ve şuursuz müvellidülmâ ve müvellidülhumuza (hidrojen,
        
        
          oksijen) gibi iki basit maddeden terekküp eden bu su, yüz
        
        
          binlerle hikmetli ve şuurlu ve muhtelif hizmetlerde ve
        
        
          sanatlarda istihdam ediliyor. demek, bu tecessüm etmiş
        
        
          ayn-ı rahmet olan yağmur, ancak bir rahman-ı ra-
        
        
          hîm’in hazine-i gaybiye-i rahmetinde yapılıyor ve nüzu-
        
        
          lüyle,
        
        
          
            (1)
          
        
        
          o
        
        
          ¬n
        
        
          àn
        
        
          ªr
        
        
          Mn
        
        
          Q o
        
        
          ôo
        
        
          °ûr
        
        
          æn
        
        
          jn
        
        
          h Gƒo
        
        
          £n
        
        
          æn
        
        
          b Én
        
        
          e p
        
        
          ór
        
        
          ©n
        
        
          H r
        
        
          øp
        
        
          e n
        
        
          år
        
        
          «n
        
        
          ¨r
        
        
          dG o
        
        
          ?u
        
        
          õn
        
        
          æo
        
        
          j …/
        
        
          òs
        
        
          dG n
        
        
          ƒo
        
        
          gn
        
        
          h
        
        
          ayetini maddeten tefsir ediyor.
        
        
          sonra ra’dı dinler ve berke (şimşeğe) bakar, görür ki:
        
        
          Bu iki hâdise-i acibe-i cevviye tam tamına
        
        
          
            (2)
          
        
        
          /
        
        
          ?p
        
        
          ór
        
        
          ªn
        
        
          ëp
        
        
          H o
        
        
          ór
        
        
          Ys
        
        
          ôdG o
        
        
          íu
        
        
          Ѱn
        
        
          ùo
        
        
          jn
        
        
          h
        
        
          ve
        
        
          
            (3)
          
        
        
          p
        
        
          QÉn
        
        
          °ür
        
        
          Hn
        
        
          ’r
        
        
          Ép
        
        
          H o
        
        
          Ön
        
        
          gr
        
        
          òn
        
        
          j /
        
        
          ¬p
        
        
          br
        
        
          ôn
        
        
          H Én
        
        
          æn
        
        
          °S o
        
        
          OÉn
        
        
          µ
        
        
          n
        
        
          j
        
        
          ayetlerini maddeten tefsir etmekle beraber, yağmurun
        
        
          gelmesini haber verip, muhtaçlara müjde ediyorlar.
        
        
          evet, hiçten, birden harika bir gürültü ile cevvi konuş-
        
        
          turmak ve fevkalâde bir nur ve nâr ile zulmetli cevvi ışık-
        
        
          la doldurmak ve dağvari pamuk-misal ve dolu ve kar ve
        
        
          su tulumbası hükmünde olan bulutları ateşlendirmek gibi
        
        
          hikmetli ve garabetli vaziyetlerle, baş aşağı, gafil insanın
        
        
          başına tokmak gibi vuruyor, “Başını kaldır, kendini tanıt-
        
        
          tırmak isteyen fa’al ve kudretli bir zatın harika işlerine
        
        
          bak. sen başıboş olmadığın gibi, bu hâdiseler de başıboş
        
        
          olamazlar. Her birisi çok hikmetli vazifeler peşinde koş-
        
        
          turuluyorlar. Bir Müdebbir-i Hakîm tarafından istihdam
        
        
          olunuyorlar” diye ihtar ediyorlar.
        
        
          İşte, bu meraklı yolcu, bu cevde, bulutu teshirden, rüz-
        
        
          gârı tasriften, yağmuru tenzilden ve hâdisat-ı cevviyeyi
        
        
          
            AsA-yı MûsA
          
        
        
          
            B
          
        
        
          
            iRinci
          
        
        
          
            H
          
        
        
          
            üccet
          
        
        
          
            -
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            ManiYe
          
        
        
          
            | 161 |
          
        
        
          7. Şua / ayeTÜ’l-kÜBra
        
        
          
            hazine-i gaybiye-i rahmet:
          
        
        
          gayba
        
        
          ait rahmet hazineleri, Cenab-ı Hak-
        
        
          kın var olan fakat şu âlemde gö-
        
        
          rünmeyen rahmet hazineleri.
        
        
          
            hikmet:
          
        
        
          İlahî gaye, yüksek bilgi.
        
        
          
            hükmünde:
          
        
        
          değerinde, yerinde.
        
        
          
            ihtar:
          
        
        
          hatırlatma, uyarı.
        
        
          
            istihdam:
          
        
        
          bir hizmette kullanma,
        
        
          çalıştırma.
        
        
          
            kudret:
          
        
        
          güç, kuvvet, iktidar.
        
        
          
            maddeten:
          
        
        
          maddî olarak.
        
        
          
            muhtelif:
          
        
        
          türlü türlü, çeşitli.
        
        
          
            Müdebbir-i Hakîm:
          
        
        
          hikmetli iş gö-
        
        
          ren, her şeyi hikmet ve tedbirle
        
        
          sevk ü idare eden, yapan; Cenab-ı
        
        
          Hak.
        
        
          
            müvellidü’l-humuza:
          
        
        
          oksijen.
        
        
          
            müvellidü’l-mâ:
          
        
        
          hidrojen.
        
        
          
            nâr:
          
        
        
          ateş.
        
        
          
            nur:
          
        
        
          aydınlık, parıltı, ışık.
        
        
          
            nüzul:
          
        
        
          yukarıdan aşağıya inme,
        
        
          iniş.
        
        
          
            pamuk-misal:
          
        
        
          pamuk gibi.
        
        
          
            ra’d:
          
        
        
          gök gürlemesi, gök gürültü-
        
        
          sü.
        
        
          
            Rahman-ı Rahîm:
          
        
        
          rahman ve Ra-
        
        
          him olan Allah; dünya ve ahirette
        
        
          yarattıklarına sonsuz rahmet, şef-
        
        
          kat ve merhametiyle muamele
        
        
          eden Allah.
        
        
          
            şuur:
          
        
        
          bir şeyin inceliklerini iyice id-
        
        
          rak etme, anlayış.
        
        
          
            şuursuz:
          
        
        
          idraksiz, bilgisiz.
        
        
          
            tasrif:
          
        
        
          istediği şekilde idare etme.
        
        
          
            tecessüm:
          
        
        
          cisimleşme, cisim hali-
        
        
          ne gelme.
        
        
          
            tefsîr:
          
        
        
          açıklama, tamamen açıkla-
        
        
          ma, izah.
        
        
          
            tenzil:
          
        
        
          indirme, peyderpey, yavaş
        
        
          yavaş indirme.
        
        
          
            terekküp:
          
        
        
          karışıp birleşme, birden
        
        
          fazla şeyin birleşmesinden oluş-
        
        
          ma.
        
        
          
            teshir:
          
        
        
          emri altına alma, emrine
        
        
          itaat ettirme, boyun eğdirme.
        
        
          
            vaziyet:
          
        
        
          durum.
        
        
          
            zat:
          
        
        
          azamet ve ululuk sahibi olan.
        
        
          
            zulmet:
          
        
        
          karanlık
        
        
          
            ayet:
          
        
        
          Kur’ân’ın her bir cümlesi.
        
        
          
            ayn-ı rahmet:
          
        
        
          rahmetin tâ
        
        
          kendisi.
        
        
          
            berk:
          
        
        
          şimşek.
        
        
          
            cevv:
          
        
        
          atmosfer, yer ile gök
        
        
          arası.
        
        
          
            dağvari:
          
        
        
          dağ gibi, yüksekçe bir
        
        
          yer, dağ büyüklüğünde.
        
        
          
            faal:
          
        
        
          çok işleyen, daima hare-
        
        
          kette bulunan, çok çalışan, ak-
        
        
          tif.
        
        
          
            fevkalâde:
          
        
        
          olağanüstü.
        
        
          
            gafil:
          
        
        
          gaflette bulunan, endişe-
        
        
          siz, nefsine uyarak Allah’ın
        
        
          emirlerini unutan.
        
        
          
            garabet:
          
        
        
          tuhaflık.
        
        
          
            hâdisat-ı cevviye:
          
        
        
          gökyüzün-
        
        
          de meydan gelen değişimler,
        
        
          olaylar.
        
        
          
            hâdise:
          
        
        
          olay.
        
        
          
            hâdise-i acibe-i cevviye:
          
        
        
          fe-
        
        
          zada, gökyüzünde meydana
        
        
          gelen şaşırtıcı olay.
        
        
          
            hârika:
          
        
        
          olağanüstü.
        
        
          
            1.
          
        
        
          İnsanlar ümitsizliğe düştüklerinde yağmuru indiren ve rahmetini her tarafa yayan da Odur.
        
        
          (Şûra Suresi: 28.)
        
        
          
            2.
          
        
        
          Gök gürültüsü Onu hamd ederek tesbih eder. (Ra’d Suresi: 13.)
        
        
          
            3.
          
        
        
          Şimşeğin parıltısı ise neredeyse gözleri alıverir. (Nur Suresi: 43.)