Sözler - page 427

Evet, buna benzersin. Çünkü, geçmifl günlerin zahme-
ti, bugün rahmete kalbolmufl. Elemi gitmifl, lezzeti kal-
m›fl; külfeti, keramete iltihak ve meflakkati, sevaba ink›-
lâp etmifl. Öyle ise, ondan usanç almak de¤il, belki yeni
bir flevk, taze bir zevk ve devama ciddî bir gayret almak
lâz›m gelir. Gelecek günler ise, madem gelmemifller, flim-
diden düflünüp usanmak ve fütur getirmek, aynen o gün-
lerde açl›¤› ve susuzlu¤u ile bugün düflünüp, ba¤›r›p ça-
¤›rmak gibi bir divaneliktir.
Madem hakikat böyledir, âk›l isen, ibadet cihetinde
yaln›z bugünü düflün. Ve, “Onun bir saatini ücreti pek
büyük, külfeti pek az, hofl ve güzel ve ulvî bir hizmete
sarf ediyorum” de. O vakit senin ac› bir füturun, tatl› bir
gayrete ink›lâp eder.
‹flte ey sab›rs›z nefsim! Sen, üç sab›r ile mükellefsin:
Birisi taat üstünde sab›rd›r, birisi masiyetten sab›rd›r, di-
¤eri musibete karfl› sab›rd›r. Akl›n varsa, flu Üçüncü ‹kaz-
daki temsilde görünen hakikati rehber tut. Merdane, “Yâ
Sabûr” de, üç sabr› omzuna al. Cenab-› Hakk›n sana
verdi¤i sab›r kuvvetini, e¤er yanl›fl yolda da¤›tmazsan,
her meflakkate ve her musibete kâfi gelebilir. Ve o kuv-
vetle dayan.
DÖRDÜNCÜ ‹KAZ
Ey sersem nefsim! Acaba, flu vazife-i ubudiyet netice-
siz midir? Ücreti az m›d›r ki, sana usanç veriyor? Hâlbu-
ki, bir adam sana birkaç para verse veyahut seni korkut-
sa, akflama kadar seni çal›flt›r›r. Ve fütursuz çal›fl›rs›n.
SÖZLER | 427
Y
‹RM‹
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
merdane:
mertçe.
meflakkat:
zahmet, güçlük, s›k›n-
t›.
musibet:
felâket, belâ.
mükellef:
vazifeli.
nefis:
insan› her zaman kötülü¤e
sevk eden güç.
rahmet:
huzur, afiyet gibi sonsuz
nimetlere sahip olma.
rehber:
k›lavuz, ›fl›k tutan.
sab›r:
katlanma, zorluklara da-
yanma gücü.
Sabûr:
çok sabreden, isyankârlar-
dan acele intikam almayan Allah.
sarf:
harcama.
sevap:
Allah’›n r›zas›na, hoflnutlu-
¤una sebep olan güzel davran›fl.
flevk:
fliddetli arzu, afl›r› istek.
taat:
ibadet etme, kulluk görev-
lerini yapmak.
temsil:
misal verme, örnek.
ulvî:
yüce.
vazife-i ubudiyet:
kulluk vazifesi.
zahmet:
s›k›nt›, eziyet.
âk›l:
ak›ll›.
Cenab-› Hak:
do¤ru, gerçek,
Hakk›n tâ kendisi olan, fleref
ve azamet sahibi yüce Allah.
cihet:
yön.
divanelik:
delilik.
elem:
üzüntü, tasa.
fütur:
bezginlik, usanç, b›k-
k›nl›k
gayret:
çal›flma, çabalama,
çabalama iste¤i.
hakikat:
gerçek, do¤ru.
ibadet:
Allah’a karfl› kulluk
görevlerinini yapmak.
ikaz:
uyar›
iltihak:
kat›lma, ekleme
ink›lâp:
de¤iflim, dönüflüm.
kâfi:
yeterli.
keramet:
güzel, rahatl›k,
mutluluk.
külfet:
zahmet, s›k›nt›.
lezzet:
haz.
masiyet:
günah.
1...,417,418,419,420,421,422,423,424,425,426 428,429,430,431,432,433,434,435,436,437,...1482
Powered by FlippingBook