Sözler - page 1092

Mufadd›l’
›n vücub-u vücudunu ve vahdetini ve cemal-i
rahmetini ve kemal-i rububiyetini gösterir.
‹flte e¤er bütün rûy-i zemindeki a¤açlar›n lisan-› hâlle-
rini birden dinleyebilsen,
1
¢p
Vr
Qn
’r
G?p
a Én
en
h p
äGn
ƒ '
ª s
°ùdG?p
a Én
e ! o
í u
Ñ° n
ùo
j
hazinesinde ne kadar güzel cevherler bulundu¤unu göre-
ceksin, anlayacaks›n.
‹flte ey nankörlük içinde kendini bafl›bofl zanneden
bedbaht gafil! Bu derece hadsiz lisanlarla kendini sana
tan›tt›ran ve bildiren ve sevdiren bir
Kerîm-i Zülcemal
ta-
n›mak istenilmezse, bu lisanlar› susturmal›. Madem ki,
susturulmaz; dinlemeli. Gafletle kula¤›n› kapasan, kurtu-
lamazs›n. Çünkü, sen kula¤›n› kapamakla, kâinat sükût
etmez, mevcudat susmaz, vahdaniyet flahitleri seslerini
kesmezler; elbette seni mahkûm ederler.
Yirminci Pencere
(HAfi‹YE)
Én
fn
ór
æp
Y s
’p
G m
Ar
?n
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
2
@ m
Ar
?n
T u
?o
c o
äƒo
µn
?n
e /
?p
ón
«p
H …/
ò s
dG n
¿Én
ër
Ñ°o
ùn
a
Én
æ r
dn
õr
fn
Én
a n
í p
bGn
ƒn
d n
ìÉn
ju
ôdG É n
æ r
?°n
Sr
Qn
Gn
h@ m
?ƒ o
?r
©n
e m
Qn
ón
?p
H s
’p
G = o
¬ o
d u
õn
æo
f Én
en
h o
¬o
æp
FBG n
õn
N
3
@ n
Ú/
fp
RÉn
îp
H o
¬ n
d r
ºo
àr
fn
G BÉ n
en
h o
?ƒo
ªo
cÉn
ær
«n
?°r
Sn
Én
a k
ABÉ n
e p
ABÉ n
ª° s
ùdG n
øp
e Én
æ r
dn
õr
fn
Én
a
Arabî:
Arapçaya ait.
bedbaht:
baht› kara, zavall›.
cemal-i rahmet:
rahmetin güzel-
li¤i.
cevher:
de¤erli fleyler.
gafil:
gerçekleri görmeyen,
önemsemeyen, iyi düflünmeyen.
gaflet:
gerçekleri görmeme,
önemsememe, iyi düflünmeme
tavr›.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
hakikat:
gerçek.
hafliye:
dipnot, aç›klay›c› not.
hazine:
k›ymetli fleylerin bulun-
du¤u sa¤lam yer; ayetteki genifl
manalar.
kâinat:
bütün âlemler, tüm var-
l›klar.
kemal-i rububiyet:
Allah’›n bü-
tün varl›klara muhtaç olduklar›
fleyleri vermesi, onlar›, yetifltir-
mesi, uyum içinde idare ve sevk
etmesinin mükemmelli¤i.
Kerîm-i Zülcemal:
sonsuz güzel-
lik, ikram ve cömertlik sahibi Al-
lah.
lisan:
dil.
lisan-› hâl:
hâl dili.
mahkûm:
aleyhinde hüküm ve-
rilmifl olan.
mevcudat:
mahlûklar, yarat›lm›fl
fleylerin tamam›, kâinat.
Mufadd›l:
diledi¤ine üstünlük
veren, lütufta bulunan Allah.
rûy-i zemin:
yeryüzü.
suret:
tarz, flekil.
sükût:
susma.
flahit:
flahit, tan›k, delil.
tesbih:
Allah’› bütün kusur ve
noksan s›fatlardan uzak tut-
ma, onu flan›na lây›k ifadeler-
le anma.
vahdaniyet:
Allah’›n birli¤i ve
varl›¤›.
vahdet:
birlik.
vücub-u vücut:
varl›¤› gerek-
li olmak, olmamas› imkâns›z
olmak.
vücup:
zorunlu olma.
vücut:
var olma.
zaman:
vakit.
1.
Göklerde ne var, yerde ne varsa, Allah’› tesbih eder. (Cuma Suresi: 1.)
2.
fian› ne yücedir Onun ki, her fleyin hüküm ve tasarrufu elindedir. (Yâsin Suresi: 83.)
3.
Hiçbir fley yoktur ki, hazineleri Bizim yan›m›zda olmas›n. Her fleyi Biz belli bir miktar ile in-
diririz. (Hicr Suresi: 21.) • Rüzgârlar› da Biz afl›lay›c› olarak gönderdik, sonra gökten bir su in-
dirip onunla sizi sulad›k. Yoksa o suyu hazinesinde saklayan siz de¤ilsiniz. (Hicr Suresi: 22.)
1092 | SÖZLER
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
HAfi‹YE:
fiu Yirminci Pencerenin hakikati bir zaman Arabî bir surette
flöyle kalbe gelmiflti:
n
?p
Ø«/
Xr
ƒn
J n
?p
Øj/
ör
ün
J r
øp
e p
QÉn
°ür
Yn
’r
G o
êt
ƒn
ªn
J @ n
?p
Ò/
¡r
°ûn
J n
?p
ôj/
ƒr
æn
J r
øp
e p
ABÉn
«u
°†dG o
CÓor
Än
?n
J
æ
1...,1082,1083,1084,1085,1086,1087,1088,1089,1090,1091 1093,1094,1095,1096,1097,1098,1099,1100,1101,1102,...1482
Powered by FlippingBook