Mektubat - page 817

Söndühainfaaliyet,
yıkıldıodeccaliyet,
Halâsbulduİslâmiyet,
Tahtaçıkanhakangibi.
Eyyârelişir-ijiyan,
Buhâb-ıgaflettenuyan,
Âlemleredevr-iümran,
Asr-ınüzul-iFurkangibi.
İklimlerdeimanyeli
Esergönüllerneşeli,
Öpsemogülkokaneli,
Obülbül-ihandangibi.
Âdemolunecatarar,
HakdavetiNurlardavar,
Eyşehriyar-ışehriyar,
Sensinbizesultangibi.
Arşaçıkanferyadımız,
Alındışimdidâdımız,
OsevgiliÜstadımız,
GönüldeSüleymangibi.
Eyekmel-iahirzaman,
Sensinmahbub-iMüstean,
Fedasanabucismücan,
Hakyolundakurbangibi.
Said’ibeklerdiyıllar,
Sensingönüldemuntazar,
Peygamberimvermişhaber,
Olmabizepinhangibi.
eden, kendisinden yardım isteni-
len sevgili.
necat:
kurtuluş.
nur:
aydınlık.
pinhan:
gizli, saklı, hafî.
sultan:
padişah, hükümdar.
şehriyar-ı şehriyar:
padişahlar
padişahı.
şir-i jiyan:
kükremiş aslan.
üstat:
muallim, öğretmen.
yare:
yara.
âlem:
dünya, bütün yaratıl-
mışlar.
arş:
göğün en yüksek katı, Al-
lah’ın kudret ve saltanatının
tecelli ettiği yer.
asr-ı
nüzul-i
Furkan:
Kur’ân’ın indiği asır.
bülbül-i handan:
gülen, ne-
şelenen bülbül.
cism-i can:
can ve gönlün cis-
mi.
dad:
adalet, hak, doğruluk.
davet:
çağırma, çağrı.
deccaliyet:
dinsizlik, kâfirlik.
devr-i ümran:
mutluluk dev-
ri.
ekmel-i ahir zaman:
ahir za-
manın en mükemmeli.
feda:
gözden çıkarma, uğru-
na verme.
feryat:
yüksek sesle bağırma,
çağırma.
hâb-ı gaflet:
gaflet uykusu.
hain:
hıyanet eden.
hak:
doğru, gerçek.
hakan:
eski Türklerde hü-
kümdar.
halâs:
kurtulma.
iman:
inanma, inanç.
mahbub-i müstean:
yardım
Mektubat | 817 |
H
akikaT
ç
ekirdekleri
1...,807,808,809,810,811,812,813,814,815,816 818,819,820,821,822,823,824,825,826,827,...1086
Powered by FlippingBook