemle altı yedi seneden
        
        
          beri mütemadiyen feryadüfigan ettirmesi; ve keza, maz-
        
        
          lumlarının bu asırdaki küllî fertleri başında risale-i nur
        
        
          talebelerinin bulunması ve hakikaten bu talebeleri de
        
        
          ümem-i salifenin enbiyalarına verilen necatlar gibi pek
        
        
          büyük umumî ve hususî necatlara mazhar etmesi ve mu-
        
        
          arızları olan dinsizlerin cehennemî azapla tokatlanmala-
        
        
          rını göstermesi, hem iki güzel ve lâtif haşiyelerle hatime
        
        
          verilmek suretiyle çiçeğin tamam edilmesi bu fakir tale-
        
        
          beniz Hüsrev’i o kadar büyük bir sürurla sonsuz bir şük-
        
        
          re sevk etti ki; bu güzel çiçeğin verdiği sevinç ve süruru
        
        
          müddet-i ömrümde hissetmediğimi sevgili üstadıma arz
        
        
          ettiğim gibi, kardeşlerime de kerratla söylemişim. Ce-
        
        
          nab-ı Hak, zayıf ve tahammülsüz omuzlarına pek aza-
        
        
          metli bar-ı sakil tahmil edilen siz sevgili üstadımızdan
        
        
          ebediyen razı olsun. Ve yüklerinizi tahfif etmekle yüzle-
        
        
          rinizi ebede kadar güldürsün, âmin.
        
        
          
            AsA-yı MûsA
          
        
        
          
            M
          
        
        
          
            eYve
          
        
        
          
            R
          
        
        
          
            isalesi
          
        
        
          
            | 119 |
          
        
        
          onunCu mesele
        
        
          
            ispat:
          
        
        
          doğruyu delillerle gösterme.
        
        
          
            kerrat:
          
        
        
          kereler, defalar, kezler.
        
        
          
            keza:
          
        
        
          böylece, aynı şekilde.
        
        
          
            kıymet:
          
        
        
          değer.
        
        
          
            Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan:
          
        
        
          açıkla-
        
        
          malarıyla akılları benzerini yap-
        
        
          maktan aciz bırakan Kur’an-ı Ke-
        
        
          rim.
        
        
          
            küllî:
          
        
        
          umumî, genel.
        
        
          
            latîf:
          
        
        
          güzel, hoş.
        
        
          
            mazhar:
          
        
        
          nail olma, şereflenme.
        
        
          
            mazlum:
          
        
        
          zulüm görmüş, haksızlı-
        
        
          ğa uğramış.
        
        
          
            metanet:
          
        
        
          metin olma, dayanıklı-
        
        
          lık, sağlamlık.
        
        
          
            misil:
          
        
        
          benzer, eş.
        
        
          
            muarız:
          
        
        
          muhalefet eden, karşı çı-
        
        
          kan, muhalif.
        
        
          
            mukabil:
          
        
        
          karşılık.
        
        
          
            müddet-i ömür:
          
        
        
          ömür müddeti,
        
        
          yaşam süresi, yaşama süresi.
        
        
          
            mükerrer:
          
        
        
          tekrarlanmış, tekrar
        
        
          olunmuş.
        
        
          
            mütemadiyen:
          
        
        
          sürekli olarak, de-
        
        
          vamlı.
        
        
          
            nazar-ı beşer:
          
        
        
          insanın bakışı.
        
        
          
            nazil:
          
        
        
          nüzul eden, inen.
        
        
          
            necat:
          
        
        
          kurtuluş, kurtulma, halâs,.
        
        
          
            hususî:
          
        
        
          özel.
        
        
          
            hüccet:
          
        
        
          delil.
        
        
          
            hürmet:
          
        
        
          şeref; saygı.
        
        
          
            iman:
          
        
        
          inanma, itikat.
        
        
          
            ins:
          
        
        
          insan, beşer, Âdemoğlu.
        
        
          
            ispat:
          
        
        
          doğruyu delillerle gösterme.
        
        
          
            izah:
          
        
        
          açıkça ortaya koyma, bir ko-
        
        
          nuyu ayrıntılarıyla, eksiksiz anlat-
        
        
          ma.
        
        
          
            kat’î:
          
        
        
          kesin, şüpheye ve tereddü-
        
        
          de mahal bırakmayan.
        
        
          
            kıymet:
          
        
        
          değer.
        
        
          
            küllî:
          
        
        
          umumî, genel.
        
        
          
            meal:
          
        
        
          mana, anlam, mefhum.
        
        
          
            Melâike:
          
        
        
          melekler.
        
        
          
            muhafaza:
          
        
        
          koruma.
        
        
          
            nam:
          
        
        
          ad, isim.
        
        
          
            nümune:
          
        
        
          örnek.
        
        
          
            rükün:
          
        
        
          bir şeyi meydana getiren
        
        
          esas unsurlardan her biri, direk,
        
        
          dayanak.
        
        
          
            rü’yetullah:
          
        
        
          Allah’ı görme, Allah’ın
        
        
          görülmesi; kulların ahirette, cen-
        
        
          nette Allah’ı görmesi.
        
        
          
            saadet-i ebediye:
          
        
        
          sonu olmayan,
        
        
          sonsuz mutluluk.
        
        
          
            siracü’n-Nur:
          
        
        
          Risale-i Nur Külliya-
        
        
          tından, Said Nursî’nin bir eseri.
        
        
          
            şecere-i kudsiye:
          
        
        
          kutsal, mübarek
        
        
          ağaç.
        
        
          
            şefaat:
          
        
        
          birinden başkasının kusur-
        
        
          larının veya suçunun bağışlanma-
        
        
          sını dileme.
        
        
          
            şer:
          
        
        
          kötülük.
        
        
          
            tesellidâr:
          
        
        
          teselli bulmuş bir şekil-
        
        
          de.
        
        
          
            zayi:
          
        
        
          elden çıkmış, zarar, ziyan.
        
        
          
            zikretmek:
          
        
        
          anma
        
        
          
            adî:
          
        
        
          bayağı, aşağı, değersiz.
        
        
          
            âmin:
          
        
        
          Yâ Rabbi! kabul eyle!”
        
        
          anlamında duanın sonunda
        
        
          söylenir.
        
        
          
            arz:
          
        
        
          bir büyüğe sunma, gös-
        
        
          terme, bildirme.
        
        
          
            asr:
          
        
        
          yüzyıl.
        
        
          
            azamet:
          
        
        
          büyüklük.
        
        
          
            azap:
          
        
        
          günahlara karşı kabirde
        
        
          ve ahirette çekilecek ceza.
        
        
          
            bâr-ı sakil:
          
        
        
          ağır yük.
        
        
          
            cehennemî:
          
        
        
          cehennem gibi,
        
        
          (sıcak veya yakıcı).
        
        
          
            cihandeğer:
          
        
        
          cihan kıymetin-
        
        
          de. çok kıymetli.
        
        
          
            dehşetli:
          
        
        
          ürkütücü, korkunç.
        
        
          
            ebed:
          
        
        
          sonsuzluk, daimîlik.
        
        
          
            ebediyen:
          
        
        
          ebedî olarak, son-
        
        
          suza kadar.
        
        
          
            emir:
          
        
        
          dinin emir ve yasakları
        
        
          karşısında sorumlu bulunan
        
        
          erkek ve kadınların yapmakta
        
        
          sorumlu tutulduğu dinî işler.
        
        
          
            enbiya:
          
        
        
          nebiler, peygamber-
        
        
          ler.
        
        
          
            feryad ü figan:
          
        
        
          yüksek sesle
        
        
          bağırma, ağlama, sızlama, yar-
        
        
          dım isteme.
        
        
          
            fevkalâde:
          
        
        
          olağanüstü.
        
        
          
            feza-yı ekber:
          
        
        
          uzay.
        
        
          
            güya:
          
        
        
          sanki.
        
        
          
            hakikaten:
          
        
        
          doğrusu, gerçek-
        
        
          ten.
        
        
          
            hâlet:
          
        
        
          hal, durum.
        
        
          
            haşiye:
          
        
        
          dipnot.
        
        
          
            hatime:
          
        
        
          son, nihayet, bitiş.
        
        
          
            hususî:
          
        
        
          özel.
        
        
          
            hususiyle:
          
        
        
          özellikle.
        
        
          
            ihanet:
          
        
        
          hainlik, kötülük etme,
        
        
          arkadan vurma.
        
        
          
            inkıyat:
          
        
        
          boyun eğme, bağlan-
        
        
          ma, teslim olma.