ve ümmîlerin kalemlerinin yazıları nesl-i âtinin sahaif-i
        
        
          hayatlarına âlem-i İslâmın sahife-i mukadderatına ve ehl-i
        
        
          iman istikbalinin defterlerine neşr-i envar edeceklerinin;
        
        
          ve o masumların halis ve safî amelleri ve hizmetleriyle
        
        
          sahife-i a’malimizde hasenatlarını yazıp kaydetmesinin ve
        
        
          risale-i nur Şakirtlerinin mukadderatını mes’udâne
        
        
          idamesinin haberini veren, o daha gelmeyen hediyeden
        
        
          geliyordu. Benim, o azîm yekûndan hisseme düşen
        
        
          binden bir cüz’ü ruhen hissedilmiş; beni mesrurâne
        
        
          heyecana getirmiş idi.
        
        
          evet, böyle yüzer masumların makbul amelleri ve red-
        
        
          dedilmez duaları sair kardeşlerimin defterlerine geçmesi
        
        
          misillü, benim gibi bir günahkârın sahife-i a’maline dahi
        
        
          girmesi binler sürur ve sevinç verir. Böyle karanlık bir za-
        
        
          manda, bu ağır şerait altında, böyle masumâne ve kah-
        
        
          ramanâne çalışmak için, biz, hem o Masumları ve o üm-
        
        
          mîleri ve muallimlerini tebrik, hem peder ve validelerini
        
        
          tebrik, hem köylerini tebrik, hem memleketlerini, hem
        
        
          milletlerini, hem Anadolu’yu tebrik ederiz.
        
        
          Mübarek Masumların ve ümmîlerin her birisine birer
        
        
          hususî teşekkürname ve tebrikname yazmak elimden
        
        
          gelseydi, yazacaktım. öyle ise bu arzumu bilfiil yazılmış
        
        
          gibi kabul etsinler. Ben, onların isimlerini bir daire sure-
        
        
          tinde yazacağım, dua vaktinde bakacağım. Hem, onları
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un has şakirtleri dairesine dahil edip, bütün
        
        
          manevî kazançlarıma hissedar edeceğim.
        
        
          Benim tarafımdan onların peder ve validelerine veya
        
        
          akrabalarına ve üstadlarına selâmlarımızı tebliğ ediniz.
        
        
          
            K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası
          
        
        
          
            | 151 |
          
        
        
          men.
        
        
          
            mukadderat:
          
        
        
          Allah tarafından
        
        
          ezelde takdir olunmuş şeyler, ile-
        
        
          ride meydana gelecek haller ve
        
        
          olaylar, alın yazısı.
        
        
          
            mübarek:
          
        
        
          feyizli, bereketli, kutlu.
        
        
          
            nesli ati:
          
        
        
          gelecek nesil.
        
        
          
            neşr-i envar:
          
        
        
          nurların yayılması,
        
        
          nurların dağıtılması, nurların sa-
        
        
          çılması.
        
        
          
            peder:
          
        
        
          baba.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Bediüz-
        
        
          zaman Said Nursî’nin eserlerinin
        
        
          adı.
        
        
          
            ruhen:
          
        
        
          ruh ile.
        
        
          
            sâfî:
          
        
        
          samimî, hâlis, saf.
        
        
          
            sahaif-i hayat:
          
        
        
          hayat sayfaları;
        
        
          yıllar.
        
        
          
            sahife-i a’mal:
          
        
        
          amellerin sayfası;
        
        
          yapılan işlerin yazılmış olduğu
        
        
          sayfa.
        
        
          
            sahife-i mukadderat:
          
        
        
          Allah tara-
        
        
          fından takdir edilen şeylerin bu-
        
        
          lunduğu sayfa, kader sayfası.
        
        
          
            sâir:
          
        
        
          diğer, başka, öteki.
        
        
          
            selâm:
          
        
        
          barış, rahatlık, selamet ve
        
        
          esenlik dileme.
        
        
          
            suret:
          
        
        
          biçim, şekil, tarz.
        
        
          
            sürur:
          
        
        
          sevinç, mutluluk.
        
        
          
            şakirt:
          
        
        
          talebe, öğrenci.
        
        
          
            şerait:
          
        
        
          şartlar.
        
        
          
            tebliğ:
          
        
        
          ulaştırmak, bildirmek.
        
        
          
            tebrikname:
          
        
        
          tebrik yazısı, kutla-
        
        
          ma yazısı.
        
        
          
            teşekkürname:
          
        
        
          teşekkür bildiren
        
        
          yazı, teşekkür yazısı.
        
        
          
            ümmîler:
          
        
        
          Risale-i Nur’un elle ya-
        
        
          zılarak çoğaltılmasında çalışan
        
        
          tahsilli olmayan Isparta köylerin-
        
        
          deki yaşlılar grubu. Ümmî İhtiyar-
        
        
          lar olarak da geçer (Bkz.: 37. ve
        
        
          38. lâhikalar).
        
        
          
            üstad:
          
        
        
          öğretici, öğretmen.
        
        
          
            valide:
          
        
        
          ana, anne.
        
        
          
            yekûn:
          
        
        
          toplam, tutar.
        
        
          
            âlem-i islâm:
          
        
        
          İslâm âlemi, İs-
        
        
          lâm dünyası.
        
        
          
            amel:
          
        
        
          fiil, iş.
        
        
          
            azîm:
          
        
        
          büyük.
        
        
          
            bilfiil:
          
        
        
          bizzat kendi çalışması
        
        
          ile, kendi yaparak.
        
        
          
            cüz:
          
        
        
          kısım, parça.
        
        
          
            dahil:
          
        
        
          içine alma, sokma.
        
        
          
            dua:
          
        
        
          Allah’a yalvarma, niyaz.
        
        
          
            ehl-i iman:
          
        
        
          inananlar, iman
        
        
          sahipleri.
        
        
          
            günahkâr:
          
        
        
          günahlı, günah iş-
        
        
          lemiş.
        
        
          
            halis:
          
        
        
          samimî, her amelini
        
        
          yalnız Allah rızası için işleyen.
        
        
          
            hasenat:
          
        
        
          iyi ameller, iyi işler,
        
        
          hayırlar.
        
        
          
            hisse:
          
        
        
          pay, nasip.
        
        
          
            hissedar:
          
        
        
          hisse sâhibi, hissesi
        
        
          olan.
        
        
          
            hususî:
          
        
        
          özel.
        
        
          
            idame:
          
        
        
          devam ettirme, sür-
        
        
          dürme.
        
        
          
            istikbal:
          
        
        
          gelecek zaman.
        
        
          
            kahramanane:
          
        
        
          kahramanca,
        
        
          kahraman olana yakışır şekil-
        
        
          de, yiğitçe, cesurâne.
        
        
          
            makbul:
          
        
        
          kabul edilmiş, ge-
        
        
          çerli, reddedilmeyen.
        
        
          
            manevî:
          
        
        
          manaya ait, maddî
        
        
          olmayan.
        
        
          
            masum:
          
        
        
          suçsuz, günahsız,
        
        
          saf, temiz.
        
        
          
            masumâne:
          
        
        
          masumca, suç-
        
        
          suz ve günahsız bir şekilde.
        
        
          
            mesrurane:
          
        
        
          sevinçli bir şekil-
        
        
          de, sevinerek, memnun ola-
        
        
          rak.
        
        
          
            mesudane:
          
        
        
          mutlu bir şekilde,
        
        
          saadet içerisinde.
        
        
          
            misillü:
          
        
        
          gibi, benzeri.
        
        
          
            muallim:
          
        
        
          ders veren, öğret-