Sözler - page 1017

ki, her kalp, kendine ihsan edeni sever ve hakikî kema-
le muhabbet eder ve ulvî cemale meftun olur. Kendiyle
beraber, sevdi¤i ve flefkat etti¤i zatlara dahi ihsan edeni,
daha pek çok sever. Acaba, sab›kan beyan etti¤imiz gi-
bi, her bir isminde binler ihsan defineleri bulunan ve bü-
tün sevdiklerimizi ihsanat›yla mes’ut eden ve binler ke-
malât›n menba› olan ve binler tabakat-› cemalin medar›
olan, bin bir esmas›n›n müsemmas› olan
Cemîl-i Zülce-
lâl, Mahbub-u Zülkemal
, ne derece aflk ve muhabbete lâ-
y›k oldu¤u ve bütün kâinat Onun muhabbetiyle mest ve
sergerdan olmas›n›n flayeste bulundu¤u anlafl›lmaz m›?
‹flte flu s›rdand›r ki,
Vedûd
ismine mazhar bir k›s›m ev-
liya, “Cenneti istemiyoruz; bir lem’a-i muhabbet-i ‹lâhi-
ye, ebeden bize kâfidir” demifller.
Hem ondand›r ki, hadiste geldi¤i gibi, “Cennette bir
dakika rü’yet-i cemal-i ‹lâhî, bütün Cennet lezaizine faik-
tir.”
1
‹flte flu nihayetsiz kemalât-› muhabbet, vahidiyet ve
ehadiyet dairesinde Zat-› Zülcelâl’in Kendi esma ve mah-
lûkat›yla hâs›l olur. Demek, o daire haricinde tevehhüm
olunan kemalât, kemalât de¤ildir.
Beflinci Remiz
Befl Noktad›r.
•
Birinci Nokta:
Ehl-i dalâletin vekili der ki
: “Ehadisi-
nizde, dünya tel’in edilmifl; cife ismiyle yâd edilmifl.
Hem, bütün ehl-i velâyet ve ehl-i hakikat, dünyay› tahkir
ediyorlar; “Fenad›r, pistir” diyorlar. Hâlbuki, sen bütün
SÖZLER | 1017
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
onun peflinden gidenler.
ehl-i velâyet:
velî olanlar, Allah’›n
dostlu¤unu kazananlar.
esma:
isimler..
evliya:
velîler, Allah dostlar›.
faik:
üstün, seçkin.
fenâ:
yok olma, ölümlülük.
hadis:
Hz. Peygamberin sözü.
hakikî:
gerçek.
hâs›l:
meydana gelme.
ihsan:
ikram etme, lütuf, ba¤›fl.
ihsanat:
ihsanlar, iyilikler, ba¤›fl-
lar.
kâfi:
yeter.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kemalât:
yetkinlik, faziletler, mü-
kemmellikler.
kemalât-› muhabbet:
sevgideki
güzellik ve yücelikler.
lây›k:
yak›fl›r, uygun.
lem’a-i muhabbet-i ‹lâhiye:
Al-
lah sevgisinin par›lt›s›.
lezaiz:
zevkler, lezzetler.
Mahbub-u Zülkemal:
sonsuz ke-
mal sahibi olan ve sevilmeye en
lây›k olan Cenab-› Hak.
mahlûkat:
Allah taraf›ndan yara-
t›lanlar.
mazhar:
nail olma, flereflenme.
medar:
sebep, vesile.
meftun:
vurgun, müptelâ.
menba:
kaynak.
mest:
keyifle kendinden geçme,
büyük haz duyma.
mes’ut:
saadetli.
müsemma:
isimlendirilmifl.
nihayetsiz:
sonsuz.
nokta:
iflaret.
remiz:
iflaret.
rü’yet-i cemal-i ‹lâhî:
Allah’›n ce-
malini görme.
sab›kan:
bundan önceki, az ev-
vel.
sergerdan:
bafl› dönmüfl.
flayeste:
uygun, münasip.
flefkat:
içten ve karfl›l›ks›z mer-
hamet.
tabakat-› cemal:
güzelli¤in dere-
celeri.
tahkir:
hakaret etme, afla¤›lama.
tel’in:
lânetlenme.
tevehhüm:
vehimlenme, zannet-
me
ulvî:
yüksek, yüce.
vahidiyet:
Cenab-› Hakk›n her
fleyde birden görülen birlik tecel-
lisi
Vedûd:
çok flefkatli olan ve çok
sevgi beslenen, seven ve sevilen
Allah.
vekil:
baflkas›n›n yerine ve ad›na
hareket eden.
yâd:
anma.
zat:
kifli.
Zat-› Zülcelâl:
celâl ve büyüklük
sahibi Cenab-› Hak.
beyan:
anlatma, izah.
cemal:
güzellik.
Cemîl-i Zülcelâl:
heybeti ve
yüceli¤i s›n›rs›z, güzelli¤i son-
suz olan Allah.
cife:
lefl.
define:
k›ymetli eflya, hazine.
ebeden:
asla, hiçbir zaman.
ehadis:
hadisler.
ehl-i dalâlet:
bat›l yola giren-
ler; yoldan ç›kanlar.
ehl-i hakikat:
gerçe¤i bulup
1.
Müslim
, ‹man: 297;
‹bni Mâce
, Mukaddime: 13;
Müsned
, 4:333; fiafiî,
Müsned
, 2:389; Deylemi,
Müsned
, 4:356.
1...,1007,1008,1009,1010,1011,1012,1013,1014,1015,1016 1018,1019,1020,1021,1022,1023,1024,1025,1026,1027,...1482
Powered by FlippingBook