Emirdağ Lâhikası - page 300

Œ
119
œ
Aziz,Sıddık,FedakârKardeşlerim!
İnebolu kahramanlarının tebrik mektuplarında iki te-
vafuk ve iki kuşun garip ziyaretleri çok manidardır. evet,
benim birtek mektubumu yazan bir tek adamın hükû-
metçe araştırılması ve ehemmiyetle bakılması tazyiki za-
manında, şahsımdan binler derece daha ziyade konuşan
ve tesirli ders veren risale-i nur’un
Zülfikar-ıMucizat’
ın
bin nüshaları ve bin dille ve binler mektubatıyla şimdiye
kadar çok rakipleri bulunan ve takip edilen ve mümaşa-
ta tenezzül edemeyen Ahmed nazif’in kalemiyle serbest
ve mümanaat görmeden yazılmasına, değil yalnız kuşlar,
belki melekler ve ruhanîlerden bir kısım, temessül edip
bu harika muvaffakıyeti tebrik etseler, yine çok değil. Biz
dahi o küçük Isparta kahramanlarına binler barekâllah
ve maşaallah ve veffakakümullah deriz. Bütün ruhucanı-
mızla onları tebrik ederiz ve bu pek büyük vazifede ihti-
yat ve dikkatin lüzumunu ihtar ederiz.
ì®í
Œ
120
œ
İnebolu civarında bulunan ve nurlara güzel kalemiyle
çok hizmet eden kardeşlerimizden Mehmed zekeri-
ya’nın bir mektubunu aldım. endişelerimi izale edip beni
mesrur eyledi. Şimdi nurların bir vazifesi olan çocuklara
aziz:
değerli.
bârekâllah:
Allah mübarek etsin,
hayırlı ve bereketli olsun.
civar:
çevre, yöre, etraf.
fedakâr:
kendini veya şahsî men-
faatlerini hiçe sayan, feda eden.
garip:
hayret verici.
ihtar:
dikkatini çekme, hatırlatma,
uyarı.
ihtiyat:
tedbirli hareket etme.
izale:
zevale erdirme, yok etme.
manidar:
nükteli, ince manalı.
maşaallah:
Allah nazardan sakla-
sın, ne güzel, Allah korusun.
mesrur:
sevinçli, memnun.
muvaffakıyet:
başarma, başarılı
| 300 | Emirdağ Lâhikası – ı
olma.
mümanaat:
mani olma, en-
gelleme.
mümâşat:
beraber hareket
etme, yoldaşlık.
nüsha:
birbirinin aynı olan ya-
zılı metinlerden her biri.
ruhanî:
gözle görülmeyen,
cismi olmayan, elle tutulama-
yan varlıklar.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
tazyik:
sıkıntı verme, baskı
yapma.
temessül:
bir şekil ve surete
girme, cisimlenme.
tenezzül:
kendine aykırı dü-
şen bir işi veya durumu kabul
etme, alçalma.
tevafuk:
uyma, uygunluk, bir-
birine denk gelme.
vazife:
dinî mükellefiyet, yü-
kümlülük.
veffakakümullah:
Allah mu-
vaffak etsin, başarılı kılsın.
ziyade:
fazla, fazlasıyla.
1...,290,291,292,293,294,295,296,297,298,299 301,302,303,304,305,306,307,308,309,310,...1032
Powered by FlippingBook