hiddet ve şiddetle o cinayeti ve cezasını değil bin defa,
        
        
          belki milyonlar ve milyarlar ile tekrar etse, yine israf ve
        
        
          kusur değil ki, bin seneden beri yüzer milyon insanlar her
        
        
          gün usanmadan kemal-i iştiyakla ve ihtiyaçla okurlar.
        
        
          evet, her gün, her zaman, herkes için bir âlem gider,
        
        
          taze bir âlemin kapısı kendine açılmasından, geçici her
        
        
          bir âlemini nurlandırmak için ihtiyaç ve iştiyakla
        
        
          
            (1)
          
        
        
          *G s
        
        
          ’p
        
        
          G n
        
        
          ¬'
        
        
          dp
        
        
          G n
        
        
          B’
        
        
          cümlesini bin defa tekrar ile o değişen per-
        
        
          delerin her birisine bir
        
        
          *G s
        
        
          ’p
        
        
          G n
        
        
          ¬'
        
        
          dp
        
        
          G n
        
        
          B’
        
        
          ’ı bir lâmba yaptığı gi-
        
        
          bi; öyle de, o kesretli, geçici perdeleri ve o tazelenen
        
        
          seyyar kâinatları karanlıklandırmamak ve âyine-i haya-
        
        
          tında in'ikâs eden suretlerini çirkinleştirmemek ve lehin-
        
        
          de şahit olabilen o misafir vaziyetleri aleyhine çevirme-
        
        
          mek için o cinayetlerin cezalarını ve padişah-ı ezelî’nin
        
        
          şiddetli ve inatları kıran tehditlerini kur'ân’ı okumakla
        
        
          takdir etmek, nefsinin tuğyanından kurtulmaya çalışmak
        
        
          hikmetiyle, kur'ân, gayet manidar tekrar eder; ve bu de-
        
        
          rece kuvvet ve şiddet ve tekrar ile tehdidat-ı kur'âniyeyi
        
        
          hakikatsiz tevehhüm etmekten şeytan bile kaçar. onları
        
        
          dinlemeyen münkirlere cehennem azabı ayn-ı adalettir
        
        
          diye gösterir.
        
        
          Hem meselâ, asâ-i Mûsa gibi çok hikmetleri ve fayda-
        
        
          ları bulunan kıssa-i Mûsa’nın (
        
        
          As
        
        
          ) ve sair enbiyanın (aley-
        
        
          himüsselâm) kıssalarını çok tekrarında, risalet-i Ahmedi-
        
        
          yenin (
        
        
          AsM
        
        
          ) hakkaniyetine bütün enbiyanın nübüvvetleri-
        
        
          ni bir hüccet gösterip onların umumunu inkâr
        
        
          
            AsA-yı MûsA
          
        
        
          
            M
          
        
        
          
            eYve
          
        
        
          
            R
          
        
        
          
            isalesi
          
        
        
          
            | 111 |
          
        
        
          onunCu mesele
        
        
          
            inkâr:
          
        
        
          reddetme, inanmama, ka-
        
        
          bul ve tasdik etmeme.
        
        
          
            israf:
          
        
        
          gereksiz yere harcama, ihti-
        
        
          yaçtan fazlasını harcama, savur-
        
        
          ganlık.
        
        
          
            iştiyak:
          
        
        
          aşırı isteme, çok fazla arzu
        
        
          etme.
        
        
          
            kâinat:
          
        
        
          yaratılmış olan şeylerin ta-
        
        
          mamı, bütün âlemler, varlıklar.
        
        
          
            kemal-i iştiyak:
          
        
        
          istek ve arzunun
        
        
          son derecesi, tam bir istek ve arzu.
        
        
          
            kesretli:
          
        
        
          çokluğu olan, çok fazla.
        
        
          
            kıssa:
          
        
        
          ibret verici hikâye.
        
        
          
            kıssa-i Mûsa:
          
        
        
          Hz. Mûsa’nın kıssası,
        
        
          Hz. Mûsa’nın başından geçen mü-
        
        
          him hâdiselerin anlatıldığı kıssa.
        
        
          
            Kur’ân:
          
        
        
          Allah tarafından vahiy yo-
        
        
          luyla Hz. Muhammed’e indirilmiş,
        
        
          semavî kitapların sonuncusu.
        
        
          
            kusur:
          
        
        
          eksiklik, noksan, özür.
        
        
          
            kuvvet:
          
        
        
          güç, kudret.
        
        
          
            leh:
          
        
        
          birinin faydası için yapılan ha-
        
        
          reket.
        
        
          
            manidar:
          
        
        
          nükteli, ince manalı.
        
        
          
            meselâ:
          
        
        
          örneğin.
        
        
          
            münkir:
          
        
        
          Allah’ın varlığını kabul ve
        
        
          tasdik etmeyen, imansız, dinsiz.
        
        
          
            nefs:
          
        
        
          kötü vasıfları, nitelikleri ken-
        
        
          disinde toplayan, kötülüğe sevk
        
        
          eden, şehevî istekleri kamçılayıp
        
        
          hayırlı işlerden alıkoyan güç.
        
        
          
            nurlandırmak:
          
        
        
          ışıklandırmak, ay-
        
        
          dınlatmak.
        
        
          
            nübüvvet:
          
        
        
          nebilik, peygamberlik,
        
        
          Allah’ın elçiliği, peygamberlik hâl
        
        
          ve şânı.
        
        
          
            Padişah-ı Ezelî:
          
        
        
          zaman ve mekan-
        
        
          la kayıtlı olmayan saltanat sahibi
        
        
          olan Cenab-ı Hak.
        
        
          
            risalet-i Ahmediye:
          
        
        
          Peygamber
        
        
          Efendimizin (asm) peygamberliği.
        
        
          
            sâir:
          
        
        
          diğer, başka, öteki.
        
        
          
            seyyar:
          
        
        
          sabit olamayan, belirli bir
        
        
          yerde sürekli durmayan, hareket
        
        
          eden.
        
        
          
            suret:
          
        
        
          biçim, tarz, görünüş.
        
        
          
            şiddet:
          
        
        
          sertlik, katılık; fazlalık, çok-
        
        
          luk.
        
        
          
            takdir:
          
        
        
          kıymet verme, beğenme.
        
        
          
            tehdidat-ı Kur’âniye:
          
        
        
          Kur’ân’ın
        
        
          korkutan, gözdağı veren âyetleri.
        
        
          
            tehdit:
          
        
        
          korkutma, gözdağı verme.
        
        
          
            tevehhüm:
          
        
        
          vehimlenme, kurun-
        
        
          tuya kapılma; gerçekte var olma-
        
        
          yanı var kabul etme, yok olanı var
        
        
          zannetmekle ümitsizliğe ve kor-
        
        
          kuya düşme.
        
        
          
            tuğyan:
          
        
        
          azma, azgınlık.
        
        
          
            umum:
          
        
        
          bütün, hepsi.
        
        
          
            vaziyet:
          
        
        
          durum
        
        
          
            âlem:
          
        
        
          varlık sınıflarından her
        
        
          biri.
        
        
          
            aleyh:
          
        
        
          karşı, karşıt.
        
        
          
            aleyhimüsselam:
          
        
        
          Allah’ın se-
        
        
          lamı onların üzerine olsun.
        
        
          
            Asa-yı Mûsa:
          
        
        
          Hz. Mûsa’nın (as)
        
        
          asası; Hz. Mûsa’nın yere atıldı-
        
        
          ğında büyük bir ejderhaya (yı-
        
        
          lan) dönüşebilen, sihirbazları
        
        
          mağlup eden ve taşa vuruldu-
        
        
          ğunda Cenab-ı Hakkın izniyle
        
        
          su fışkırtan ve kendisine
        
        
          mu’cize olarak verilmiş değne-
        
        
          ği.
        
        
          
            âyine-i hayat:
          
        
        
          hayat aynası.
        
        
          
            ayn-ı adalet:
          
        
        
          adaletin aslı,
        
        
          adaletin tâ kendisi.
        
        
          
            azap:
          
        
        
          günahlara karşı kabirde
        
        
          ve ahirette çekilecek ceza.
        
        
          
            ceza:
          
        
        
          karşılık, azap.
        
        
          
            cinayet:
          
        
        
          cana kıyma, katl ve-
        
        
          ya bu derecede ağır bir suç.
        
        
          
            enbiya:
          
        
        
          nebiler, peygamber-
        
        
          ler.
        
        
          
            gayet:
          
        
        
          son derece.
        
        
          
            hakikat:
          
        
        
          gerçek, esas.
        
        
          
            hakkaniyet:
          
        
        
          hak ve adakete
        
        
          uygunluk, hak ve doğruluktan
        
        
          ayrılmama.
        
        
          
            hikmet:
          
        
        
          İlahî gaye, gizli sebep,
        
        
          fayda.
        
        
          
            hüccet:
          
        
        
          delil.
        
        
          
            in’ikâs:
          
        
        
          aksetme, yansıma.
        
        
          
            1.
          
        
        
          Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur.