kadar hakîmâne ve müdebbirâne ve kerîmâne ve ihtiyat-
        
        
          kârâne iddihar ve ihzar ve istif edilmiş ki, bilbedahe, kud-
        
        
          reti nihayetsiz bir kadîr’in ve hikmeti nihayetsiz bir Ha-
        
        
          kîm’in hazineleri ve ambarları ve hizmetkârları oldukları-
        
        
          nı ispat ederler diye anlar. Ve sahra ve dağların dağ ka-
        
        
          dar vazife ve hikmetlerinden bu iki cevhere sairlerini kı-
        
        
          yas edip, dağların ve sahraların umum hikmetleriyle, hu-
        
        
          susan ihtiyatî iddiharlar cihetiyle getirdikleri şahadeti ve
        
        
          söyledikleri
        
        
          
            (1)
          
        
        
          n
        
        
          ƒo
        
        
          g s
        
        
          ’p
        
        
          G n
        
        
          ¬'
        
        
          dp
        
        
          G n
        
        
          B’
        
        
          tevhidini, dağlar kuvvetinde ve
        
        
          sebatında ve sahralar genişliğinde ve büyüklüğünde gö-
        
        
          rür,
        
        
          
            (2)
          
        
        
          $Ép
        
        
          H o
        
        
          âr
        
        
          æ`n
        
        
          e'
        
        
          G
        
        
          der. İşte bu manayı ifade için,
        
        
          Birinci
        
        
          Makamın Beşinci Mertebesinde,
        
        
          /
        
        
          ?p
        
        
          Oƒo
        
        
          Lo
        
        
          h p
        
        
          ܃o
        
        
          Lo
        
        
          h '
        
        
          ¤n
        
        
          Y s
        
        
          ?n
        
        
          O …/
        
        
          òs
        
        
          dG p
        
        
          Oƒo
        
        
          Lo
        
        
          ƒr
        
        
          dG o
        
        
          Öp
        
        
          LGn
        
        
          ƒr
        
        
          dG *G s
        
        
          ’p
        
        
          G n
        
        
          ¬'
        
        
          dp
        
        
          G n
        
        
          B’
        
        
          p
        
        
          In
        
        
          OÉn
        
        
          ¡n
        
        
          °ûp
        
        
          H Én
        
        
          ¡r
        
        
          «n
        
        
          ?n
        
        
          Y Én
        
        
          en
        
        
          h Én
        
        
          ¡«/
        
        
          a Én
        
        
          e p
        
        
          ™«/
        
        
          ªn
        
        
          ép
        
        
          H i'
        
        
          QÉn
        
        
          ë°s
        
        
          üdGn
        
        
          h p
        
        
          ?Én
        
        
          Ñp
        
        
          ÷r
        
        
          G o
        
        
          ™«/
        
        
          ªn
        
        
          L
        
        
          p
        
        
          án
        
        
          ¶n
        
        
          aÉn
        
        
          ëo
        
        
          Ÿr
        
        
          Gn
        
        
          h p
        
        
          Qho
        
        
          òo
        
        
          Ñr
        
        
          dG p
        
        
          ôr
        
        
          °ûn
        
        
          fn
        
        
          h p
        
        
          In
        
        
          QGn
        
        
          Op
        
        
          ’r
        
        
          Gn
        
        
          h p
        
        
          QÉn
        
        
          Nu
        
        
          Op
        
        
          ’r
        
        
          G p
        
        
          án
        
        
          ?«/
        
        
          ?n
        
        
          M p
        
        
          án
        
        
          WÉn
        
        
          Mp
        
        
          G p
        
        
          án
        
        
          ªn
        
        
          ¶n
        
        
          Y
        
        
          p
        
        
          án
        
        
          ?s
        
        
          ªn
        
        
          µ`o
        
        
          Ÿr
        
        
          G p
        
        
          án
        
        
          ªn
        
        
          ¶n
        
        
          àr
        
        
          æo
        
        
          Ÿr
        
        
          G p
        
        
          ás
        
        
          eBÉn
        
        
          ©`r
        
        
          dG p
        
        
          án
        
        
          ©p
        
        
          °SGn
        
        
          ƒr
        
        
          dG p
        
        
          ás
        
        
          «p
        
        
          fÉs
        
        
          Hs
        
        
          ôdG p
        
        
          ás
        
        
          «p
        
        
          WÉn
        
        
          «p
        
        
          àr
        
        
          Mp
        
        
          ’r
        
        
          Gn
        
        
          h p
        
        
          Ò/
        
        
          Hr
        
        
          ós
        
        
          àdGn
        
        
          h
        
        
          
            (3)
          
        
        
          @ p
        
        
          In
        
        
          ón
        
        
          gÉn
        
        
          °ûo
        
        
          Ÿr
        
        
          Ép
        
        
          H
        
        
          denilmiş.
        
        
          sonra, o yolcu, dağda ve sahrada fikriyle gezerken,
        
        
          eşcar ve nebatat âleminin kapısı fikrine açıldı. onu içe-
        
        
          riye çağırdılar, “gel dairemizde de gez, yazılarımızı da
        
        
          oku” dediler. o da girdi, gördü ki, gayet muhteşem ve
        
        
          müzeyyen bir meclis-i tehlil ve tevhid ve bir halka-i zikir
        
        
          
            âlem:
          
        
        
          varlık sınıflarından her biri.
        
        
          
            ambar:
          
        
        
          eşya saklanan ve depola-
        
        
          nan yer.
        
        
          
            bilbedahe:
          
        
        
          açıktan, aşikâr olarak.
        
        
          
            cevher:
          
        
        
          esas, maya, öz.
        
        
          
            cihet:
          
        
        
          yön.
        
        
          
            eşcar:
          
        
        
          ağaçlar.
        
        
          
            Hakîm:
          
        
        
          her şeyi bir maksatla uy-
        
        
          gun ve hikmetle yaratan, hikmet
        
        
          sahibi Allah.
        
        
          
            hakîmâne:
          
        
        
          hikmetli bir şekilde.
        
        
          
            halka-i zikir:
          
        
        
          zikir halkası, zikir es-
        
        
          nasında daire şeklinde oturma.
        
        
          
            hizmetkâr:
          
        
        
          hizmet yapan kimse,
        
        
          hizmetçi.
        
        
          
            hususan:
          
        
        
          bilhassa, özellikle.
        
        
          
            ihtiyatî:
          
        
        
          ilerisini düşünerek, ted-
        
        
          birlice.
        
        
          
            ihtiyatkârâne:
          
        
        
          ihtiyatla, sakıngan-
        
        
          lıkla.
        
        
          
            ihzar:
          
        
        
          hazır etme, hazırlama.
        
        
          
            ispat:
          
        
        
          doğruyu delillerle gösterme.
        
        
          
            istif:
          
        
        
          düzgün şekilde sıralama ve
        
        
          yığma, muntazam yığın.
        
        
          
            Kadîr:
          
        
        
          kudret sahibi olan ve her
        
        
          şeye gücü yeten Allah.
        
        
          
            kerîmâne:
          
        
        
          kerîmce, cömertçe, bol
        
        
          ihsan ve ikram ile.
        
        
          
            kıyas:
          
        
        
          karşılaştırma, oranlama.
        
        
          
            kudret:
          
        
        
          güç, kuvvet, iktidar.
        
        
          
            meclis-i tehlil:
          
        
        
          tehlil meclisi; lâ
        
        
          ilâhe illallah diyenlerin toplan-
        
        
          tısı.
        
        
          
            muhteşem:
          
        
        
          haşmetli, yüce.
        
        
          
            müdebbirâne:
          
        
        
          müdebbir ola-
        
        
          na yakışır şekilde, tedbirlice.
        
        
          
            müzeyyen:
          
        
        
          ziynetlendirilmiş,
        
        
          süslenmiş, süslü, bezenmiş,
        
        
          donanmış.
        
        
          
            nebatat:
          
        
        
          bitkiler.
        
        
          
            nihayetsiz:
          
        
        
          sonsuz, sınırsız.
        
        
          
            sâir:
          
        
        
          diğer, başka, öteki.
        
        
          
            sebat:
          
        
        
          sabit durma.
        
        
          
            tevhid:
          
        
        
          Allah’ın bir olduğuna
        
        
          inanma, birleme
        
        
          ayeTÜ’l-kÜBra / 7. Şua
        
        
          
            | 168 |
          
        
        
          
            B
          
        
        
          
            iRinci
          
        
        
          
            H
          
        
        
          
            üccet
          
        
        
          
            -
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            ManiYe
          
        
        
          
            AsA-yı MûsA
          
        
        
          
            1.
          
        
        
          Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. (Kasas Suresi: 88; Bakara Suresi: 163, 255.)
        
        
          
            2.
          
        
        
          Allah’a iman ettim.
        
        
          
            3.
          
        
        
          Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O öyle bir Vacibü’l-Vücud’dur ki, bilmüşahede görünen
        
        
          vâsi, âmm, muntazam ve mükemmel Rabbanî ihtiyat maddelerinin iddihar, idare, tohum
        
        
          ve çekirdeklerinin neşri, muhafaza ve tedbir hakikatlerinin azamet-i ihatasının şahadetiy-
        
        
          le, bütün dağlar ve sahralar bütün içindekiler ve üzerindekilerle beraber Onun vücub-i vü-
        
        
          cuduna delâlet ederler.