Isparta’daki umum Risale-i Nur Talebeleri namına Ra-
        
        
          mazan tebriki münasebetiyle yazılmış ve on üç fıkra ile
        
        
          tadil edilmiş bir mektuptur.
        
        
          
            (2)
          
        
        
          /
        
        
          ?p
        
        
          ór
        
        
          ªn
        
        
          ëp
        
        
          H o
        
        
          íu
        
        
          Ѱn
        
        
          ùo
        
        
          j s
        
        
          ’p
        
        
          G m
        
        
          Ar
        
        
          Àn
        
        
          T r
        
        
          øp
        
        
          e r
        
        
          ¿p
        
        
          Gn
        
        
          h
        
        
          
            (1)
          
        
        
          @ o
        
        
          ¬n
        
        
          fÉn
        
        
          ër
        
        
          Ѱo
        
        
          S /
        
        
          ¬p
        
        
          ª°r
        
        
          SÉp
        
        
          H
        
        
          ey âlem-i İslâmın dünya ve ahirette selâmeti için
        
        
          kur’ân’ın feyziyle ve risale-i nur’un hakikatiyle ve sadık
        
        
          şakirtlerin himmetiyle mübarek gözlerinden yaş yerine
        
        
          kan akıtan;
        
        
          Ve ey fitne-i ahir zamanın şu dağdağalı ve fırtınalı za-
        
        
          manında Hazret-i eyyub Aleyhisselâmdan ziyade hasta-
        
        
          lıklara, dertlere giriftar olan;
        
        
          Ve kur’ân’ın nuru ile ve risale-i nur’un bürhanlarıyla
        
        
          ve şakirtlerin gayretiyle âlem-i İslâmın maddî ve manevî
        
        
          hastalıklarını Hakîm-i lokman gibi tedaviye çalışan;
        
        
          Ve ey mübarek ellerinde mevcut olan nur parçaları-
        
        
          nın hak ve hakikat olduğunu kur’ân’ın otuz üç ayetiyle
        
        
          ve keramet-i Aleviye ve gavsiye ile ispat eden;
        
        
          Ve ey kendisi hasta ve ihtiyar ve zayıf ve gayet acına-
        
        
          cak bir hâlde olduğuna göre, herkesten ziyade âlem-i İs-
        
        
          lâma can feda eder derecesinde, acıyarak, kendine fena-
        
        
          lık etmek isteyenlere kur’ân’ın hakikatiyle ve risale-i
        
        
          nur’un hüccetleriyle, nur talebelerinin sadâkatlarıyla
        
        
          hayırlı dualar ve iyilik etmekle karşılayan;
        
        
          Ve yazdığı mühim eserlerinden Ayetü’l-kübra’nın
        
        
          tab’ıyla, kendi zatına ve talebelerine gelen musibette ha-
        
        
          pishanelere düşen ve o zindanları kur’ân’ın irşadıyla ve
        
        
          
            ahiret:
          
        
        
          dünya hayatından sonra
        
        
          başlayıp ebediyen devam edecek
        
        
          olan ikinci hayat.
        
        
          
            âlem-i İslâm:
          
        
        
          İslâm âlemi, İslâm
        
        
          dünyası.
        
        
          
            Aleyhisselam:
          
        
        
          Allah’ın selamı
        
        
          onun üzerine olsun.
        
        
          
            ayet:
          
        
        
          Kur’an’ın her bir cümlesi.
        
        
          
            ayetülkübra:
          
        
        
          Risale-i Nur’da 7.
        
        
          Şua adlı eser.
        
        
          
            bürhan:
          
        
        
          delil, ispat, hüccet.
        
        
          
            dağdağa:
          
        
        
          gürültü, beyhude telaş
        
        
          ve ıztırap.
        
        
          
            dert:
          
        
        
          hastalık, illet, acı, ağrı, sızı.
        
        
          
            dua:
          
        
        
          Allah’a yalvarma, niyaz.
        
        
          
            fedâ:
          
        
        
          gözden çıkarma, uğruna ver-
        
        
          me.
        
        
          
            feyz:
          
        
        
          bolluk, bereket, verimlilik.
        
        
          
            fıkra:
          
        
        
          bent, madde, paragraf.
        
        
          
            fitne-i ahirzaman:
          
        
        
          ahirzaman fit-
        
        
          nesi.
        
        
          
            gayet:
          
        
        
          son derece.
        
        
          
            gayret:
          
        
        
          çalışma, çabalama.
        
        
          
            giriftar:
          
        
        
          tutulmuş, yakalanmış.
        
        
          
            hâk:
          
        
        
          doğru, gerçek, hakikat.
        
        
          
            hakikat:
          
        
        
          gerçek, esas.
        
        
          
            Hakîm-i Lokman:
          
        
        
          Kur’ân’da adı
        
        
          geçen, peygamber olup olmadığı
        
        
          kesin olmayan, öğütleri, ahlâkî ve
        
        
          tıbbî sözleri ile tanınan büyük bir
        
        
          zat. Hz. Lokman (as), Hz. Davut ‘a
        
        
          (as) yetişmiş ve ondan ilim öğren-
        
        
          miştir. Halk arasında daha çok, bir
        
        
          hekim (doktor) olarak tanındığı
        
        
          için Hekim-i Lokman olarak yad
        
        
          edilmiştir. Hekim olduğu hususun-
        
        
          da âlimler ittifak etmektedirler.
        
        
          
            himmet:
          
        
        
          yardım, ihsan, lütuf.
        
        
          
            hüccet:
          
        
        
          delil.
        
        
          
            irşat:
          
        
        
          doğru yolu gösterme, gaflet-
        
        
          ten uyandırma.
        
        
          
            ispat:
          
        
        
          doğruyu delillerle gösterme.
        
        
          
            keramet-i Aleviye:
          
        
        
          Hz. Ali’ye ait
        
        
          keramet, olağanüstü, fevkalâde
        
        
          hâl.
        
        
          
            keramet-i Gavsiye:
          
        
        
          Seyyid Abdül-
        
        
          kadir Geylânî’nin kerâmeti.
        
        
          
            Kur’ân:
          
        
        
          Allah tarafından vahiy yo-
        
        
          luyla Hz. Muhammed’e indirilmiş,
        
        
          semavî kitapların sonuncusu.
        
        
          
            maddî:
          
        
        
          madde ile alakalı, cismanî.
        
        
          
            manevî:
          
        
        
          manaya ait, maddî olma-
        
        
          yan.
        
        
          
            mevcut:
          
        
        
          var olan, bulunan,
        
        
          olan.
        
        
          
            musibet:
          
        
        
          felaket, bela.
        
        
          
            mübarek:
          
        
        
          feyizli, bereketli,
        
        
          kutlu.
        
        
          
            mühim:
          
        
        
          önemli, ehemmiyetli.
        
        
          
            münasebet:
          
        
        
          vesile, -dan dola-
        
        
          yı.
        
        
          
            nam:
          
        
        
          ad, yerine.
        
        
          
            nur:
          
        
        
          aydınlık, parıltı, ışık.
        
        
          
            Risale-i Nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Be-
        
        
          diüzzaman Said Nursî’nin eser-
        
        
          lerinin adı.
        
        
          
            sadâkat:
          
        
        
          bağlılık, doğruluk.
        
        
          
            sadık:
          
        
        
          sadakatli, dostluğu ve
        
        
          bağlılığı içten olan.
        
        
          
            selâmet:
          
        
        
          salimlik, eminlik; sı-
        
        
          kıntı, korku ve endişeden uzak
        
        
          olma.
        
        
          
            şakirt:
          
        
        
          talebe, öğrenci.
        
        
          
            tâb:
          
        
        
          basma, baskı.
        
        
          
            tadil:
          
        
        
          doğrultma, düzeltme,
        
        
          aslına uygun şekilde değiştir-
        
        
          me.
        
        
          
            talebe:
          
        
        
          talep eden, öğrenci.
        
        
          
            umum:
          
        
        
          bütün.
        
        
          
            zat:
          
        
        
          kendi, asıl, öz.
        
        
          
            zindan:
          
        
        
          hapishane.
        
        
          
            ziyade:
          
        
        
          çok, fazla
        
        
          on BirinCi mesele
        
        
          
            | 146 |
          
        
        
          
            M
          
        
        
          
            eYve
          
        
        
          
            R
          
        
        
          
            isalesi
          
        
        
          
            AsA-yı MûsA
          
        
        
          
            1.
          
        
        
          Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
        
        
          
            2.
          
        
        
          Hiçbir şey yoktur ki, Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)