Mektubat - page 784

İsm-iAzam
ve
Sekîne
denilen esma-i sitte-i meşhurenin
hakikatlerini gayet âlî bir tarzda beyan ve ispat eden ve
Yirmi dokuzuncu lem’ayı takip eyleyen otuzuncu lem’a
namında altı nükte-i esma risalesine
r
ân
à°s
ûdG n
øp
e
p
Ê r
ö p
Ln
G »'
æ°r
ùo
?r
G n
?p
FBÉ n
ªr
°Sn
Ép
Hn
h
cümlesiyle işaret etti-
ğinden, sonra akabinde risale-i esmayı takip eden otuz
Birinci lem’anın Birinci Şuaı olarak otuz üç ayet-i
kur’âniyenin risale-i nur’a işaratını kaydedip, hesab-ı cif-
rî münasebetiyle, baştan başa ilm-i huruf risalesi gibi gö-
rünen ve bir mu’cize-i kur’âniye hükmünde bulunan ri-
saleye
r
â n
în
eÉn
°ûn
Jn
h r
ân
?n
Y m
?Gn
ôr
¡n
Ñ p
d l
±h o
ô o
M
kelimesiyle işaret
edip, derakap
r
ân
?n
ér
fG o
án
ªr
?t
¶dG p
¬p
H À'
Sƒ o
e É° n
ün
Y o
º° r
SGn
h
kelâmıyla
dahi risale-i hurufiyeyi takip eden ve
el-Ayetü’l-Kübra
’dan
ve başka resail-i nuriyeden terekküp eden ve
Asa-yıMû-
sa
namını alan ve asa-i Mûsa gibi, dalâletin ve şirkin si-
hirlerini iptal eden risale-i nur’un şimdilik en son ve ahir
risalesine
Asa-yıMûsa
namını vererek işaretle beraber
manevî karanlıkları dağıtacağını müjde ediyor.
evet,
…'
ô r
Ñ`o
µ`r
dG p
ân
j'
’r
Ép
Hn
h
kelimesiyle Yedinci Şuaa işareti
kuvvetli karineler ile ispat edildiği gibi, aynı kelime, diğer
bir mana ile elhak risale-i nur’un
Ayetü’l-Kübra
’sı hük-
münde ve ekser risalelerin ruhlarını cem eden ve Arabî
bulunan Yirmi dokuzuncu lem’aya, bu kelâm, “müstet-
beatütterakip” kaidesiyle ona bakıyor, efradına dahil edi-
yor. öyle ise, Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahü Anh dahi
bu fıkradan ona bakıp işaret eder diyebiliriz.
ahir:
son.
akabinde:
peşinden.
âlî:
yüce, yüksek.
arabî:
Arapça, Arap dili ile ilgili.
ayet-i kur’âniye:
Kur’ân’ın ayeti.
ayetü’l-kübra:
en büyük ayet,
delil; tevhit ve Marifetullah hak-
kında bir risale.
beyan:
anlatma, izah.
cem’:
toplama, toplanma.
dalâlet:
iman ve İslâmiyetten ay-
rılmak.
derakap:
hemen, derhal.
efrat:
tek olanlar, birler.
ekser:
daha ziyade.
el-ayetü’l-kübra:
büyük delil
anlamına gelen risale. Yedinci
Şua.
elhak:
doğru, gerçekten.
esma-i sitte-i meşhure:
Cenab-ı
Hakkın meşhur olmuş altı ismi.
(Ferd, Hayy, Kayyum, Hakem, adl,
Kuddüs.)
fıkra:
paragraf, bölüm.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek, doğru.
hesab-ı cifrî:
cifir hesabı.
ilm-i huruf risalesi:
harflerden
mana çıkarıp yorumlanan küçük
kitap, mektup.
ispat:
doğruyu delillerle göster-
me.
İsm-i azam:
Cenab-ı Hakkın bin
bir isminden en büyük ve mana-
ca diğer isimleri kuşatmış olanı.
işarat:
işaretler, belirtiler.
kaide:
usul, kural.
karine:
anlaşılması zor olan
hususun hak ve hakikatine
dair cüz’î delil olan şey.
kelâm:
söz.
Lem’a:
Bediüzzaman Said
Nursî’nin parıltı; eserlerinden
Lem’alar adlı kitabından bir
bölüm.
mana:
anlam.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan, manaca.
meşhur:
şöhretli.
mu’cize-i kur’âniye:
Kur’ân’a
ait mu’cize.
müjde:
sevindirici haber.
münasebet:
uygunluk.
müstetbeatütterakip:
söz-
deki birbirine bağlı işaretli
manalar.
nam:
isim.
nükte-i esma:
Allah’ın isimle-
riyle alâkalı parlak nükte.
Resail-i Nuriye:
nur risaleleri,
risale-i nurdan bölümler.
risale:
belli bir konuda yazıl-
mış küçük kitap, mektup.
risale-i esma:
Allah’ın ism-i
azamlarından bahseden risa-
le.
risale-i hurufiye:
harfleri tah-
lil eden risale.
Risale-i Nur:
Bediüzzaman
Said Nursî’nin eserlerinin adı.
Sekîne:
içerisinde on dokuz
harfli ayet bulunan, sükûnet
ve emniyet veren bir dua.
şirk:
Allah’a ortak koşma.
Şua:
ışın; kitabın bir bölümü.
takip:
izleme; arkasından gi-
den veya gelen.
tarz:
biçim.
terekküp:
meydana gelen,
oluşma.
i
şaraT
-
ı
g
aYBiYe
| 784 | Mektubat
1...,774,775,776,777,778,779,780,781,782,783 785,786,787,788,789,790,791,792,793,794,...1086
Powered by FlippingBook