Sözler - page 201

edepli misafirlere münasip ve öyle yüksek bir kasra fla-
yan bir surette ikram etti. Daimî, onlar› saadetlendirdi.
‹ k i nc i gü r uh
ise, ak›llar› bozulmufl, kalpleri sönmüfl
olduklar›ndan, saraya girdikleri vakit, nefislerine ma¤lûp
olup lezzetli taamlardan baflka hiçbir fleye iltifat etmedi-
ler; bütün o mehasinden gözlerini kapad›lar ve o üstad›n
irfladat›ndan ve flakirtlerinin ikazat›ndan kulaklar›n› t›ka-
d›lar. Hayvan gibi yiyerek uykuya dald›lar; içilmeyen, fa-
kat baz› fleyler için ihzar edilen iksirlerden içtiler, sarhofl
olup, öyle ba¤›rd›lar, kar›flt›rd›lar, seyirci misafirleri çok
rahats›z ettiler, sâni-i zîflan›n düsturlar›na karfl› edepsiz-
likte bulundular. Saray sahibinin askerleri de onlar› tu-
tup, öyle edepsizlere lây›k bir hapse att›lar.
Ey benimle bu hikâyeyi dinleyen arkadafl! Elbette an-
lad›n ki, o hâkim-i zîflan, bu kasr›, flu mezkûr maksatlar
için bina etmifltir. fiu maksatlar›n husulü ise iki fleye mü-
tevakk›ft›r.
•
Birisi
: fiu gördü¤ümüz ve nutkunu iflitti¤imiz üstad›n
vücududur. Çünkü, o bulunmazsa, bütün maksatlar bey-
hude olur. Çünkü, anlafl›lmaz bir kitap, muallimsiz olsa,
manas›z bir k⤛ttan ibaret kal›r.
•
‹kincisi
: Ahali o üstad›n sözünü kabul edip, dinleme-
sidir. Demek, vücud-u üstat, vücud-u kasr›n dâîsidir ve
ahalinin istima›, kasr›n bekas›na sebeptir. Öyle ise, de-
nilebilir ki, e¤er flu üstat olmasayd›, o melik-i zîflan, flu
kasr› bina etmezdi. Hem, yine denilebilir ki, o üstad›n
SÖZLER | 201
O
N
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
kas›r:
köflk, saray.
ma¤lûp:
yenilgi.
maksat:
gaye, istenilen fley.
mehasin:
güzellikler.
melik-i zîflan:
flanl› padiflah.
mezkûr:
ad› geçen.
misafir:
geçici oturan, konuk.
muallim:
ö¤retmen.
münasip:
uygun.
mütevakk›f:
ba¤l›.
nefis:
kendi, kötülü¤e sevk eden
duygu.
nutuk:
konuflma.
saadet:
mutluluk.
sâni-i zîflan:
flan› yüce sanatkâr.
suret:
biçim.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
flayan:
yak›fl›r, lây›k.
taam:
yemek.
üstat:
ö¤reten, tarif eden, dan›fl›-
lan, uzman, Hazret-i Peygamber.
vücud-u kas›r:
saray›n varl›¤›.
vücud-u üstat:
ö¤reticinin varl›-
¤›.
vücudu:
varl›¤›.
ahali:
halk.
beka:
devaml›l›k, kal›c›l›k.
beyhude:
bofl.
bina etmek:
infla etmek, kur-
mak, yapmak.
dâî:
sebep olan.
daimî:
sürekli.
düstur:
kural, prensip.
edepli:
terbiyeli.
edepsiz:
nezaketsiz, sayg›s›z.
güruh:
gurup, topluluk.
hâkim-i zîflan:
flan› yüce hü-
kümdar.
husul:
meydana gelme, üre-
me, ç›kma.
ihzar:
haz›rlanan.
ikazat:
uyar›lar.
ikram:
a¤›rlama.
iksir:
tesirli ilâç.
iltifat:
gönül ba¤lamak, ilgi
göstermek.
irfladat:
nasihatler, do¤ru yo-
lu gösteren sözler.
istima:
dinleme.
1...,191,192,193,194,195,196,197,198,199,200 202,203,204,205,206,207,208,209,210,211,...1482
Powered by FlippingBook