Sözler - page 334

S‹YAH DUTUN B‹R MEYVES‹
[O mübarek dut bafl›nda, Eski Said, Yeni
Said lisan›yla söylemifltir.]
Muhatab›m Ziya Pafla de¤il, Avrupa meftunlar›d›r.
Mütekellim nefsim de¤il, tilmiz-i Kur’ân nam›na
kalbimdir.
Geçen sözler hakikattir; sak›n flaflma, hududundan
hazer aflma.
Ecanip fikrine sapma, dalâlettir kulak asma;
eder elbet seni nadim.
Görürsün en ziyadar›n, zekâvette alemdar›n;
o hayretten der daim:
“Eyvah, kimden kime flekva edeyim, ben dahi flaflt›m!”
Kur’ân dedirtir; ben de derim, hiç de çekinmem.
Ondan Ona flekva ederim, sen gibi flaflmam.
Hak’tan Hakka feryat ederim, sen gibi aflmam.
Yerden gö¤e dava ederim, sen gibi kaçmam.
Ki, Kur’ân’da hep dava nurdan nurad›r, sen gibi
caymam.
Kur’ân’dad›r hak hikmet; ispat ederim, muhalif
felsefeyi befl para saymam.
Furkan’dad›r elmas hakikat, dercan ederim,
sen gibi satmam.
Halktan Hakka seyran ederim, sen gibi sapmam.
alemdar:
bayraktar, önde giden.
daim:
devaml›, sürekli.
dalâlet:
iman ve ‹slâmiyetten ay-
r›lmak.
dava:
hak arama, iddia.
dercan etmek:
hayat›n› ona ver-
mek, can›n› ortaya koymak.
ecanip:
yabanc›lar.
felsefe:
Kur’ân aleyhinde olan
düflünce.
feryat:
yard›m istemek için yük-
sek sesle ba¤›rma, flikâyet.
Furkan:
Kur’ân-› Kerîm.
hak hikmet:
‹lâhî gaye, do¤ru bil-
gi.
Hak:
varl›¤› hak olan ve varl›-
¤› her hakk›n sahibi olan yüce
Allah.
hakikat:
gerçek.
hazer et:
sak›n, çekin.
ispat etmek:
kan›tlamak.
lisan:
dil.
meftun:
hayran, tutkun, düfl-
kün.
muhalif:
karfl›, z›t düflüncede
bulunan.
muhatap:
kendisine söz söy-
lenilen.
mübarek:
bereketli, hay›rl›.
mütekellim:
konuflan.
nadim:
piflman.
nefis:
flah›s, kendi.
seyran:
gezmek.
flekva:
flikâyet.
tilmiz-i Kur’ân:
Kur’ân tale-
besi.
zekâvet:
zekilik.
ziyadar:
ayd›nl›k verici.
334 | SÖZLER
O
N
Y
ED‹NC‹
S
ÖZ
1...,324,325,326,327,328,329,330,331,332,333 335,336,337,338,339,340,341,342,343,344,...1482
Powered by FlippingBook