Sözler - page 1008

‹kinci Remiz:
Seyyid fierif-i Cürcanî, fierhü’l-Mevak›f’ta demifl ki,
“Sebeb-i muhabbet ya lezzet veya menfaat, ya müflake-
let (yani meyl-i cinsiyet), ya kemaldir. Çünkü, kemal
mahbub-u lizatihîdir.” Yani, ne fleyi seversen; ya lezzet
için seversin, ya menfaat için, ya evlâda meyil gibi bir
müflakele-i cinsiye için, ya kemal oldu¤u için seversin.
E¤er kemal ise, baflka bir sebep, bir garaz lâz›m de¤il. O,
bizzat sevilir. Meselâ, eski zamanda sahib-i kemalât in-
sanlar› herkes sever onlara karfl› hiçbir alâka olmad›¤›
hâlde istihsankârâne muhabbet edilir.
‹flte, Cenab-› Hakk›n bütün kemalât› ve Esma-i Hüsna-
s›n›n bütün meratipleri ve bütün faziletleri, hakikî kema-
lât olduklar›ndan, bizzat sevilirler; “mahbubetünlizati-
ha”d›rlar. Mahbub-u bilhak ve habib-i hakikî olan Zat-›
Zülcelâl, hakikî olan kemalât›n› ve s›fât ve esmas›n›n gü-
zelliklerini kendine lây›k bir tarzda sever, muhabbet eder.
Hem, o kemalât›n mazharlar›, âyineleri olan sanat›n› ve
masnuat›n› ve mahlûkat›n›n mehasinini sever, muhabbet
eder; enbiyas›n› ve evliyas›n›, hususan Seyyidü’l-Mürse-
lîn ve Sultanü’l-Evliya olan Habib-i Ekremini sever. Yani,
Kendi cemalini sevmesiyle, o cemalin âyinesi olan Habi-
bini sever; ve Kendi esmas›n› sevmesiyle o esman›n
mazhar-› camii ve zîfluuru olan o Habibini ve ihvan›n› se-
ver; ve sanat›n› sevmesiyle, o sanat›n dellâl ve teflhircisi
olan o Habibini ve emsalini sever; ve masnuat›n› sevme-
siyle, o masnuata karfl›, “Maflaallah, bârekâllah, ne ka-
dar güzel yap›lm›fllar!” diyen ve takdir eden ve istihsan
alâka:
ilgi, ba¤.
âyine:
ayna.
bârekâllah:
Allah ne mübarek
yaratm›fl.
bizzat:
kendisi.
cemal:
güzellik.
Cenab-› Hak:
Allah.
dellâl:
ilân edici.
emsal:
k›ssalar, hikâyeler.
enbiya:
nebîler, peygamberler.
esma:
isimler.
Esma-i Hüsna:
Allah’›n güzel
isimleri.
evliya:
velîler, Allah dostlar›.
fazilet:
kifliyi ahlâkl›, iyi hareket
etmeye yönelten manevî kuvvet,
erdem, iyilik, fayda.
garaz:
kin.
Habib-i Ekrem:
en cömert sevgili
olan Hz. Peygamber.
habib-i hakikî:
hakikî sevilmeye
lây›k olan.
habip:
sevgili.
habip:
sevilen, sevgili.
hakikî:
gerçek.
hususan:
özellikle.
ihvan:
kardefller.
istihsankârâne:
be¤enerek, gü-
zel bularak.
kemal:
kusursuzluk, mükemmel-
lik.
kemalât:
faziletler, mükemmel-
likler.
lây›k:
yak›fl›r, uygun.
mahbubetünlizatiha:
zat› için se-
vilen.
mahbub-u bilhak:
hakikate se-
vilmeye lây›k olan.
mahbub-u lizatihî:
bizzat sevi-
len.
mahlûkat:
Allah taraf›ndan yara-
t›lanlar.
masnuat:
sanatla yap›lm›fl fleyler.
maflaallah:
Allah dilemifl ve ne
güzel yapm›fl.
mazhar:
zuhur etti¤i, göründü¤ü
yer, ayna.
mazhar-› cami:
kapsaml› görün-
me yeri.
mehasin:
güzellikler.
menfaat:
fayda.
meratip:
mertebeler.
meyil:
tutkunluk, sevme.
meyl-i cinsiyet:
cinsiyet meyli,
cinsî arzu.
muhabbet:
sevgi, sevme.
müflakele-i cinsiye:
soyla il-
gili yak›nl›k, akrabal›k, soya
çekim.
müflakelet:
cinsî benzeyifl,
flekildeki benzeyifl.
remiz:
iflaret.
sahib-i kemalât:
kemalât sa-
hibi.
sebeb-i muhabbet:
sevgi ne-
deni.
Seyyidü’l-Mürselîn:
peygam-
berlerin bafl›, seyyidi; Hz.
Peygamber
s›fat:
nitelik, vas›f.
Sultanü’l-Evliya:
bütün evli-
yan›n sultan›; Hz. Muham-
med.
takdir:
tebrik etme, be¤eni.
teflhir:
sergi.
Zat-› Zülcelâl:
celâl ve büyük-
lük sahibi Cenab-› Hak.
zîfluur:
fluurlu, bilinç sahibi.
1008 | SÖZLER
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
1...,998,999,1000,1001,1002,1003,1004,1005,1006,1007 1009,1010,1011,1012,1013,1014,1015,1016,1017,1018,...1482
Powered by FlippingBook