Sözler - page 1087

ile beraber intizam-› mutlak, elbette, gündüz ›fl›¤›, ›fl›k gü-
nefli gösterdi¤i gibi, bir
Kadîr-i Zülcelâl’
in, bir
Hakîm-i
Zülkemal
’in, bir
Rahîm-i Zülcemal’
in vücub-u vücuduna
ve kemal-i kudretine ve cemal-i rububiyetine ve vahdani-
yetine ve ehadiyetine flahadet ederler,
1
»'
æ° r
ù o
?r
G o
A B É n
ª r
°Sn
’r
G o
¬ n
d
s›rr›n› gösterirler.
fiimdi, ey bîçare cahil, gafil, muannit, muatt›l! Bu ha-
kikat-i uzmay› ne ile tefsir edebilirsin? Bu nihayet dere-
cede mu’cize ve harika keyfiyeti ne ile izah edebilirsin?
Bu hadsiz derecede acip flu sanatlar› neye isnat edebilir-
sin? Bu yeryüzü derecesinde genifl bu pencereye hangi
perde-i gafleti at›p kapatabilirsin? Senin tesadüfün nere-
de, tabiat dedi¤in ve güvendi¤in fluursuz yoldafl›n ve da-
lâlette istinatgâh›n ve arkadafl›n nerede? Bu ifllere tesa-
düfün kar›flmas› yüz derece muhal de¤il mi? Ve flu hari-
ka ifllerin binden birinin tabiata havalesi bin derece mu-
hal olmuyor mu? Yoksa camit, âciz tabiat›n her bir fleyin
içinde, o fleyden yap›lan, eflya adedince manevî makine
ve matbaalar› m› var?
On Sekizinci Pencere
2
¢p
Vr
Qn
’r
Gn
h p
äGn
ƒ'
ª°s
ùdG p
äƒ o
µ
n
?n
e ? /
a Gho
ô o
¶r
æn
j r
º n
dn
hn
G
Yirmi ‹kinci Sözde izah edilen flu temsile bak ki:
Nas›l mükemmel, muntazam, sanatl›, saray gibi bir
eser, bilbedahe muntazam bir fiile delâlet eder. Yani bir
SÖZLER | 1087
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
mak.
delâlet:
delil olma, gösterme.
ehadiyet:
birlik. Allah’›n birli¤i.
eser:
yap›.
fiil:
ifl.
gafil:
gerçekleri görmeyen,
önemsemeyen, iyi düflünmeyen.
hadsiz :
s›n›rs›z.
hakikat-i uzma:
en büyük haki-
kat.
Hakîm-i Zülkemal:
her fleyi belir-
li gayelere yönelik, faydal›, yerli
yerinde ve mükemmel yaratan,
kemal sahibi Allah.
harika:
ola¤anüstü.
havale:
b›rakma; bir ifli baflkas›-
n›n yapt›¤›n› iddia etme.
ifade:
anlatma, bildirme.
intizam-› mutlak:
tam ve mü-
kemmel düzen.
isnat:
dayand›rma.
istinatgâh:
dayanak noktas›.
izah:
aç›klama.
Kadîr-i Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük, haflmet ve kudret sahibi, Al-
lah.
kemal-i kudret:
kudretin mü-
kemmelli¤i.
keyfiyet:
durum, vaziyet.
mana:
anlam.
manevî:
maddî olmayan, mana-
ya ait; ruha ait, içe ait; fikrî, hissî;
görünmeyen.
matbaa:
bas›m evi.
muannit:
inatç›.
muatt›l:
Allah’a inkâr eden.
mu’cize:
bir benzerini yapma ko-
nusunda baflkalar›n› âciz b›rakan
ola¤anüstü fley.
muhal:
imkâns›z.
muntazam:
düzenli.
mükemmel:
her fleyi tam ve ek-
siksiz.
perde-i gaflet:
gaflet perdesi,
gerçekleri görmeye engel olan
perde, önemsememezlik.
Rahîm-i Zülcemal:
güzellik sahibi
olan ve yaratt›klar›na karfl› son-
suz flefkat ve merhametli olan Al-
lah.
sahavet:
cömertlik.
sanat:
ustaca ve güzel yap›l›fl.
s›r:
gizli hakikat, gerçek.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
fluursuz:
ak›ls›z, bilinçsiz.
tabiat:
do¤a, Allah’› inkâr edenle-
rin yarat›c› bir güç olarak gördük-
leri içinde yaflad›¤›m›z do¤a ve
madde âlemi.
tefsir:
aç›klama, yorum.
temsil:
örnek, benzetme.
tesadüf:
rastgelme, rastlant›.
vahdaniyet:
Allah’›n birli¤i ve
varl›¤›.
vücub-u vücut:
varl›¤› gerekli ol-
mak, olmamas› imkâns›z olmak.
yoldafl:
yol arkadafl›.
acip:
hayret verici, flafl›rt›c›.
âciz:
güçsüz.
adet:
say›, miktar.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
bilbedahe:
apaç›k bir flekilde.
cahil:
bilgisiz.
camit:
cans›z.
cemal-i rububiyet:
Allah’›n
bütün varl›klara muhtaç ol-
duklar› fleyleri vermesi, onlar›,
yetifltirmesi, uyum içinde ida-
re ve sevk etmesindeki gü-
zellik.
dalâlet:
iman ve ‹slâmiyetten
ayr›lmak, do¤ru yoldan ayr›l-
1.
En güzel isimler Onundur. (Haflir Suresi: 24.)
2.
Onlar, göklerin ve yerin ifade etti¤i manalara bakmazlar m›? (A’raf Suresi: 185.)
1...,1077,1078,1079,1080,1081,1082,1083,1084,1085,1086 1088,1089,1090,1091,1092,1093,1094,1095,1096,1097,...1482
Powered by FlippingBook