Mektubat - page 272

amcası en büyük düşman ve kavim ve kabilesi düşman
iken, yirmi üç sene nöbettarsız, tekellüfsüz, muhafazasız
ve pek çok defa suikasta maruz kaldığı hâlde, kemal-i sa-
adetle, rahat döşeğinde vefat edip Mele-i Âlâya çıkması-
na kadar hıfz ve ismeti
(1)
¢ p
SÉ s
ædG n
ø p
e n
? o
ª° p
ü r
© n
j *G n
h
ne kadar
kuvvetli bir hakikati ifade ettiğini ve ne kadar metin bir
nokta-i istinat olduğunu, güneş gibi gösterir. Biz, yalnız
numune için, kat’iyet kesb etmiş birkaç hâdiseyi zikrede-
ceğiz.
BirinciHâdise
: ehl-i siyer ve hadis müttefikan ha-
ber veriyorlar ki: kureyş kabilesi, resul-i ekrem Aleyhis-
salâtü Vesselâmı öldürtmek için kat’î ittifak ettiler. Hatta,
insan suretine girmiş bir şeytanın tedbiriyle, kureyş içine
fitne düşmemek için, her kabileden lâakal bir adam için-
de bulunup, iki yüze yakın, ebu Cehil ve ebu leheb’in
taht-ı hükmünde olarak, resul-i ekrem Aleyhissalâtü Ves-
selâmın hane-i saadetini bastılar. resul-i ekrem Aleyhis-
salâtü Vesselâmın yanında Hazret-i Ali vardı. ona dedi:
“sen bu gece benim yatağımda yat.” resul-i ekrem Aley-
hissalâtü Vesselâm beklemiş, tâ kureyş gelmiş, bütün ha-
nenin etrafını tutmuşlar. o vakit çıktı, bir parça toprak
başlarına attı, hiçbirisi onu görmedi, içlerinden çıktı, git-
ti.
(2)
gar-ı sevr’de iki güvercin ve bir örümcek, bütün ku-
reyşe karşı ona nöbettar olup muhafaza ettiler.
(3)
İkinciHâdise
: Vakıat-ı kat’iyedendir ki, mağaradan
çıkıp Medine tarafına gittikleri vakit, kureyş rüesası,
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun.
ehl-i siyer ve hadis:
siyer, İslâm
tarihi ve hadis ilmiyle uğraşanlar.
fitne:
karışıklık, bozgunculuk.
Gar-ı Sevr:
Sevr Mağarası; Pey-
gamberimizin (
ASM
) hicret esnasın-
da müşriklere karşı sığındağa ma-
ğara.
hâdise:
olay, haber.
hakikat:
gerçek.
hane:
ev, mesken.
hane-i saadet:
Peygamberimizin
mübarek evi.
hıfz:
koruma, korunma.
ismet:
günahsızlık, masumluk.
ittifak etmek:
fikir birliği, söz bir-
liği etmek; birleşmek.
kabile:
aynı soydan sayılan ve bir
başa itaat eden insan topluluğu,
boy, aşiret.
kat’î:
kesin, şüphesiz.
kat’iyet:
kat’îlik, kesinlik.
kavim:
aralarında töre, dil ve kül-
tür ortaklığı bulunan boy ve soy
bakımından da birbirine bağlı in-
san topluluğu.
kemal-i saadet:
tam ve mükem-
mel bir saadet, mutluluk.
kesb etmek:
kazanmak.
kureyş:
kökü Hz. İbrahim’e daya-
nan Peygamberimiz Hz. Muham-
med’in mensup olduğu meşhur
Arap kabilesi.
lâakal:
en az.
maruz kalma:
uğrama; bir şeyin
karşısında, tesiri altında bulunma.
Mele-i Âlâ:
melekler âlemi; Allah
katında en yüksek ve Allah’a en
yakın makam.
muhafaza etmek:
korumak.
müttefikan:
birleşerek, fikir birli-
ği ederek.
nokta-i istinat:
dayanak nok-
tası.
nöbettar:
nöbet tutan, nöbet-
çi.
numune:
örnek, misal.
Resul-i ekrem:
çok cömert,
kerim ve Allah’ın insanlara bir
elçisi olan Hz. Muhammed.
rüesa:
reisler, başkanlar.
suikast:
birini öldürmeye kas-
tetme.
suret:
şekil, biçim; görünüş,
kılık.
tahkik:
doğruluğunu araştır-
ma, inceleme.
taht-ı hükmünde:
hükmü al-
tında, idaresi ve emri altında.
tedbir:
idare etme, çekip çe-
virme.
tekellüf:
zahmet.
vakıat-ı kat’iye:
kesin olarak
meydana gelen vakıalar, olay-
lar.
vakit:
zaman.
vefat etme:
ölme.
zikretmek:
anmak, bildirmek,
söylemek.
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
| 272 | Mektubat
1.
Allah seni insanlardan korur. (Mâide Suresi: 67.)
2
. Kadı İyaz, Şifa, 1:349; Müsned, (tahkik Ahmed Şakir), 4:269, no: 2009.)
3.
Beyhakî, 2:465; Kadı İyaz, Şifa, 1:349.
1...,262,263,264,265,266,267,268,269,270,271 273,274,275,276,277,278,279,280,281,282,...1086
Powered by FlippingBook