Sözler - page 1137

SEBEP SIRF ZAHİRÎDİR
İzzet ve azamet ister ki, esbab-ı tabiî perdedar-ı dest-i
kudret ola aklın nazarında.
Tevhid ve Celâl ister ki, esbab-ı tabiî dâmenkeş-i tesir-i
hakikî ola
(HAŞİYE)
kudret eserinde.
• • •
VÜCUT, ÂLEM-İ CİSMANÎDE MÜNHASIR DEĞİL
Vücudun hasra gelmez muhtelif envaını, münhasır ol-
maz, sıkışmaz şu şahadet âleminde.
Âlem-i cismanî bir tenteneli perde gibi, şulefeşan gay-
bî avalim üzerinde.
• • •
KALEM-İ KUDRETTE İTTİHAT, TEVHİDİ İLÂN EDER
Eser-i itkan-ı sanat, fıtratın her köşesinde, bilbedahe
reddeder esbabının icadını.
Nakş-ı kilkî, ayn-ı kudret; hilkatin her noktasında biz-
zarure reddeder vesaitin vücudunu.
• • •
BİR ŞEY HER ŞEYSİZ OLMAZ
Kâinatta serbeser sırr-ı tesanüt müstetir, hem münte-
şir. Hem cevanipte tecavüp, hem teavün gösterir.
Ki, yalnız bir Kudret-i âlemşümuldür yaptırır, zerreyi
her nispetiyle halk edip yerleştirir.
İlâhî kudret.
muhtelif:
çeşitli, değişik; pek çok.
münhasır:
has, ait olmak.
münteşir:
her yere yayılmış.
müstetir:
gizliden gizliye var
olan.
nakş-ı kilkî:
kalemle yapılan na-
kış.
nispet:
oranlama.
perdedar-ı dest-i kudret:
İlâhî
kudret elinin önündeki perde,
perdelik.
reddetmek:
kabul etmemek.
sebep:
neden.
serbeser:
baştan başa kadar.
sırf:
sadece, yalnızca.
sırr-ı tesanüt:
dayanışma, yar-
dımlaşma gerçeği, sırrı.
şahadet âlemi:
göz ile görünen.
şulefeşan:
ışık saçan.
teavün:
yardımlaşma.
tecavüp:
ihtiyaca cevap verme.
tentene:
arkasını gösteren dantel
perde.
tesir-i hakikî:
gerçek tesir.
tevhid:
birleme, Allah’ın birliğine
ve Ondan başka İlâh olmadığına
inanma.
vesait:
vasıtalar, sebepler.
vücut:
varlık.
zahiri:
görüntü.
zerre:
atom.
âlem-i cismanî:
bedensel;
görünen madde âlemi.
avalim:
âlemler, dünyalar.
ayn-ı kudret:
bizatihi kudre-
tin kendisi.
bilbedahe:
apaçık, aşikâr.
bizzarure:
zorunlu olarak,
mecburiyetle.
Celâl:
Allah’ın son derece aza-
meti ve büyüklüğü.
cevanip:
her taraf, bütün
yönlerde.
dâmenkeş:
elini eteğini çe-
ken, bir işten feragat eden.
enva:
çeşit.
esbab-ı tabiî:
tabiattaki se-
bepler, maddeler.
esbap:
sebepler.
eser:
ortaya konan bir iş, sa-
nat ve yapı.
fıtrat:
yaratılış.
gaybî:
görünmeyen.
halk etmek:
yaratmak.
hasra gelmez:
sayıya gelme-
yen, sayılamayan.
haşiye:
dipnot.
hilkat:
yaratılan varlık.
icat:
yapıcılık, yoktan yarat-
ma.
ilân:
duyurmak.
itkan-ı sanat:
sanattaki mü-
kemmellik, harikalık.
ittihat:
birlik.
izzet-i azamet:
Allah’ın hiçbir
şeye muhtaç olmayan bü-
yüklüğü.
kâinat:
yaratılan her şey.
kalem-i kudret:
İlâhî kudre-
tin kelimelerine benzetilen
atomlarla tabiatı yazan kud-
ret kalemi.
kudret:
Allah’ın her şeye gü-
cü yetmesi.
kudret-i âlemşümul:
tüm
varlığı ve âlemleri kuşatan
HAŞİYE:
Hakikî tesirden elini çeksin, icada karışmasın demektir.
SÖZLER | 1137 |
L
EMAAT
1...,1127,1128,1129,1130,1131,1132,1133,1134,1135,1136 1138,1139,1140,1141,1142,1143,1144,1145,1146,1147,...1482
Powered by FlippingBook