Mektubat - page 561

Hem bazen oluyor ki, bir keyfiyet-i meczubâne veya
bir hâlet-i istiğrakkârâne veya bir vaziyet-i münzeviyâne
ve bedeviyâne suretinde, cadde-i Muhammediyeyi dü-
şünmeyerek, yalnız
(1)
*G s
’ p
G n
¬ '
d p
G =
'
onlara kâfi geliyor.
Fakat, bununla beraber, en mühim bir cihet budur ki:
Adem-i kabul başkadır, kabul-i adem başkadır. Bu çe-
şit ehl-i cezbe ve ehl-i uzlet veya işitmeyen veya bilmeyen
adamlar, peygamberi bilmiyorlar veya düşünmüyorlar ki
kabul etsinler. o noktada cahil kalıyorlar. Marifet-i İlâhi-
yeye karşı yalnız
*G s
’ p
G n
¬ '
d p
G =
'
biliyorlar. Bunlar ehl-i necat
olabilirler.
Fakat peygamberi işiten ve davasını bilen adamlar,
onu tasdik etmezse, Cenab-ı Hakkı tanımaz. onun hak-
kında yalnız
*G s
’ p
G n
¬ '
d p
G =
'
kelâmı, sebeb-i necat olan tevhi-
di ifade edemez. Çünkü, o hâl, bir derece medar-ı özür
olan cahilâne adem-i kabul değil; belki o kabul-i ademdir
ve o inkârdır. Mu’cizatıyla, âsârıyla kâinatın medar-ı fah-
ri ve nev-i beşerin medar-ı şerefi olan Muhammed Aley-
hissalâtü Vesselâmı inkâr eden adam, elbette hiçbir ci-
hette hiçbir nura mazhar olamaz ve Allah’ı tanımaz. Her
ne ise, şimdilik bu kadar yeter.
* * *
varlıklar.
kelâm:
söz.
keyfiyet-i meczubâne:
meczup-
ça durum; cezbeye kapılıp ken-
dinden geçme hâli.
marifet-i İlâhiye:
Allah’ı bilme ve
tanıma.
mazhar olmak:
erişmek, kavuş-
mak.
medar-ı fahr:
övünç kaynağı.
medar-ı özür:
mazeret sebebi.
medar-ı şeref:
şeref sebebi.
mu’cizat:
mu’cizeler, Allah tara-
fından verilip, yalnız peygamber-
lerin gösterebilecekleri büyük
harika işler.
mühim:
önemli.
nev-i beşer:
insan türü, insanlık.
nur:
ışık , aydınlık.
sebeb-i necat:
kurtuluş sebebi.
suret:
şekil, biçim, görünüş.
tasdik etmek:
doğruluğunu ka-
bul etmek.
tevhit:
birleme, Allah’ın varlığını,
birliğini, dengi ve ortağı bulunma-
dığını kabul etme.
vaziyet-i münzeviyâne:
ayrı ya-
şama, tek başına kalma hâli.
adem-i kabul:
kabul etme-
me.
aleyhissalâtü vesselâm:
sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun.
asar:
eserler.
bedeviyâne:
bedevîce, çölde
yaşayanlar gibi.
cadde-i Muhammediye:
Hz.
Muhammed’in gittiği ve tarif
ettiği cadde; Kur’ân ve sünnet
yolu.
cahilâne:
cahilce, cahil bir şe-
kilde.
Cenab-ı Hak:
hakkın ta ken-
disi olan, şeref ve azamet sa-
hibi yüce Allah.
cihet:
yön, yan, taraf.
dava:
takip edilen fikir, iddia.
ehl-i cezbe:
cezbeye kapılan-
lar.
ehl-i necat:
kurtuluşa eren-
ler, kurtulanlar.
ehl-i uzlet:
bir köşeye çekilip
yalnız yaşayanlar.
elbette:
kesinlikle.
hâlet-i istiğrakkârâne:
ken-
dinden geçme hâli.
ifade etme:
anlatma.
inkâr:
kabul etmeme, inan-
mama.
kabul-i adem:
yokluğunu ka-
bul etme, inkâr.
kâfi:
yeterli.
kâinat:
yaratılmış olan şeyle-
rin tamamı, bütün âlemler,
1.
Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. (Kelime-i Şahadetin birinci kelimesi.)
Mektubat | 561 |
Y
irmi
a
lTıncı
m
ekTup
1...,551,552,553,554,555,556,557,558,559,560 562,563,564,565,566,567,568,569,570,571,...1086
Powered by FlippingBook