Sözler - page 329

masnuat-› sa¤irenin taifelerine öyle flaflaal› ve birbiri ar-
kas›nda bayramlard›r ki, tabakat-› âliyede olan ruhaniya-
t› ve melâikeleri ve sekene-i semavat› seyre celp edecek
bir cazibedarl›k görünüyor; ve ehl-i tefekkür için öyle fli-
rin bir mütalâagâh oluyor ki, ak›l tarifinden âcizdir. Fa-
kat, bu ziyafet-i ‹lâhiye ve bayram-› Rabbaniyedeki ism-i
Rahman ve Muhyî’nin tecellilerine mukabil ism-i Kahhar
ve Mümît, firak ve mevt ile karfl›lar›na ç›k›yorlar. fiu ise,
1
m
A r
?n
T s
?o
c r
â n
© p
°S n
h »/
à n
ª r
M n
Q
rahmetinin vüs’at-i flümulüne za-
hiren muvaf›k düflmüyor. Fakat hakikatte birkaç cihet-i
muvafakati vard›r. Bir ciheti fludur ki:
Sâni-i Kerîm, Fât›r-› Rahîm, her bir taifenin resmige-
çit nöbeti bittikten ve o resmigeçitten maksut olan neti-
celer al›nd›ktan sonra, ekseriyet itibar›yla dünyadan,
merhametkârâne bir tarz ile tenfir edip usand›r›yor, isti-
rahate bir meyil ve baflka bir âleme göçmeye bir flevk ih-
san ediyor ve vazife-i hayattan terhis edildikleri zaman,
vatan-› aslîlerine bir meyelân-› flevkengiz, ruhlar›nda
uyand›r›yor.
Hem o Rahman’›n nihayetsiz rahmetinden uzak de¤il
ki, nas›l vazife u¤runda mücahede iflinde telef olan bir
nefere flehadet rütbesini veriyor ve kurban olarak kesilen
bir koyuna, ahirette cismanî bir vücud-u bâkî vererek S›-
rat üstünde sahibine burak gibi bir bineklik mertebesini
vermekle mükâfatland›r›yor;
2
öyle de, sair zîruh ve hay-
vanat›n dahi, kendilerine mahsus vazife-i f›triye-i Rabba-
niyelerinde ve evamir-i Sübhaniyenin itaatlerinde telef
SÖZLER | 329
O
N
Y
ED‹NC‹
S
ÖZ
ism-i Rahman ve Muhyî:
çok
merhamet sahibi ve flefkatle bü-
tün yarat›klar›n münasip r›zk›n›
veren ve hayat verip dirilten Al-
lah’›n Rahman ve Muhyî isimleri.
istirahat:
dinlenme.
kendilerine mahsus:
kendilerine
has, kendilerine özel.
maksut:
istenen.
masnuat-› sa¤ire:
sanatla yap›l-
m›fl küçük yarat›klar.
melâike:
melekler.
merhametkârâne:
merhamet
ederek, ac›yarak.
mertebe:
derece.
mevt:
ölüm.
meyelân-› flevkengiz:
coflku ve
arzu veren e¤ilimler, duygular.
meyil:
e¤ilim, arzu, istek.
mukabil:
karfl›l›k.
muvaf›k:
uygun.
mücahede:
cihad etme, savafl-
ma.
mükâfat:
ödül.
mütalâagâh:
okuma yeri.
nefer:
rütbesiz asker.
nihayetsiz:
sonsuz.
Rahman:
çok merhamet sahibi
ve flefkatle bütün yarat›klar›n
münasip r›zk›n› veren.
rahmet:
flefkat etme, ac›ma, ih-
san ve ikram etme.
resmigeçit:
geçit töreni.
ruhaniyat:
maddî cismi olmayan
sadece ruhtan yarat›lm›fl varl›k-
lar; melekler .
Sâni-i Kerîm:
ikram› çok, her fleyi
sanatla yapan Zat, Allah.
sekene-i semavat:
gökyüzünün
sakinleri.
s›rat:
s›rat köprüsü, Cehennem
üzerine çekilmifl oldu¤una inan›-
lan mahiyetini tam olarak kavra-
yamad›¤›m›z köprü.
flaflaal›:
gösteriflli, görkemli.
flehadet:
flehitlik, Allah yolunda
savafl›rken can›n› verme.
flevk:
fliddetli arzu, afl›r› istek.
tabakat-› âliye:
yüksek ve yüce
tabakalar.
taife:
tak›m, bölük.
tarz:
davran›fl flekli.
tecelli:
görünme, belirme.
telef olmak:
öldürülmek.
tenfir:
nefret ettirme.
terhis:
serbest b›rakma.
usanmak:
b›kmak, yorulmak.
vatan-› aslî:
as›l vatan, Cennet.
vazife-i f›triye-i Rabbaniye:
ya-
rat›l›fl›na ve yap›s›na göre Allah’›n
canl›lara yükledi¤i görev.
vazife-i hayat:
hayat görevi.
vücud-u bâkî:
ölümsüz vücut.
vüs’at-i flümul:
rahmetin kuflat›-
c›l›¤›, geniflli¤i.
zahiren:
görünüflte.
zîruh:
ruh sahibi.
ziyafet-i ‹lâhiye:
Allah’›n ziyafeti.
âciz:
yetersiz.
bayram-› Rabbaniye:
Al-
lah’›n bayram›.
burak:
binek, Cennete ait bir
binek vas›tas›.
cazibedar:
çekici.
celp etmek:
çekmek.
cihet-i muvafakat:
uygunluk
yönü.
ehl-i tefekkür:
düflünen, ak›l-
l› ve fluurlu varl›klar.
ekseriyet itibar›yla:
ço¤un-
lukla.
evamir-i Sübhaniye:
bütün
kusur ve noksanlardan uzak
ve bütün mükemmel s›fatlara
sahip olan Allah’›n emirleri.
Fât›r-› Rahîm:
sonsuz flefkat
ve merhametiyle her fleyi
yerli yerine en faydal› flekilde
yerlefltiren, Allah.
firak:
ayr›l›k.
hakikat:
gerçek
hayvanat:
hayvanlar.
ihsan etmek:
vermek.
ismi Kahhar ve Mümît:
ka-
y›ts›z flarts›z galip, her an
kahretmeye gücü yeten ve
ölümü veren Allah’›n Kahhar
ve Mümît ismi.
1.
Rahmetim her fleyi kaplam›flt›r. (A’raf Suresi 156.)
2.
Bkz. Deylemî,
Müsned
, 1:85; Gazalî,
Vasît
, 7:31; Kurtubî,
Cami li Ahkâmi'l-Kur'ân
, 15:111; Se-
rahsî,
Mebsut
, 12:10.
1...,319,320,321,322,323,324,325,326,327,328 330,331,332,333,334,335,336,337,338,339,...1482
Powered by FlippingBook