Mektubat - page 523

kurtulup imanın envarına erişsin. Hâlbuki, buna muvaf-
fak olmak pek güçtür. onun için, senin desisen ile, şu
zamanda bîtarafâne muhakeme sureti altında çokları
imanlarını kaybediyorlar.
Şeytandöndüvededi
: “kur’ân beşer kelâmına benzi-
yor; onların muhaveresi tarzındadır. demek beşer kelâ-
mıdır. eğer Allah’ın kelâmı olsa, ona yakışacak, her ci-
hetçe harikulâde bir tarzı olacaktı. onun sanatı nasıl be-
şer sanatına benzemiyor; kelâmı da benzememeli.”
Cevabendedim
: nasıl ki peygamberimiz (
AsM
), mu’ci-
zatından ve hasaisinden başka, ef’al ve ahval ve etvarın-
da beşeriyette kalıp, beşer gibi âdet-i İlâhiyeye ve eva-
mir-i tekviniyesine münkad ve mutî olmuş. o da soğuk
çeker, elem çeker ve hakeza… Her bir ahval ve etvarın-
da harikulâde bir vaziyet verilmemiş; tâ ki ümmetine
ef’aliyle imam olsun, etvarıyla rehber olsun, umum hare-
kâtıyla ders versin. eğer her etvarında harikulâde olsa
idi, bizzat her cihetçe imam olamazdı, herkese mürşid-i
mutlak olamazdı, bütün ahvaliyle rahmetenlilâlemîn ola-
mazdı.
Aynen öyle de, kur’ân-ı Hakîm, ehl-i şuura imamdır,
cin ve inse mürşittir, ehl-i kemale rehberdir, ehl-i hakika-
te muallimdir. öyle ise, beşerin muhaveratı ve üslûbu
tarzında olmak zarurî ve kat’îdir. Çünkü, cin ve ins mü-
nacatını ondan alıyor, duasını ondan öğreniyor, mesaili-
ni onun lisanıyla zikrediyor, edeb-i muaşereti ondan taal-
lüm ediyor ve hakeza, herkes onu merci yapıyor. öyle
leri büyük harika işler.
muhakeme:
değerlendirme.
muhaverat:
karşılıklı konuşma-
lar.
muhavere:
karşılıklı konuşma.
mutî:
emre uyan.
muvaffak:
başarılı.
münacat:
Allah’a yalvarma, dua.
münkad:
boyun eğen.
mürşid-i mutlak:
her konuda
doğru yolu gösteren.
mürşit:
doğru yolu gösteren.
rahmeten lilâlemîn:
âlemlere
rahmet olarak gönderilen.
rehber:
yol gösteren, kılavuz.
suret:
şekil, biçim.
taallüm etme:
öğrenme.
tarz:
şekil, biçim.
umum:
bütün.
ümmet:
bütün Müslümanlar.
üslûp:
kendine has ifade şekli.
vaziyet:
durum.
zarurî:
zorunlu.
zikretme:
anma.
âdet-i İlâhiye:
İlâhî kanun.
ahval:
hâller, durumlar.
beşer:
insan.
beşeriyet:
insanlık.
bîtarafâne:
tarafsızca.
bizzat:
kendisi, zatıyla.
cihetçe:
yönüyle, yanıyla.
desise:
gizli hile.
edeb-i muaşeret:
görgü ve
ahlâk kuralları.
ef’al:
fiiller.
ehl-i hakikat:
gerçeği bulup
onun peşinden gidenler.
ehl-i kemal:
olgun, mükem-
mel kişiler.
ehl-i şuur:
şuur sahibi olan-
lar.
elem:
acı, üzüntü.
envar:
nurlar, aydınlıklar.
etvar:
tavırlar, hâl ve hare-
ketler.
evamir-i tekviniye:
yarıtılışa
ait kanunlar.
hakeza:
bunun gibi, benzeri.
harekât:
hareketler.
harikulâde:
olağanüstü.
hasais:
vasıflar, özellikler.
imam:
önde ve ileride olan,
delil, rehber.
iman:
inanç, itikat.
ins:
insan.
kat’î:
kesin.
kelâm:
söz, ifade.
kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve
suresinde sayısız hikmet ve
faydalar bulunan Kur’ân.
lisan:
dil.
merci:
başvurulacak yer, kay-
nak.
mesail:
meseleler, önemli ko-
nular.
muallim:
öğretmen.
mu’cizat:
mu’cizeler, Allah ta-
rafından verilip, yalnız pey-
gamberlerin gösterebilecek-
Mektubat | 523 |
Y
irmi
a
lTıncı
m
ekTup
1...,513,514,515,516,517,518,519,520,521,522 524,525,526,527,528,529,530,531,532,533,...1086
Powered by FlippingBook