Emirdağ Lâhikası - page 287

İhlâs lem’aları ve mesleğimizin “hıllet” ve “ihlâs” ve
“uhuvvet” esasları, bu tarz medihlere müsaade etmez.
Hem, bu benlik ve enaniyet asrında ve şöhretperestlerin
nazarında nur’ların safiyetine ve halisiyetine zarar vere-
bilir.
Sani yen:
Hıfzı’nın iki masumunun yazdıkları
Asa-yı
Mûsa
ve
Rehber
ve
KüçükSözler
bizi mesrur eyledi. Yüz
maşaallah! Böyle binler nurcu masumlar, istikbali nur-
landıracaklar.
SaidNursî
ì®í
Œ
108
œ
(2)
o
¬o
JÉn
cn
ôn
Hn
h$G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µr
«n
?n
Y o
?n
Ós
°ùdn
G
(1)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Bu şuhur-i mübarekede, nurcuların şirket-i maneviye-
sine inşaallah pek çok kudsî servet girecek. Herbir nur-
cu, binler lisanla ve yüzer kalemle çalışacak gibi kâr ka-
zanacak. Ve bu mübarek ve çok bereketli aylarda beş
tarzda ibadet sayılabilen kalemle
Zülfikâr-ıMucizat
mec-
muasına hizmet edenler, tam bahtiyardırlar. Fakat yazı-
dan ziyade, sıhhatine dikkat etmek lâzım ve elzemdir.
Bugün de tatlı iki manidar tevafuku gördüm. kanaatim
geldi ki, benim bugünlerde zahmetler içinde
Asa-yıMû-
sa
tashihinde sıkıntılarıma mukabil, inayet-i İlâhiye ücre-
timi ve tayınatımı şirin bir surette veriyor.
Emirdağ Lâhikası – ı | 287 |
müsaade:
izin; elverişli, uygun
olma durumu.
nazar:
itibar.
Nur:
aydınlık, parıltı, parlaklık, ziya,
ışık, şule.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine ta-
raftar olan, Risale-i Nur’ları okuyup
neşreden kimse.
safiyet:
saflık, halislik, temizlik.
saniyen:
ikinci olarak.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
sıhhat:
sahihlik, sözün yanlış ve
eksik olmaması.
suret:
biçim, tarz.
şirket-i maneviye:
manevî şirket,
manevî ortalık.
şöhretperest:
şöhret düşkünü.
şuhur-i mübareke:
mübarek ay-
lar.
tarz:
biçim, şekil.
tashih:
düzeltme, yanlışını gi-
derme.
tayınat:
erzak, yiyecek, gıda, ta-
yınlar, tayin edilen parça veya
miktar.
tevafuk:
uyma, uygunluk, birbi-
rine denk gelme.
uhuvvet:
kardeşlik, din kardeşliği.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, meşakkat.
ziyade:
fazlasıyla.
asr:
yüzyıl, asır.
aziz:
değerli.
bahtiyar:
bahtlı, talihli, mutlu.
elzem:
daha (en, pek) lâzım,
lüzumlu, gerekli.
enaniyet:
kendini beğenme,
bencillik, egoistlik.
halisiyet:
doğruluk, halislik, hi-
lesizlik.
hıllet:
samimî ve cân ü gönül-
den dostluk.
ihlâs:
bir işi, bir ameli, başka
bir karşılık beklemeksizin, sırf
Allah rızası için yapma.
inayet-i ilahiye:
Allah’ın yar-
dımı.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
istikbal:
gelecek.
kanaat:
inanma, görüş, fikir.
kudsî:
mukaddes, yüce.
lisan:
konuşma dili.
manidar:
nükteli, ince manalı.
masum:
küçük çocuk.
maşaallah:
Allah nazardan
saklasın, ne güzel, Allah koru-
sun.
mecmua:
dergi.
medih:
övmek.
mesrur:
sevinçli, memnun.
mukabil:
karşılık.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Alah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı üzerinize olsun.
1...,277,278,279,280,281,282,283,284,285,286 288,289,290,291,292,293,294,295,296,297,...1032
Powered by FlippingBook