Mektubat - page 774

elemsiz lezzet ve vahşetsiz ünsiyet ve hakikî zevk ve cid-
dî saadet, iman ve İslâmiyetin hakikatindedir. İkinci söz-
de beyan edildiği gibi, iman, şecere-i tuba-i Cennetin bir
çekirdeğini taşıyor. İşte, tarikatin terbiyesiyle o çekirdek
neşvünema bulur, inkişaf eder.
Beşincisi:
tekâlif-i şer’iyedeki hakaik-ı lâtifeyi, tari-
katten ve zikr-i İlâhîden gelen bir intibah-ı kalbî vasıtasıy-
la hissetmek, takdir etmek; o vakit taate suhre gibi değil,
belki iştiyakla itaat edip ubudiyeti ifa eder.
altıncısı:
Hakikî zevke ve ciddî teselliye ve kedersiz
lezzete ve vahşetsiz ünsiyete hakikî medar ve vasıta olan
tevekkül makamını ve teslim rütbesini ve rıza derecesini
kazanmaktır.
Yedincisi:
sülûk-i tarikatin en mühim şartı, en
ehemmiyetli neticesi olan ihlâs vasıtasıyla, şirk-i hafîden
ve riya ve tasannu gibi rezailden halâs olmak ve tarika-
tin mahiyet-i ameliyesi olan tezkiye-i nefis vasıtasıyla
nefs-i emmarenin ve enaniyetin tehlikelerinden kurtul-
maktır.
sekizinci:
tarikatte zikr-i kalbî ile ve tefekkür-i aklî
ile kazandığı teveccüh ve huzur ve kuvvetli niyetler vası-
tasıyla, âdetlerini ibadet hükmüne çevirmek; ve muame-
lât-ı dünyeviyesini a’mal-i uhreviye hükmüne getirip ser-
maye-i ömrünü hüsnüistimal etmek cihetiyle, ömrünün
dakikalarını hayat-ı ebediyenin sümbüllerini verecek çe-
kirdekler hükmüne getirmektir.
âdet:
alışkanlık.
a’mal-i uhreviye:
ahirete ait iş,
hareket ve ibadetler.
beyan:
anlatma, izah, açıklama.
ciddî saadet:
gerçek mutluluk.
ciddî:
gerçek.
cihet:
yön.
ehemmiyet:
önemli.
elem:
üzüntü, maddî-manevî ıztı-
rap.
enaniyet:
kendini beğenme,
bencillik.
hakaik-ı lâtife:
lâtif, güzel haki-
katler, ince manalı gerçekler.
hakikat:
gerçek, doğru.
hakikî zevk:
gerçek manevî
zevk.
hakikî:
gerçek.
halâs:
kurtulma, kurtuluş.
hayat-ı ebediye:
ebedî ve son-
suz hayat.
hükmüne getirmek:
değerine,
yerine getirmek.
hüsnüistimal:
güzel ve iyi kulla-
nış.
ibadet:
Allah’a karşı kulluk vazi-
fesini yapma.
ifa etme:
yerine getirme.
ihlâs:
samimiyet; ibadet ve dav-
ranışlarda sadece Allah’ın rızasını
gözetme.
iman:
inanç, itikat.
inkişaf etme:
gelişme, açığa çık-
ma.
intibah-ı kalbi:
kalbi uyanış.
İslâmiyet:
Müslümanlık.
iştiyakla:
severek, isteyerek.
itaat etme:
boyun eğme, uyma.
keder:
kaygı, hüzün.
lezzet:
zevk, haz, sevinç.
mahiyet-i ameliye:
yapılan ame-
liyenin, işleyişin iç yüzü, özelliği.
makam:
yer, mevki, mertebe.
medar:
sebep, vesile, kaynak.
muamelât-ı dünyeviye:
dünyevî
işler.
mühim:
önemli.
nefs-i emmare:
insanı devamlı
yasak olan kötülüğe sürükleyen
nefis.
neşvünema:
büyüme ve yetiş-
me.
netice:
sonuç.
niyet:
kalbin bir şeye karar ver-
mesi, maksat.
ömür:
hayat.
rezail:
rezillikler, alçaklıklar ve
asilikler.
riya:
iki yüzlülük.
rütbe:
derece.
sermaye-i ömür:
ömür ser-
mayesi.
suhre:
zoraki, önündeki işi is-
teksiz yapan.
sülûk-i tarikat:
tarikat yolu-
na girme.
şecere-i tuba-i cennet:
cen-
netin Tuba ağacı.
şirk-i hafî:
gizli şirk.
taat:
ibadet etme.
takdir etmek:
değer vermek.
tarikat:
tasavvuf adıyla Al-
lah’ı tanımaya ve iman esas-
larını inkişaf ettirerek insanı
manevî olgunluğa götüren
yol.
tasannu:
yapmacık.
tefekkür-i aklî:
akıl yoluyla
tefekkür etmek, düşünmek.
tekâlif-i şer’iye:
şeriatın
emirleri, yükümlülük ve so-
rumlulukları.
terbiye:
eğitim.
teselli:
avunma.
teslim:
kendini Allah’ın emri-
ne bırakma.
teveccüh:
iltifat etme.
tevekkül:
Allah’a dayanma
ve güvenme.
tezkiye-i nefis:
nefsini temi-
ze çıkarma.
ubudiyet:
kulluk.
ünsiyet:
dostluk, arkadaşlık.
vahşet:
vahşîlik, yalnızlık, il-
kellik.
vahşetsiz:
yalnızlık hissetme-
den, korkusuz.
vakit:
zaman.
vasıta:
aracılık.
zevk:
manevî haz.
zikr-i İlâhî:
Allah’ı zikretmek.
zikr-i kalbi:
kalb ile yapılan,
sessiz zikir.
Y
irmi
d
okuzuncu
m
ekTup
| 774 | Mektubat
1...,764,765,766,767,768,769,770,771,772,773 775,776,777,778,779,780,781,782,783,784,...1086
Powered by FlippingBook