Sözler - page 292

DÖRDÜNCÜ BASAMAK
Bütün âlemlerin Rabbi ve Müdebbiri ve Hâl›k› olan
Zat-› Zülcelâl’in, ahkâmlar› ayr› ayr› pek çok namlar› ve
ünvanlar› ve Esma-i Hüsnas› vard›r. Meselâ, Ashab-› Ne-
bî saf›nda küffara karfl› muharebe etmek için melâikele-
ri göndermesini iktiza eden hangi isim ve ünvan ise, o
isim ve ünvan iktiza eder ki, melâike ile fleyatin ortas›n-
da muharebe bulunsun ve ahyar-› semaviyyîn ve eflrar-›
arzîn mabeynlerinde mübareze olsun. Evet, küffar›n
nüfus ve enfaslar› kabza-i kudretinde olan Kadîr-i Zülce-
lâl, bir emir ile, bir sayha ile onlar› mahvetmiyor, rububi-
yet-i amme ünvan›yla,
Hakîm
ve
Müdebbir
ismiyle bir
meydan-› imtihan ve mübareze aç›yor.
Temsilde hata olmas›n, görüyoruz ki, nas›l ki bir padi-
flah›n daire-i hükûmeti itibar›yla ayr› ayr› pek çok ünvan-
lar›, isimleri bulunur. Meselâ, daire-i adliye onu “hâkim-i
âdil” nam›yla yâd eder, daire-i askeriye onu “kuman-
dan-› azam” nam›yla bilir, daire-i meflihat onu “halife” is-
miyle zikreder, daire-i mülkiye onu “sultan” nam›yla ta-
n›r, mutî ahali ona “merhametkâr padiflah” derler, asi in-
sanlar ona “kahhar hâkim” derler; daha bunlara k›yas
et. ‹flte baz› vakit oluyor ki, bütün ahali Onun elinde olan
o padiflah-› âlî, âciz, zelil bir asiyi bir emir ile idam etmi-
yor. Belki hâkim-i âdil ismiyle onu mahkemeye gönderir.
Hem muktedir, hem sad›k bir memurunu taltife liyakati-
ni biliyor, fakat hususî ilmiyle, hususî telefonuyla onu
taltif etmiyor; belki haflmet-i saltanat ve tedbir-i hükû-
met ünvan›yla mükâfata istihkak›n› teflhir etmek için,
âlem:
dünya.
âciz:
güçsüz, zay›f.
ahali:
halk, millet.
ahkâm:
emirler, hükümler.
ahyar-› semaviyyîn:
göklerin ha-
y›rl›lar›, iyileri.
Ashab-› Nebî:
Peygamberimizin
ashab›, arkadafllar›.
asi:
isyan eden, isyankâr.
belki:
flüphesiz.
daire-i adliye:
adliye dairesi, dev-
letin ve toplumun adalet ile ilgili
ifllerinin oldu¤u yer.
daire-i askeriye:
askerlik dairesi,
görev sahas›.
daire-i hükûmet:
yönetim daire-
si.
daire-i meflihat:
din iflleri dairesi.
daire-i mülkiye:
devlet idare
eden kurumlar.
emir:
buyruk, buyrultu.
enfas:
nefesler, canlar.
Esma-i Hüsna:
Allah’›n güzel
isimleri.
eflrar-› arzîn:
yeryüzünün en kö-
tüleri.
Hakîm:
her ifli yerli yerince ya-
pan, Allah.
Hâkim:
her fleye hükmeden.
hâkim-i âdil:
adaletli hâkim.
Hâl›k:
yoktan yaratan.
halife:
Müslümanlar›n dini reisi.
haflmet-i saltanat:
saltanat gör-
kem.
hususî:
özel, flahsî, ferdî.
idam:
öldürme.
iktiza:
gerektirme, lâz›m gelme.
ilim:
bilgi.
istihkak:
hak etme.
kabza-i kudret:
güç ve kuvvet
eli.
Kadîr-i Zülcelâl:
yücelik, büyük-
lük, eflsiz gücün sahibi, Allah.
k›yas:
karfl›laflt›rma.
kumandan-› azam:
en büyük ko-
mutan.
küffar:
kâfirler, ‹slâmiyeti kabul
etmeyenler.
liyakat:
uygunluk, münasip.
mabeyin:
iki fleyin aras›.
melâike:
melekler.
merhametkâr:
affedici, ba¤›fllay›-
c›.
meydan-› imtihan:
imtihan mey-
dan›.
muharebe:
savafl, harp.
muktedir:
güçlü, kuvvetli.
mutî:
itaat eden, ba¤l›.
mübareze:
kavga, dövüflme,
çekiflme, karfl› ç›kma.
müdebbir:
tedbir alan, idare
eden.
mükâfat:
arma¤an, ödül.
nam:
ad, isim.
nüfus:
ruhlar, canlar.
padiflah-› âlî:
yüce hüküm-
dar.
Rab:
Yaratan, büyüten ihti-
yaçlar› gideren sevk ve idare
eden Allah.
rububiyet-i amme:
Cenab-›
Allah’›n her fleyi içine alan
terbiye edicili¤i.
sad›k:
do¤ru, samimî.
saf›nda:
taraf›nda, yan›nda.
sayha:
ba¤›rma, nâra atma.
sultan:
hükümdar, padiflah.
fleyatin:
fleytanlar.
taltif:
iltifat etme, ödüllendir-
me.
tedbir-i hükûmet:
hükümet
idaresi.
teflhir:
sergileme.
ünvan:
ad, isim, lâkap.
vakit:
zaman.
yâd:
hat›rlama, anma.
Zat-› Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük ve haflmet sahibi olan zat,
Allah.
zikretmek:
anmak.
292 | SÖZLER
O
N
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
1...,282,283,284,285,286,287,288,289,290,291 293,294,295,296,297,298,299,300,301,302,...1482
Powered by FlippingBook