Emirdağ Lâhikası - page 218

Œ
73
œ
Bu vatandaki milletin en büyük kuvveti olan âlem-i İs-
lâm’ın teveccühünü ve hamiyetini ve uhuvvetini kırmak
ve nefret verdirmek için, siyaseti dinsizliğe alet ederek,
perde altında küfr-i mutlakı yerleştirmek isteyenler, hü-
kûmeti iğfal ve adliyeyi iki defadır şaşırtıp, der: “risale-i
nur şakirtleri, dini siyasete alet eder; emniyete zarar ver-
mek ihtimali var.”
Hâlbuki, bu memlekete maddî ve manevî bereketi ve
fevkalâde hizmeti ve umum âlem-i İslâm’a taallûk edecek
hakaikı cami olduğu, otuz üç âyât-ı kur’âniyenin işaretiy-
le ve İmam-ı Ali’nin (
rA
) üç keramet-i gaybiyesiyle ve
gavs-ı Azamın kat’î ihbarıyla tahakkuk etmiş olan risa-
le-i nur’un siyasetle alâkası yoktur. Fakat, küfr-i mutlakı
kırdığı için, küfr-i mutlakın altı olan anarşîlik ve üstü olan
istibdad-ı mutlakı, esasıyla bozar, reddeder. emniyeti ve
asayişi ve hürriyeti ve adaleti temin eder.
risale-i nur’a, daha vatana, idareye zararı dokunmak
bahanesiyle tecavüz edilmez. daha kimseyi o bahaneyle
inandıramazlar. Fakat cepheyi değiştirip, din perdesi al-
tında bazı safdil hocaları veya bid’a taraftarları veya ena-
niyetli sofi meşreplileri, bazı kurnazlıklarla risale-i nur’a
karşı iki sene evvel İstanbul’da ve denizli civarında oldu-
ğu gibi istimal etmeye münafıklar belki çabalayacaklar.
İnşaallah muvaffak olamazlar.
ì®í
adalet:
her hak sahibine hakkının
tam ve eksiksiz verilmesi, düzenli
ve dengeli oluş.
adliye:
mahkeme, yargılama işle-
riyle uğraşan daire.
alâka:
ilgi, ilişki, yakınlık.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
anarşi:
her türlü düzen ve otori-
teye karşı koyarak karışıklığı mey-
dana getirme durumu.
asayiş:
emniyet, kanun ve nizam
hakimiyetin sağlanması.
âyât-ı kur’âniye:
Kur’ân’ın ayet-
leri.
bahane:
vesile, sebep.
bereket:
bolluk, bereket, gürlük.
bid’a:
dinin aslına uymayan adet
ve uygulamalar.
cami:
cem eden, toplayan, içine
alan.
civar:
çevre, yöre, etraf.
defa:
kere, kez, yol.
emniyet:
güvenlik; polis teşkilatı.
enaniyet:
kendini beğenme, ben-
cillik, egoistlik.
evvel:
önce.
fevkalâde:
olağanüstü.
Gavs-ı azam:
en büyük gavs, Ab-
dülkadir-i Geylânî Hazretlerinin
namı.
hakaik:
hakikatler, doğrular, ger-
çekler.
hamiyet:
millî onur ve haysiyet.
hizmet:
görev, vazife.
idare:
yönetim, memleket işlerinin
yürütülmesi.
iğfal:
yanıltma, gaflete düşürerek
kandırma, aldatma.
| 218 | Emirdağ Lâhikası – ı
ihbar:
haber verme, bildirme.
ihtimal:
olabilirlik.
inşaallah:
Allah izin verirse.
istibdat-ı mutlak:
hiç bir hak
ve hürriyeti tanımayan tam
baskı, tam diktatörlük.
istimal:
kullanma.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
keramet-i gaybiye:
gaypla il-
gili keramet, istikbal ile alâkalı
keramet.
küfr-i mutlak:
mutlak küfür,
hiç bir imanî hükmü, delili ka-
bul etmeme, kesin ve tam bir
inkar.
maddî:
madde ile alâkalı.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
meşrep:
gidiş, hareket tarzı,
tavır, tutum, meslek.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
münafık:
nifak sokan, iki yüz-
lülük eden, ara bozucu.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
safdil:
saf gönüllü; hile, oyun
bilmeyen, kolay aldatılan.
sofî:
zahit, dindar.
taallûk:
alâkalı, münasebetli
olma.
tahakkuk:
gerçekleşme, olma;
delil ile ispat edilme, kesin-
leşme.
taraftar:
taraflı, bir tarafı des-
tekleyen.
tecavüz:
saldırma, sınırını
aşma.
temin:
sağlamlaştırma, sağ-
lama.
teveccüh:
yönelme, sevgi, ilgi.
uhuvvet:
kardeşlik, din kar-
deşliği.
umum:
bütün, herkes.
1...,208,209,210,211,212,213,214,215,216,217 219,220,221,222,223,224,225,226,227,228,...1032
Powered by FlippingBook