Emirdağ Lâhikası - page 295

Œ
115
œ
Kardeşlerim!
Şimdi tebeyyün etti ki, beni karakola çağırmak, lü-
zumsuz bahanelerle beni hükûmete celp etmekte mak-
sat, ihanet ve halkın nazarında ehemmiyetsizliğim ve ba-
na müttehem vaziyeti vermek içindi. Şimdi tahammülüm
kalmadı. Mümkün oldukça oraya beni çağırmamak lâ-
zımdır. Ceza hâkimini görünüz. Bana bir dava vekili tar-
zında bir adamı bulunuz; benim bedelime lüzum olsa ka-
rakola gitsin. Yirmi beş sene münzevî bir adam, böyle
ihanetkâr insanlarla görüşmek, işkenceli bir azaptır.
Ben, sekiz sene kastamonu’da, birtek defa valinin ısra-
rıyla yanına ve iki defa da polishaneye gittim. Burada se-
bepsiz on defadan geçti. Ben daha gidemem. Hem dok-
tordan bir rapor alınız. Yoksa bu şehre maddî ve manevî
zarardır.
Hüsrev’in müdafaatımda yazılan dört zelzele meselesi-
ni tasdik eden bu geceki şiddetli dört defa zelzele, bana
ve nurlara ve bu memlekete kat’î bir suikast eseri olarak
hükûmet içinde hizmetçime bağırarak bana tahkirkârâne
ihanet ve şetmedip “git ona söyle” diyen ve kaymaka-
mın emr-i cebrîsiyle “Hasta da olsa buraya getiriniz”
bekçilere ve jandarmalara emir veren ve Afyon’un perde
altındaki büyük memura dayanan karakol çavuşu, hem
nur Şakirtlerinin şevklerine, hem nurların burada yazıl-
masına, hem bana ehemmiyetli sıkıntı vermesinin aynı
vakitte, böyle burada görülmeyen bu şiddetli zelzelenin
Emirdağ Lâhikası – ı | 295 |
tasdik:
doğrulama, onaylama.
tebeyyün:
meydana çıkma, gö-
rünme, belli olma, anlaşılma.
vaziyet:
durum.
zelzele:
yer sarsıntısı, deprem.
azap:
büyük sıkıntı, şiddetli
acı.
bahane:
asıl sebebi gizlemek
için ileri sürülen uydurma se-
bep.
bedel:
bir şeyin yerini tutan,
karşılık.
celp:
elde etme, kendine
çekme.
ehemmiyetli:
önemli.
ihanet:
hainlik, kötülük etme.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
maddî:
madde ile alakalı, cis-
manî.
maksat:
kastedilen şey; gaye.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
mesele:
konu.
müdafaat:
müdafaalar, savun-
malar.
münzevi:
köşesine çekilip
kimseyle görüşmeyen, her-
kesten uzaklaşıp yalnız yaşa-
yan.
müttehem:
itham olunan,
suçlanan.
nazar:
düşünme, fikir, mülâ-
haza, niyet.
Nur:
Risale-i Nur.
polishane:
karakol, emniyet.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şetim:
sövme, küfür.
şevk:
keyif, neşe, sevinç.
tahammül:
yüklenme, yüke
katlanma.
tahkirkârâne:
hakaret eden
kimseye yakışırcasına, hakaret
edercesine.
1...,285,286,287,288,289,290,291,292,293,294 296,297,298,299,300,301,302,303,304,305,...1032
Powered by FlippingBook