Sözler - page 420

daire-i rububiyetin tayyareleri olan seyyarat, arz, kamer,
Kur’ân nam›na diyecekler: “Burada cirmin kadar bir
mevki alabilirsin.”
E¤er beflerin tahtelbahirleri, ayat-› Kur’âniyeden mev-
ki isteseler, o dairenin tahtelbahirleri, yani bahr-i muhit-i
havaîde ve esir denizinde yüzen zemin ve y›ld›zlar ona
diyecekler: “Yan›m›zda senin yerin görünmeyecek dere-
cede azd›r.”
E¤er elektri¤in parlak y›ld›zmisal lâmbalar›, hakk-› ke-
lâm isteyerek, ayetlere girmek isteseler, o dairenin elekt-
rik lâmbalar› olan flimflekler, flahaplar ve gökyüzünü ziy-
netlendiren y›ld›zlar ve misbahlar diyecekler: “Ifl›¤›n nis-
petinde bahis ve beyana girebilirsin.”
E¤er havarik-› medeniyet, dekaik-› sanat cihetinde
haklar›n› isterlerse ve ayetlerden makam talep ederlerse,
o vakit bir tek sinek onlara, “Susunuz!” diyecek. “Benim
bir kanad›m kadar hakk›n›z yoktur. Zira sizlerdeki, befle-
rin cüz-i ihtiyar›yla kesp edilen bütün ince sanatlar ve
bütün nazik cihazlar toplansa, benim küçücük vücudum-
daki ince sanat ve nazenin cihazlar kadar acip olamaz.
1
o
¬n
d Gƒo
©n
ªn
àr
LG p
ƒn
dn
h Ék
HÉn
Ho
P Gƒo
?o
?r
în
j r
øn
d $G p
¿ho
O r
øp
e n
¿ƒo
Yr
ón
J n
øj/
ò s
dG s
¿p
G
(ilâahir) ayeti sizi susturur.”
E¤er o harikalar daire-i ubudiyete gidip, o daireden
haklar›n› isterlerse, o zaman o daireden flöyle bir cevap
al›rlar ki:
arz:
dünya.
ayat-› Kur’âniye:
Kur’ân’›n ayet-
leri.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi.
bahr-i muhit-i havaî:
büyük bir
okyanusa benzeyen hava.
befler:
insanl›k.
beyan:
anlatma, izah.
cihet:
yön.
cirim:
hacim.
cüz-i ihtiyar:
Cenab-› Hak taraf›n-
dan insana verilen diledi¤i gibi
hareket edebilme kuvveti.
daire-i rububiyet:
Allah’›n besle-
me, büyütme ve terbiye edicilik
dairesi.
daire-i ubudiyet:
kulluk dairesi.
dekaik-› sanat:
sanat›n incelikle-
ri.
hakk-› kelâm:
söz hakk›.
halel:
bozukluk, eksiklik.
hafliye:
bir kitab›n sayfalar›n›n
kenar›na veya alt›na yaz›lan aç›k-
lay›c› yaz›, dipnot.
havarik-› medeniyet:
medeniyet
harikalar›.
ihtiyar:
irade, kendi istek ve ar-
zular›na göre hareket etme.
ilâahir:
sonuna kadar.
kamer:
ay.
kesb:
kazanma.
Kur’ân:
Allah taraf›ndan vahiy
yoluyla Hz. Muhammed’e indiril-
mifl, semavî kitaplar›n sonuncu-
su.
lâtif:
hofl, güzel.
lâtife:
ince mana.
makam:
mevki.
mevki:
yer, mekân.
misbah:
benzetme için aya, gü-
nefle, y›ld›zlara verilen isim; lâm-
ba, kandil.
nispet:
oran.
seyyarat:
gezegenler.
flahap:
akan veya kayan y›l-
d›z.
tahtelbahir:
denizalt› gemisi.
tayyare:
uçak.
üslûp:
kendine has ifade ve-
ya yaz› tarz›.
y›ld›z-misal:
y›ld›z gibi.
zemin:
yeryüzü.
ziynet:
süs.
1.
Sizin Allah’› b›rak›p da tapt›klar›n›z›n hepsi bir araya gelse, bir sinek bile yaratamazlar. (Hac
Suresi: 73.)
420 | SÖZLER
Y
‹RM‹NC‹
S
ÖZ
1...,410,411,412,413,414,415,416,417,418,419 421,422,423,424,425,426,427,428,429,430,...1482
Powered by FlippingBook