dair hatimesinin başından, tâ “Bu haşrin dört meselesi
        
        
          şimdilik yeter. Yine sadedimize dönüyoruz” cümlesine
        
        
          kadar yazılacak. sonra bunun arkasında İhtiyarlar
        
        
          lem’asının Beşinci ricasının ortasından başlayan,
        
        
          “evet, nass-ı hadis ile nev-i beşerin en mümtaz şahsiyet-
        
        
          leri olan yüz yirmi dört bin enbiyanın…” (ilâahir) tâ Al-
        
        
          tıncı ricaya kadar yazılacak. eğer haşre ait sair risaleler-
        
        
          de bunlar gibi parçalar varsa, münasip görseniz ilâve
        
        
          edersiniz. Bunların hey’et-i mecmuasının tesiri büyüktür.
        
        
          ì@í
        
        
          ‡
        
        
          70
        
        
          ·
        
        
          
            (2)
          
        
        
          /
        
        
          ?p
        
        
          ór
        
        
          ªn
        
        
          ëp
        
        
          H o
        
        
          í`u
        
        
          Ѱn
        
        
          ùo
        
        
          j s
        
        
          ’p
        
        
          G m
        
        
          Ar
        
        
          Àn
        
        
          T r
        
        
          øp
        
        
          e r
        
        
          ¿p
        
        
          Gn
        
        
          h
        
        
          
            (1)
          
        
        
          @ o
        
        
          ¬n
        
        
          fÉn
        
        
          ër
        
        
          Ѱo
        
        
          S /
        
        
          ¬p
        
        
          ªr
        
        
          °SÉp
        
        
          H
        
        
          (Gayet ehemmiyetlidir.)
        
        
          Şiddet-i şefkat ve rikkatten, bu kışın şiddetli soğuğuy-
        
        
          la beraber manevî ve şiddetli bir soğuk ve musibet-i be-
        
        
          şeriyeden bîçarelere gelen felâketler, helâketler, sefalet-
        
        
          ler, açlıklar şiddetle rikkatime dokundu.
        
        
          Birden ihtar edildi ki: Böyle musibetlerde kâfir de olsa
        
        
          hakkında bir nevi merhamet ve mükâfat vardır ki, o mu-
        
        
          sibet ona nispeten çok ucuz düşer. Böyle musibet-i se-
        
        
          maviye masumlar hakkında bir nevi şehadet hükmüne
        
        
          geçiyor.
        
        
          
            bîçare:
          
        
        
          çaresiz, zavallı.
        
        
          
            ehemmiyetli:
          
        
        
          önemli.
        
        
          
            felâket:
          
        
        
          musibet, büyük dert, be-
        
        
          la.
        
        
          
            gayet:
          
        
        
          son derece.
        
        
          
            harp:
          
        
        
          savaş.
        
        
          
            helâket:
          
        
        
          yıkılma, mahvolma.
        
        
          
            hey’et-i mecmua:
          
        
        
          bir şeyin tefer-
        
        
          ruatına ve cüzlerine bakılmaksı-
        
        
          zın bütününün gösterdiği hâl ve
        
        
          manzara.
        
        
          
            hükmüne:
          
        
        
          yerine, değerine.
        
        
          
            ihtar:
          
        
        
          hatırlatma, uyarı.
        
        
          
            kafir:
          
        
        
          Allah’ı ve İslamiyeti in-
        
        
          kar eden, dinsiz.
        
        
          
            manevî:
          
        
        
          manaya ait, maddî
        
        
          olmayan.
        
        
          
            masum:
          
        
        
          suçsuz, günahsız,
        
        
          saf, temiz.
        
        
          
            musibet:
          
        
        
          felaket, bela.
        
        
          
            musibet-i beşeriye:
          
        
        
          insanlara
        
        
          gelen belâ ve musibetler.
        
        
          
            musibet-i semaviye:
          
        
        
          semavî
        
        
          musibet, gökten gelen belâ-
        
        
          lar, musibetler.
        
        
          
            münasip:
          
        
        
          uygun.
        
        
          
            nevi:
          
        
        
          çeşit, tür.
        
        
          
            nispeten:
          
        
        
          nispetle, kıyaslaya-
        
        
          rak.
        
        
          
            rikkat:
          
        
        
          merhamet, acıma,
        
        
          başkalarının düştüğü durum-
        
        
          dan dolayı müteessir olma
        
        
          hasleti.
        
        
          
            sair:
          
        
        
          diğer, başka, öteki.
        
        
          
            sefalet:
          
        
        
          aşırı fakirlik, yoksul-
        
        
          luk.
        
        
          
            şahadet:
          
        
        
          şehitlik, şehit olma.
        
        
          
            şiddet-i şefkat:
          
        
        
          şefkatin şid-
        
        
          deti, derecesi; aşırı derecede-
        
        
          ki şefkat.
        
        
          
            1.
          
        
        
          Her türlü kusur ve noksandan münezzeh olan Allah’ın adıyla.
        
        
          
            2.
          
        
        
          Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
        
        
          
            | 146 | K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası