Sözler - page 428

Acaba, bu misafirhane-i dünyada âciz ve fakir kalbine
kut ve g›nâ ve elbette bir menzilin olan kabrinde g›da ve
ziya ve her hâlde mahkemen olan mahflerde senet ve
berat ve ister istemez üstünden geçilecek S›rat Köprü-
sünde nur ve burak olacak bir namaz, neticesiz midir?
Veyahut ücreti az m›d›r?
Bir adam sana yüz liral›k bir hediye vaat etse, yüz gün
seni çal›flt›r›r. Hulfülvaat edebilir. O adama itimat eder-
sin, fütursuz ifllersin. Acaba hulfülvaat, hakk›nda muhal
olan bir Zat, Cennet gibi bir ücreti ve saadet-i ebediye gi-
bi bir hediyeyi sana vaat etse, pek az bir zamanda, pek
güzel bir vazifede seni istihdam etse; sen hizmet etmez-
sen veya isteksiz, suhre gibi veya usançla, yar›m yama-
lak hizmetinle Onu vaadinde ittiham ve hediyesini istih-
faf etsen, pek fliddetli bir tedibe ve dehfletli bir tazibe
müstahak olaca¤›n› düflünmüyor musun? Dünyada, hap-
sin korkusundan, en a¤›r ifllerde fütursuz hizmet etti¤in
hâlde, Cehennem gibi bir haps-i ebedînin havf›, en hafif
ve lâtif bir hizmet için sana gayret vermiyor mu?
BEfi‹NC‹ ‹KAZ
Ey dünyaperest nefsim! Acaba ibadetteki füturun ve
namazdaki kusurun, meflagil-i dünyeviyenin kesretinden
midir? Veyahut derd-i maifletin meflgalesiyle vakit bula-
mad›¤›ndan m›d›r? Acaba s›rf dünya için mi yarat›lm›fl-
s›n ki, bütün vaktini ona sarf ediyorsun?
Sen istidat cihetiyle bütün hayvanat›n fevkinde oldu-
¤unu ve hayat-› dünyeviyenin levaz›mat›n› tedarikte, ikti-
dar cihetiyle, bir serçe kufluna yetiflemedi¤ini biliyorsun.
âciz:
güçsüz.
berat:
temize ç›kma, affedilmek.
burak:
Hz. Muhammed’in (a.s.m.)
Mi’raçta bindi¤i binek.
cihet:
yön, bak›m›ndan, sebep.
dehfletli:
korkutucu.
derd-i maiflet:
geçim s›k›nt›s›.
dünyaperest:
dünyaya taparcas›-
na düflkünlük.
elbette:
her halde.
fakir:
zavall›, bîçare.
fevkinde:
üstünde.
fütur:
gevfleklik, b›kk›nl›k, b›kma.
gayret:
çal›flma iste¤i.
g›da:
insan› besleyen fleyler.
g›nâ:
bolluk.
haps-i ebedî:
sonsuza dek kal›-
nacak hapis.
havf:
korku.
hayat-› dünyeviye:
dünyaya ait
olan hayat.
hayvanat:
hayvanlar.
hizmet:
bir u¤urda bir iflin yap›l-
mas› için çal›flma, çabalama.
hulfülvaat:
sözünden dönme.
ibadet:
Allah’a karfl› kulluk vazi-
fesini yapma.
ikaz:
uyar›.
iktidar:
güç yetirme.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
istihdam:
bir hizmette kullanma.
istihfaf:
küçümseme, önem ver-
meme.
itimat:
güvenme.
ittiham:
suçlama, töhmet alt›nda
olma.
kabir:
mezar.
kesret:
çokluk.
kut:
yiyecek, r›z›k.
lâtif:
güzel, hofl.
levaz›mat:
lüzumlu maddeler.
mahkeme:
karar al›nan, hüküm
yeri.
mahfler:
k›yamette ölülerin dirilip
toplanacaklar› yer.
menzil:
var›lacak yer, ev.
meflagil-i dünyeviye:
dünyaya
ait u¤rafllar.
meflgale:
ifl, u¤rafl.
misafirhane-i dünya:
dünya mi-
safirhanesi, kona¤›.
muhal:
imkâns›z
müstahak:
hak eden.
namaz:
‹slâm›n befl flart›ndan bi-
ri.
nefis:
insan› her zaman kötülü¤e
sevk eden güç.
netice:
semere.
nur:
ayd›nlat›c› ›fl›k.
saadet-i ebediye:
sonsuz
mutluluk.
sarf:
harcama.
senet:
güvence, bilet.
s›rat:
‹slâm inanc›nda, Cehen-
nem üzerine çekilmifl oldu¤u-
na inan›lan, k›ldan ince k›l›ç-
tan keskin gibi ifadelerle va-
s›fland›r›lan köprü.
s›rf:
sadece.
suhre:
alaya alma, hafife al-
ma, maskaral›k; alayc›, mas-
kara.
tazip:
azap etmek, eziyet et-
mek.
tedarik:
sa¤lama, elde etme.
tedip:
terbiye.
vaat:
söz verme.
vazife:
yükümlülük.
zat:
kifli.
ziya:
›fl›k, nur.
428 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
1...,418,419,420,421,422,423,424,425,426,427 429,430,431,432,433,434,435,436,437,438,...1482
Powered by FlippingBook