Sözler - page 195

Zeylin Beßinci Parças›
Evet, nass-› hadis ile nev-i beflerin en mümtaz flahsi-
yetleri olan yüz yirmi dört bin enbiyan›n
1
icma ve teva-
türle, k›smen fluhuda ve k›smen hakkalyakîne istinaden,
müttefikan ahiretin vücudundan ve insanlar›n oraya sevk
edilece¤inden ve bu kâinat Hâl›k’›n›n kat’î vaat etti¤i ahi-
reti getirece¤inden haber verdikleri gibi; ve onlar›n ver-
dikleri haberi keflif ve fluhut ile ilmelyakîn suretinde tas-
dik eden yüz yirmi dört milyon evliyan›n o ahiretin vücu-
duna flahadetleriyle; ve bu kâinat›n Sâni-i Hakîm’inin bü-
tün esmas›, bu dünyada gösterdikleri cilveleriyle bir
âlem-i bekay› bilbedahe iktiza ettiklerinden, yine ahiretin
vücuduna delâletiyle; ve her sene baharda rûy-i zeminde
ayakta duran had ve hesaba gelmez ölmüfl a¤açlar›n ce-
nazelerini emr-i
2
o
¿ƒo
µ n
« n
a r
øo
c
ile ihya edip
3
p
är
ƒn
Ÿr
G n
ór
©n
H o
år
©n
H
’e mazhar eden ve haflir ve neflrin yüz binler numunesi
olarak nebatat taifelerinden ve hayvanat milletlerinden
üç yüz bin nevileri haflir ve neflreden hadsiz bir Kudret-i
Ezeliye ve hesaps›z ve israfs›z bir Hikmet-i Ebediye ve
r›zka muhtaç bütün zîruhlar› kemal-i flefkatle gayet hari-
ka bir tarzda iafle ettiren ve her baharda az bir zamanda
had ve hesaba gelmez enva-› ziynet ve mehasini gös-
teren bir rahmet-i bâkiye ve bir inayet-i daime, bilbeda-
he ahiretin vücudunu istilzam ile; ve flu kâinat›n en mü-
kemmel meyvesi ve Hâl›k-› Kâinat’›n en sevdi¤i masnuu
SÖZLER | 195
O
NUNCU
S
ÖZ
had:
s›n›r.
hakkalyakîn:
bizzat yaflayarak
kesin bilgi edinme.
Hâl›k:
her fleyi yaratan Allah.
Hâl›k-› Kâinat:
kâinat›n yarat›c›s›
olan Allah.
harika:
her zaman rastlanmayan,
ola¤anüstü.
haflir:
k›yametten sonra bütün
insanlar›n diriltilip bir yere top-
lanmalar›.
hayvanat:
hayvanlar.
Hikmet-i Ebediye:
Allah’›n son-
suz gayeleri.
iafle:
besleme, yedirip içirme.
icma:
fikir birli¤i.
ihya:
hayat verme, diriltme.
iktiza:
gerektirme.
ilmelyakîn:
kesin bilgiye dayana-
rak, kuflkuya yer b›rakmayacak
biçimde ö¤renme.
inayet-i daime:
devaml› yard›m,.
istilzam:
gerektirme.
istinat:
dayanma.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›.
kat’î:
kesin.
kemal-i flefkat:
tam ve eksiksiz
flefkat.
keflif:
manevî âlemlerde baz›
olaylar› ve hakikatleri görme.
Kudret-i Ezelî:
Allah’›n sonsuz
kudreti.
masnu:
sanatla yap›lm›fl varl›k.
mazhar:
erifltiren.
mehasin:
güzellikler.
mümtaz:
seçkin, üstün.
mükemmel:
tamamlanm›fl, nok-
sans›z, eksiksiz.
müttefikan:
hep beraber, birle-
flerek.
nass-› hadis:
hadisin delil olmas›;
hadisin hükmü.
nebatat:
bitkiler.
neflir:
meydana ç›kma, yay›lma.
nev-i befler:
insanl›k.
nevi:
tür, çeflit.
numune:
örnek, misal.
rahmet-i bâkiye:
sonsuz rahmet.
rûy-i zemin:
yeryüzü.
flan:
yüksek makam.
Sâni-i Hakîm:
her fleyi sanatla ve
hikmetle yaratan Allah.
sevk:
gönderme, aktarma.
fluhut:
gözle görme.
taife:
topluluk.
tarz:
biçim, flekil, suret.
tasarruf:
sarf etme; faaliyet, icra-
at
tasdik:
do¤rulama, onaylama.
tevatür:
do¤rulu¤u kesin olarak
kan›tlanan haber.
vaat:
söz verme.
vücut:
var olmas›.
zeyil:
ilâve, ek.
zîruh:
ruh sahibi.
ahiret:
öteki dünya.
âlem-i beka:
sonsuzluk âle-
mi, ahiret.
bilbedahe:
apaç›k bir flekilde.
enva-› ziynet:
süs çeflitleri.
esma:
isimler.
1.
Hâkim,
Müstedrek
, 2:652; ‹bni Sa'd,
Tabakatü'l-Kübra
, 1:32; ‹bni Hibban,
Sahih
, 2:77;
Müsned
,
5:265-266; Taberanî,
Mu'cemü'l-Kebir
, 8:217; Veliyyüddin Tebrizî,
Miflkâtü'l-Mesabih
, 3:122.
2.
"Ol!" der; oluverir. (Yâsin Suresi: 82.)
3.
Öldükten sonra dirilifl.
1...,185,186,187,188,189,190,191,192,193,194 196,197,198,199,200,201,202,203,204,205,...1482
Powered by FlippingBook